havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

“RESTORASYON” VE “YENİ TÜRKİYE”

1404
               Son dönemlerde Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan iki kavramı sıklıkla dinliyoruz. Bu iki kavram birbirini tamamlayan, birbirini bütünleyen ve kendilerince tek bir gerçeği anlatmak için kullandıkları iki kavramdır. “Restorasyon” ve “yeni Türkiye” kavramları… Hani haksızlıkta yapmayalım; restorasyon kavramını daha çok Davutoğlu’nun ağzından dinliyoruz. Ama bu kavramı restorasyon kavramını daha önceleri başka bir ülkede o ülkenin yöneticileri tarafından kullanılırken ve uygulanırken duymuştuk, duymuştum. Bu nedenle Davutoğlu’nun restorasyondan anlatmak istediklerine geçmeden öncesinde hangi ülkede ve nasıl kullanıldığına, pratiğe geçirildiğine bugünümüze bir perspektif sunması açısından değinmekte yarar var.
                Restorasyon kavramı, özellikle öncesini saklı tutmak koşuluyla yetmişli yıllardan itibaren Türkiye’de ve yine özellikle sol, sosyalist, devrimci çevrelerde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ekseninde çokça tartışılan bir kavramdı. SSCB’de; Leonid Brejnev ve başta Suslov olmak üzere yakın çevresinin gündeme getirdiği ve sosyalizmi tasfiye etmenin bir aracı olarak ve hatta gerçek amacını gizlemek üzere kullandığı ve başka söylem ve argümanlarla desteklediği bir kavramdı!... Şimdi konumuz SSCB olmadığı için öz olarak sosyalizmden geriye kapitalizme geçişi gerçekleştirmek için kullanılan ve uygulanan bir kavramdı. SSCB’de bu süreç restorasyondan sonra ve devamında Gorbaçov’un yönetime gelmesiyle birlikte Perestroyka (yeniden yapılanma) ve Glasnost (açıklık) kavramları eşliğinde kapitalist merkezlerin ve dünya gericiliğinin sonsuz destekleri ile birleşerek sosyalizmin tasfiyesi, kapitalist Rusya’nın yeniden “restore” edilmesiyle sonuçlandı.
                Şimdi Davutoğlu, Türkiye’de restorasyondan ve yeni Türkiye kavramlarından söz ederken, bu kavramların ülkemiz için pratik karşılığını, hayata nasıl yansıdığını, yansıtıldığını düşünmekte yarar var sanıyorum. Ama en genel ifadesiyle Türkiye Cumhuriyeti veya yine çok genel olarak Cumhuriyet kavramı ile restorasyonu aynı anda düşündüğümüzde ve dahası insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve demokratikleşme kavramlarıyla bir arada düşündüğümüzde neyin restorasyonu yapılıyor!? Toplumsal hayata, sosyal ilişkilere, yöneten-yönetilen ilişkilerine baktığımızda gerçekten bu restorasyon kavramı ile insan haklarının evrensel değerlerine ve yine hukukun üstünlüğünün evrensel normlarına, yargı bağımsızlığına, kuvvetler ayrılığı ilkelerinin gerçekleşmesine, kişi hak ve hürriyetlerine; basın, ifade özgürlüğüne, sendikal hak ve özgürlüklere hizmet etmesine bu değerleri ilerletip geliştirmesine yönelik çabalar olduğunu söyleyebilecek ve söylediklerinin hayat içerisinde somut karşılıklarını örnekleyip gösterebilecek birilerinin olduğunu görüp, gösterebilir misiniz!?
                Ben, yukarıda sıraladığım değerler üzerinden baktığımda tam tersine bu değerlerden (ki bu değerlerin uygulanmasının yetersiz ve tartışmalı olduğunu da unutmadan) söyleyebilirim ki; daha da geriye gidilmektedir. Zaten demokrasi ile taçlanmamış, gerçek demokratik cumhuriyete ulaşmamış bu ülkede daha da geriye gidişi hukuk, insan hakları, laiklik ve özgürlükler alanının restorasyon kavramı eşliğinde daha da budandığı, budanmak istendiği, etkisizleştirildiği, etkisizleştirilmek istendiği bir rotaya girildiğini söyleyebilirim.
