havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

“İLERİ DEMOKRASİ”DEN “UCUBE” İNCİLER!...

1422
               Başbakan’ın başlattığı tartışmayı duymayan kalmadı. Bir hafta on gündür tartışıp duruyoruz. Konunun tartışılmayan yönü neredeyse kalmadı. Şimdi biz burada Başbakan’ın sözlerinden öze dair birkaç spot cümle alarak ve okurların sabrına güvenerek görüşlerimizi paylaşalım.
                “üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor” “muhafazakâr demokrat yapımıza bu ters” “bunun bir şekilde denetimi yapılacak” “bu evlerde karışık işler oluyor”  “özel hayatlar bizim teminatımız altındadır” “meşru hayat var gayrimeşru hayat var” “manevi sorumluluğumuz var”… Spotlar uzatılabilir, ama biz bu kadar alıntı ile yetinelim.
                Şimdi Başbakan’ın söylediği bu sözleri laik, demokratik bir hukuk devletinin evrensel ölçütleri açısından izah edebilecek bir babayiğit varsa öne çıksın!... Hatta bırakınız demokrasinin ve hukukun evrensel ilkelerini  anayasal normlar açısından anlatabilecek bir akıl varsa,  oda öne çıksın .Bu nedenledir ki; Başbakan’ın açıklamalarına lojistik altyapı ve destek sunmak amacıyla İçişleri Bakanı konuyu “terör” ve “fuhuş” bağlamına indirgeyerek durumu toparlamaya ve toplumsal algıları yönlendirmeye çabalamaktadır. Ama burada tuhaf olan veya tuhaf olması gereken kimi üniversite hocaları ve gazeteciler; Başbakan’ın açıklamalarını desteklemek adına kendi tuttukları pozisyonları ucuzlaştırmaktadırlar!...
                Önce şunu söyleyelim; 18 yaşını tamamlamış üniversite öğrencisinin kiminle kalacağına Başbakan dahil olmak üzere hiç kimsenin müdahale etme hakkı yoktur!... Ülkeler, devletler; Başbakanların “muhafazakar demokrat” anlayışlarına ve inançlarına göre YÖ-NE-Tİ-LE-MEZ!...
                Başbakan “özel hayatlara müdahale etmiyoruz”, “herkesin özel hayatı bizim teminatımız altındadır” diyor. Yanılıyorsun Sayın Başbakan; özel hayatlar Başbakanların değil; hukukun ve anayasaların teminatı altında olur!... Özel hayatların kişilerin teminatı altında olduğu iddiaları krallıklar, sultanlıklar, padişahlıklar döneminde kalmıştır. Şu lafa bakın; “bizim manevi sorumluluğumuz var”. Sizin, Başbakanların tüm topluma olduğu gibi gençlere karşı “maddi sorumlulukları” olur. Bu maddi sorumluluklar hukuk devletlerinde anayasalar ve yasalar ile tanımlanmıştır. Ölçüsü, sınırları belirlenemeyen “manevi sorumluluk” subjektif ve tutanın elinde kalan, hukuk dışılığa savrulmaya son derece elverişli ve tehlikeli bir söylemdir. Hukuk devletleri manevi sorumluluklar üzerinden değil, maddi sorumluluklar üzerinden anayasalarını şekillendirirler.
                Başbakan hız kesmeden devam ediyor; “bu evlerde karışık işler oluyor” ve “ meşru hayatlar var gayri meşru hayatlar var”. Hani şu karışık işler ifadesini gençleri aşağılama, hakaret etme olarak değerlendirmenin ötesinde bir şey söylemek istemiyorum ama meşru hayat- gayri meşru hayat ayırımını bir ülkede eğer Başbakanlar yapıyorsa; o ülkede demokrasiden söz edilemez. Başbakan’ın son gezisinde gittiği ülkelerde meşru-gayri meşru hayat ayırımını o ülkenin başbakanları mı yapıyormuş!?
                Bu ifadelerin üzerine denetim eksikliğinden söz ediyor. Valiler neyi denetleyecekmiş!? Hangi yetkiyle!? Buradaki hukuk dışı, anayasa dışı anlayış ortaya çıktığı için “ihbarcılığı” geliştirerek bir kılıf oluşturulmaya çalışılıyor. Kardeşim; 18 yaşını bitirmiş bir gencin özel hayatına, evine hangi hakla, hangi gerekçeyle müdahale edeceksiniz!... Bu gençler size benim özel hayatımdan, evimden sana ne, SA-NA-NE diye hep bir ağızdan bağırsalar; haksız sayılabilirler mi? Bu anlayış neresinden tutsanız bir hukuk dışılığı ifade ediyor. Yetmez, gençler aşağılanıyor. Bu söylem gençliğe hakaret etmenin daniskasıdır!...
                Siz muhafazakâr anlayışınızı, inançlarınızı, manevi sorumluluğunuzu kendi ailenize ve yakınlarınıza önerebilir ve uygulayabilirsiniz. Buna kimsenin laf söyleme hakkı da olmaz. Gençliğin, özellikle üniversite gençliğinin yığınla sorunu var. Konut, barınma, ulaşım, eğitim, sağlık ve en önemlisi iş, gelecek; hükümetlerin görevi bu sorunları çözmektir. Kimin kiminle kalacağı, kimin kiminle ne yapacağı, nasıl giyineceği Başbakan’ın sorumluluk alanında değildir!...
                Burada ayrıca anne-babaların çocuklarına karşı duyduğu koruma duyguları da istismar edilmekte, kullanılmaktadır. Komşular jurnalciliğe teşvik edilmektedir. Gençler üzerine mahalle baskıları yönlendirilmek istenmektedir. Bu söylem, tehlikeli bir söylemdir. Ve bu toplum gençlerine sahip çıkacaktır. Bu toplum, genç evlatlarının kişiliklerini, kimliklerini size ezdirmeyecektir!... Gençliği tehdit altında olan bir toplumun; geleceği tehdit altında demektir!... Başbakan bu söylemleri ile muhafazakâr bir toplum yaratma hayali kuruyor olabilir; Türkiye’nin iç dinamikleri buna izin vermeyecek kadar gelişkindir.
                Aslında fazlası yazıldı, çizildi, tartışıldı. Ama biz şöyle toparlayalım; bu anlayış “ileri demokrasi” adına “ucube” inciler olarak değerlendirilmeyi hak eden bir tanımlama olarak özetlenebilir!... Ülkenin çok daha ciddi sorunları var!... Kış yaklaşıyor, hava nemli, hava yağmurlu, “yerler yaş”… Aklınızın fren balatalarını gözden geçirtmeyi unutmayın!...