havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

“Seyirci Kalmamak” “Ses Çıkarmamak”

1869
               Yusuf Gürsucu; Özgürlük Dünyası dergisinin nisan sayısında, “Karadeniz’de Doğayı Savunmak” başlıklı bir yazıyı kaleme aldı. Yazının bitişini Einstein’in bizimde alıntılayacağımız şu şekilde bitirmiş: “Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer, tabii kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyredenler ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden.”
                Yusuf Gürsucu, “tehlikeyi” ve “kötülüğü” ve hatta “seyirci kalanları”, Karadeniz’de doğa tahribatı konusu üzerinden ifadelendirmiş.
                Ama biz, biraz daha genel bir çerçeve içerisinde dünyanın nasıl, kimler tarafından ve niçin “yaşamak için tehlikeli bir yer haline” getirildiğini anlatma gayreti içerisinde olalım.
                Yalnızca son dönemlere ve yakın coğrafyamıza baktığımızda, gerçektende dünyanın yaşamak için nasıl da tehlikeli bir yer haline getirildiğini gözlemleyebilir, söyleyebiliriz. Kuşkusuz ki Einstein; bu gezegenin kendi yarattığı ve hatta kendisi için yarattığı, canlılığını sürdürebilmek için yarattığı; doğal gelişmelerden, doğa olaylarının doğurduğu ve doğuracağı tehlikelerden söz etmiyor, bu tehlikelere işaret etmiyor!... Einstein; insan eliyle yaratılan tehlikelerden ve kötülüklerden söz ediyor.
                Peki, o zaman ve gelişmelerin doğal mantığı içerisinde şu basit soruyu sormamız kaçınılmaz hale gelmiyor mu? İnsanoğlu, niçin dünyayı yaşamak için tehlikeli bir yer haline getiriyor… Hangi amaca yönelik, neden kötülükler üretiyor!? Sanırım bu sorunun yanıtını yine insanlığın geldiği noktada ve tarihsel tecrübesi içerisinde edindiği bilgilerle verebiliriz.
                Çıkar; evet bazen bir sınıfın, bazen bir devletin, bazen bir zümrenin, bir hanedanın, kralın, şeyhin ve özünde tamamı birbirine şu veya bu öçlüde bağlanmış bir genel dünya sisteminin sonucu olarak şekillenmiş, azınlığın lehine insanlığın büyük çoğunluğunu ve geleceğini tehlikeye düşüren, daha çok kazanma, bütün maddi nimetlere sahip olma hırsı, açgözlülüğü ve alçaklığı!...
                Bugün; verili tarihsel durumda tehlikeyi yaratan, kötülüklerin anası ve üreticisi olan dünya sistemi kapitalizmin ta kendisidir. Ve kapitalizm, bir sınıf egemenliği sistemidir. Dünyayı, dünyanın tüm maddi servetlerini, doğal kaynaklarını, her şeyi ama her şeyi bir sınıfın, sermaye sınıfının elinde biriktirmeyi, toplamayı öngören; daha da önemlisi buna göre biçimlenmiş bir sistemin adıdır.
                Ozon tabakasının delinmesinden tutunda denizlerin kirlenmesine/kirletilmesine, yer altı ve yer üstü sularının azalmasına, yataklarının değiştirilmesine, zehirlenmesine, ekolojik sistemin tahrip edilmesine, aklınıza ne gelirse gelsin her türlü melanetin arkasında sermayenin kar elde etme hırsını görebilirsiniz. Savaşlar, işgaller, çatışmalar, kimyasal silahlar, her türlü savaş aygıtı; yalnızca ve yalnızca “dünyayı yaşamak için tehlikeli bir yer” haline getirmekten öte bir anlam ifade etmiyor, sonuç doğurmuyor.
                Çok daha fazla kötülükleri, daha doğrusu insan eliyle yaratılan, üretilen tehlike ve kötülükleri sizlerde sıralayabilirsiniz. Einstein’in alıntıladığımız sözünde, kötülükleri yapanlardan daha çok, ama biz sözü biraz daha yumuşatarak söyleyelim, bu duruma seyirci kalanlarda sorumlu tutuluyor.
                Kuşkusuz ki; kötülüklere seyirci kalmanın ülkeden ülkeye, toplumdan topluma farklılık gösteren; sosyopolitik, sosyokültürel “iç” nedenleri olduğunu biliyoruz. Ancak bir başka açıdan, insanlığın bugün ulaştığı ortak akıl ve ortak bilinç düzeyi kötülüklere sessiz kalmamızı mazur gösterecek nedenleri oldukça zayıf kılıyor.
                Evet; bu kötülüklere ve dünyayı yaşamak için tehlikeli bir yer haline getirenlere sessiz kalamayız ve buna sessiz kalmayan sayısız örneklerden birisini anımsayarak yazımızı tamamlayalım. Julius Fučík; Hitler faşizminin Çekoslovakya’yı işgaline karşı mücadele eden bir yurtseverdir. “Fučík’in hayatını anlatan Darağacından Notlar” Türkçeye de çevrilmiştir. Fučík; 1942 yılında Hitler’in cellatları tarafından yakalanır ve yaklaşık bir buçuk yıl tutuklu kaldıktan sonra faşizmin eli kanlı katilleri tarafından katledilir. Ve Fučík’in son sözleri, insanlığa Einstein’in seyirci kalanlar, sessiz kalanlar diye eleştirdiği büyük çoğunluğa şu çağrı ile biter; “Ey insanlar! Ben sizi sevdim, uyanık olun!”
                Evet; dünyanın yaşanılabilir bir dünya olması için Fučík’in sözleri derin anlamlar taşıyor; kötülükleri yapanlara karşı, dünyayı yaşanılmaz ve tehlikeli kılanlara karşı uyanık olmak, karşı koymak, direnmek hepimizin hayata karşı en temel görevi ve borcudur/borcu olmalıdır!