havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

“Derin Devlet”, Fareler ve İnsanlar

2124
Başbakan Erdoğan’ın çalışma ofisinde böcekler bulunmuş. Yani Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, birileri tarafından dinleniyor.
 
Konuya ilişkin değerlendirmeler yapan Sayın Erdoğan; ”Derin Devlet” göndermeleri yaptı. Derin Devletin tasfiye edilemediğini söyledi. Haklı!...
 
Eğer; emekli Yarbay Talat Turhan’ın Kontgerilla ile ilgili yayınladığı kitapları okumuş, belgeleri incelemiş olsaydık daha 70’li yılların başlarından itibaren bu örgüt hakkında son derece önemli, açıklayıcı bilgilere sahip olabilirdik. Kontgerilla örgütü; Cumhurbaşkanlarına bile talimatlar verebilecek bir yapılanma olarak, bu ülkenin bir gerçeği olarak yerli yerine oturtulmuş olabilirdi. Yalnızca devlet içine sızmakla kalmayan, sivil alanlara kadar uzanan, ciddi bir örgütle karşı karşıya olduğumuz çok daha erken kavranmış olabilirdi. Kontrgerillayı anlamamız için ABD politikalarını, NATO stratejilerini ve hükümetlerin bu merkezlerle kurduğu ilişkileri kendi bağlantıları içinde değerlendirmeden sağlıklı bir mücadele vermenin olanaklı olduğunu söylemek bugün bile zor görünmektedir.
 
Türkiye’de sayısız provokasyonların, katliamların altında kontrgerilla imzası olduğu bilinmektedir.
Eğer; bu ülke topraklarını “NATO toprakları” diye ilan ederseniz; NATO’nun bu topraklar üzerinde yapacağı her türlü illegal, provokatif eylemlere en azından moral, destek ve manevra alanı sağlamış olursunuz.
 
Talat Turhan yayınladığı kitaplarda, kontrgerillayı şemalarla anlatacak ölçüde, verileri açık bir biçimde gözler önüne sermiş bulunuyordu. Hatta Çanakkale’de yaptığı bir toplantıda Talat Turhan; 12 Eylül darbesi ile kontrgerilla arasındaki bağlantıları, toplantıya katılanların bilgisine sunmuştu.
 
Sonuç olarak; kontrgerilla ve benzeri örgütlerin varlığını sürdürdüğü bir ülkede, bugünkü anlam ve tanımı ile bile gerçek bir demokrasiyi, hukuk normlarını, can ve mal güvenliğini yerleştirmek oldukça zor görünmektedir.
 
Özetle; devletin elinde var olan özellikle istihbarat örgütlerinin arşivlerinde yer alan, alması gereken belgelerin ciddiyetle değerlendirmesi, cesaretle davranılması, halkın desteğinin sağlanması, Başbakanın “Derin Devlet” dediği kontrgerillanın tasfiye edilmesi için vazgeçilmez öneme sahip görünmektedir.
 
Şimdilerde Kürt sorununun çözümü, PKK’nin silah bırakması içi Öcalan’la yapılan görüşmelerin bir barışla sonuçlanması için başka şeylerin yanı sıra, bu süreci sabote etmesi muhtemel bütün güç merkezlerini, onların yapabileceği provokatif eylemleri hesaba dâhil etmek, tarihsel bir öneme sahip gibi görünmektedir.
 
Çünkü geçmiş tecrübeler göstermiştir ki savaşın sürdürülmesinden yana olan, şiddeti tek ve esas mücadele yöntemi olarak benimseyenler, hatta bundan çıkar sağlayanlar; barış süreçlerini, müzakereleri sabote etmek için ellerindeki tüm araçları ve olanakları kullanmaktan geri durmamışlardır.
 
Bu ülkede yaşayan, bu toprakları birlikte paylaşan tüm etnik grupların barıştan, demokrasiden, özgürlüklerden daha önemli bir talebi yoktur ve olamaz. Süreç zorlu ve çetin bir seyir izleyecektir. Sabırla, inatla, akılla bu sorun çözülebilir ve çözülmelidir.
 
Bütün bir ülkenin ve halkların çıkarlarından daha önemli, daha değerli hiçbir grup, parti ve politik çıkar düşünülemez, düşünülmemelidir. Halkı, bu barış sürecine katacak bütün araçların kullanılması, olanakların seferber edilmesi yine tarihsel bir değere sahiptir.
 
Ha bir de değinmeden geçemeyeceğimiz, hani neredeyse yeni yıl şakası gibi bir konuyu atlarsak eksik kalırız.
 
Konumuz şu; bir veli, İzmir Milli Eğitim Müdürlüğüne başvurarak John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar adlı eserinin sakıncalı olduğunu beyan etmiş. Milli Eğitim Müdürü Vefa Bardakçı; hemen Fareler ve İnsanlar adlı eseri inceletmiş, bir dedektif titizliği ile sakıncalı bölümler bularak rapor haline getirtmiş ve durumu Milli Eğitim Bakanlığına iletmiş!...
 
Vefa Bardakçı’ya soruyorlar; Siz, Fareler Ve İnsanlar kitabını okudunuz mu? “ Hayır diyor, ama sakıncalı bölümlerini okudum!...”
 
Doğrusu ve hatta bana sorarsanız, Vefa Bardakçı hayatı boyunca John Steinbeck’in tek bir kitabını bile okumamıştır. Eğer Steinbeck’in kitaplarını okumuş olsaydı, hem kendi kişiliğini hem Milli Eğitim Müdürlüğünün kurumsal kimliğini küçük düşürmek ile eş anlamlı olan bu “gayretkeşliğin” içerisine düşmezdi.
 
Başbakanın bir sözünü kullanalım; “ Yazıklar olsun”!...
 
Bu arada İstanbul’da “ Şeker Portakalı” kitabını öğrencilerine okutan öğretmen hakkında soruşturma açılmış. Eh! Ne diyelim!... Bu işgüzarlığa da yazıklar olsun!...
 
Bir de söz konusu her iki kitapta okuduğum ve kütüphanemde var olan kitaplardandır. Geç kalmış ve okumamış olanlara bu iki değerli eseri, özellikle çocuklarınıza “ Şeker Portakalı” kitabını okutmanızı dostça öneririm.