                Yani tek cümle ile söylemem gerekirse; Cumhuriyet’in nereye taşınmak istendiği restorasyon kavramı eşliğinde hangi değerlerin restore edilmek istendiği bugün açısından bakıldığında umut verici görünmediği gibi söylemlerin bütününe baktığımızda tehlikeli işaretlerde dolu olduğunu düşünmemizde bir sakınca olmadığını sanıyorum.
                Buradan, “yeni Türkiye” kavramına geçebiliriz. Bu kavramı iki açıdan veya iki yönü ile değerlendirmek mümkün. Birincisi bu kavram yalnızca aldatmacan ibarettir diyebiliriz. Ortada yeni bir şey yok, Türkiye’nin bilinen sorunları AKP hükümetinin özellikle son yıllarında giderek daha derinleşmiş ve hatta neredeyse eskisinden beter hale gelmiştir. Yani ağırlaşmış ve giderek ağırlaşma emaresi gösteren sorunlarla karşı karşıya olan bir Türkiye. Çok örnek sıralamak istemiyorum ama iki buçuk milyon işsizi, açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan milyonları, asgari ücret sorunlarından tarım sorunlarına, ithalat ihracat dengesizliğine, kadına yönelik şiddete, eğitimin sorunlarına, doğa tahribatına, şehirlerin rant uğruna perişan edildiğine, trafik keşmekeşine baktığımızda bu kadarı bile AKP’nin “yeni Türkiye” iddialarının bir palavra olduğunu söylemek gerçeğe işaret etmek anlamı taşımaktadır. Yalnızca son örneği hatırlayın; bir tankerin çarpmasıyla üst geçit parçalanıp un ufak oluyor. Bu üst geçidi yapan yapımcı firma ile ilgili tek işlem yapılmadığı gibi tek laf da edilmiyor.
                İkincisi, evet kimilerince “yeni Türkiye” gerçekleşmiş durumda!... Bu iddia sahipleri çok haksızda sayılmazlar. İsterseniz birkaç örnekte buradan hatırlayalım. Çok yaygın bir ifade ile hırsızın polisi kovaladığı, yolsuzlukların “darbe girişimi” diye üzerinin örtüldüğü, “sıfırlayın” iddialarının hükümet eliyle sıfırlandığı, hukukun “ucubeye” çevrilmek istendiği, yargının yürütmeye bağlandığı, hiçbir yolsuzluk iddiasının açığa çıkarılıp soruşturulamadığı, sonuçlandırılamadığı, yapılan bütün sınavların yüzlerine gözlerine bulaştırdığı vb. vb. bir Türkiye’ye “yeni Türkiye” diyenler belki bir başka açıdan “şeceatin arz ederken sirkatin söyleyerek” tersinden gerçeğin bir yönünü ya da Türkiye’nin öbür yönünü, yüzünü ifade etmiş sayılabilirler.
                                Şimdi son cümle olarak “restorasyon” ve “yeni Türkiye” kavramlarını bir arada düşündüğümüzde ve bu kavramları kullanan şahsiyetlerin düşünceleriyle ve uygulamalarıyla birlikte değerlendirdiğimizde; Türkiye’nin gidişinin, geleceğinin tehlikelerle dolu olduğunu iddia edebiliriz. Türkiyeli emekçilerin, halkların önünde birleşik mücadele ile ve demokratik, özgürlükçü, halkçı bir programın ışığında zorlu mücadele günlerinin geleceğini, başladığını ve kurtuluşun burada düğümlendiğini ve bütün çelişkilerinde buradan çözüleceğini söylemeliyiz!...