havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

“NEREDEYSE BİR” TALİBANİZM!...

1461

Önce yazının başlığıyla ilgili kısa bir notu paylaşmanın gerekli olacağını sanıyorum. Yazının başlığındaki “neredeyse bir” sözcüklerini tırnak içine almamın nedeni; bu ifadenin bana ait olmadığı bir kitabın, “Neredeyse Bir Balina” kitabının adındaki ilk iki sözcüğü yazının başlığına taşımış olmamı vurgulamak isteğimle ilgili olduğudur.
“Neredeyse Bir Balina” kitabı; evrimi, biyolojik evrimi anlatan ve çok farklı türler arasında ortak genlerin olduğunun anlatıldığı, farklı ortamlarda yaşayan canlıların örneğin bir balina ile karada yaşayan bir canlının “neredeyse” aynı gen özelliklerine sahip olduğu üzerinden ortak ataya işaret eden bir içeriğin anlatıldığı bir kitap.
Yazının başlığı ile ilgili bu kısa notu düştükten sonra anlatmak istediğimiz konuya dönebiliriz.
Geçtiğimiz günlerde Trabzon’un Şalpazarı İlçesi’nde düzenlenen 195’inci Sis Dağı Yayla Şenliği’nde konuşan Samsun Müftüsü(Müftünün akademik ünvanı da var) ; kadınlarla erkeklerin birlikte horon oynamalarını haram sayan ve hatta kadınlarla erkeklerin aynı alanda ayrı ayrı horonlarını bile günah ve haram olarak niteleyerek, deyim uygunsa fetvasını (!) duyunca hem yazacağım yazının konusu hem de yazının başlığı belirlenmiş oldu. Bu tür özellikle de kadınların yaşamları, davranışları, giyim kuşamları, bedenleri üzerine verilen fetvalar, söylenen sözler, yazılan yazılar yalnızca Samsun Müftüsünün sözlerinden ibaret değil. Öncesi var; biliyorsunuz zevatın biri hamile kadınlara sokakları yasaklamıştı. Ünlü bir AKP’li politikacı kadınların kahkahalarını eleştirmiş ve kahkaha üzerinden edep dersi verme cüretkârlığını (!) göstermişti. Elbette bunlarla sınırlı değil; “kadın mıdır kız mıdır” aşağılamaları, giyimine kuşamına, oturuşuna kalkışına, vapurdan inişine binişine karışmalar ve dil uzatmalar, ev ödevi olarak “üç çocuk yapın” talimat gibi açıklamaları, öyle ince eleyip sık dokumadan önünüze gelenle evlenin önermeleri vs. vs.
Ben önce bütün bu kışkırtıcı ifadelere hani yaz sıcağında olabildiğince sakin bir cevap vereyim; anayasasında laik bir ülke olduğu, hukuk devleti olduğu yazılan ama belki de yalnızca yazılan bir ülkede siz hangi gerekçe ile olursa olsun kim oluyorsunuz kadınlara karşı bu aşağılayan, ikinci cins gören ifadeleri kullanabiliyorsunuz!? Hele hele iktidara yaranma ve yamanma sevdasıyla siyasi gözlükler takıp o gözlüklerle ayetleri yorumlayıp kadınları ikincilleyen din adamlarının bu açıklamalarıyla kendi pozisyonlarını tartışmalı hale getirdikleri gerçeğin başka bir yönünü ifade etmektedir.  Ne hikmetse din adamlıkları ünvanları kendinden menkul olan bu zevatlar ve hatta “ işine gücüne bakmayıp” kadınlara rol biçmeye yeltenen siyaset erbabı; yakın coğrafyamızda IŞID’in gerçekleştirdiği kadınlara yönelik zulümlere, tecavüzlere, katliamlara ve hatta en son esir aldıklarını iddia ettikleri Ezidi kadınları cariye diye 5 bin dolara pazarlayacaklarını ilan edenlere karşı tek bir söz söylemiyorlar, söyleyemiyorlar!... Hani nerede sizin din adamlığınız!... Nerede Müslüman kardeşliği!... Nerede İslam dininin mazlumdan yana olduğunu yazan ayetlere sadakatiniz!... Bir de diyorlar ki biz kimsenin hayat tarzına karışmıyoruz; belki henüz bugünümüze özellikle kadınların bugünkü hayat tarzlarına istediğiniz ölçüde gönlünüzden ve zihninizden geçirdiğiniz hayal ettiğiniz ölçekte müdahale edemiyorsunuz; ama şimdiden onların gelecekte yaşamak istedikleri, kurmak istedikleri hayat tarzına karşı şimdiden adım adım ve hatta diyebiliriz ki sinsice müdahale ediyorsunuz!...  Ama kadınlar bu coğrafyada biriktirdikleri bütün özgürlükçü ve demokratik değerlerle sizin onlara biçmek istediğiniz kölece role boyun eğmeyecek ve şekillendirmek istediğiniz hayat tarzını kabul etmeyeceklerdir, bunu böyle bilesiniz!...
Eğer bugün bu zihniyet Türkiye’de değil de Afganistan’da, Pakistan’da boy verseydi; bugünkü cilalanmış söylemleri kaba bir Taliban söyleminden ayırt edilemezdi. O nedenle bu zihniyetin bir Taliban zihniyeti ve “Neredeyse bir” Talibanizm olduğunu söyleme hakkını kendimizde görüyoruz.
Burada ve yazıyı bitirmeden Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde söylediği diğer değerli şeyleri not ettiğimizi belirterek HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı Sayın Selehattin Demirtaş’ın özellikle Türkiye’nin bugünü ve geleceğe yönelik yeni bir yaşam tasavvuru içerisinde kadınlara verdiği değerin ve toplumların özgürleşmesi, demokratikleşmesi konularında kadınların rolünü önemseyerek bunu bütün süreç boyunca ifade etmesinin önemini saygıyla ve önemle belleklerimize yazdığımızı yinelemenin bizler açısından da bugün için özel bir değer taşıdığını vurgulamalıyız.
Evet, yeniden yazının başlığına dönersek; coğrafyalar, habitatlar farklı olsa da genler, zihniyetler ortak olabiliyor ve farklı koşullarda, farklı biçimler altında farklı söylemlerle karşımıza çıkabiliyor!...