havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

"Zırvada" zirve!...

Önce bilumum hayvanlardan özür diliyorum. Kurttan kuştan, börtü böcekten, eşekten, köpekten, inekten ve öküzden... Ve dahi adını zikredemediklerimden… Uzaktan bakınca insana, bana benzeyen bir canlı türünün hakaretinden dolayı ve hatta küfründen dolayı, hayvanlar aleminden özür diliyorum. Hani diyelim hayvanın, insanoğlunun insanlaşmasına ve yaşamını sürdürmesine yaptığı katkıları bilmiyor, yani akıldan kem. Ama anlaşılan odur ki, burun delikleri de çalışmıyor. Elbette, biz kendisine asla ve kata sözünü iade edemeyiz. Hayvanlara son derece saygılıyız ve onların değerini biliriz. Sevgili hayvanlar, sizler uzaktan bakınca, insana benzeyen bu canlı türünün tamamının evrimini tamamlayıp, kemale erip, insan, gerçek insan olduğunu sanmayın. O, henüz kendini gerçekleştirememiş, öyle arafta kalmış bir garip tipolojidir. Bunlardan, bu tipolojiden kadir kıymet beklemeyin. Ona ve benzerlerine verdiğiniz emeğiniz, onun burnundan fitil fitil aksın demeğe bile gerek duymayın. "Ha bunlar böööyle olur"!... deyip geçin. Ve isterseniz, hani ben alınmam; "Nerde bir insan görirem, gorhirem" diyebilirsiniz. Ve dahi zırvada zirve!...

700

 

 

Geçenlerde bir hesap yaptım. Hani kabaca dünyanın yarısı kadın cinsinden oluyor ya… Şimdi düşündüm, bu dünyanın yarısı olan kadın cinsinin, “eksik olan”ların sayısal karşılığı nedir… Bunlara “yarım kadın” kısmına da eklediğimizde neye tekabül ediyor. Bunların, yani “Yarım” olanların kadın nüfusuna etkisi nedir… Bütün bunları genel toplamdan çıkarmak mı gerekir, toplamak mı gerekir, bölmek, bölmek, bölmek mi gerekiyor… Böyle olunca kadın sayısı ile erkek sayısı arasındaki fark kaç oluyor? Olmadı, olmadı, kafam karıştı. Şimdi burada toplama mı yapacağız, çıkarma mı yapacağız, bölme mi yapacağız? Allah Allah, gece yarısı şu başıma gelenlere bakın. Yataktan kalktım kendi kendime konuşuyorum… Hem de sesli sesli... Allah Allah… İşkembe-i kübradan atıyorum galiba... Kimyam bozuldu; “eksik” diyorum olmuyor, “yarım” diyorum olmuyor. Uykum kaçtı!… Başım dönüyor!... kimyam bozuldu!... “Yarım”, “eksik” kadınlar üstüme üstüme geliyor!... Allah Allah… Yüzüme soğuk su çarpıyorum… Mide bulantım geçmiyor... Galiba hasta oluyorum… Çocukları uyandırıyorum...  “Çocuklar çocuklar, çabuk beni Hipokrat yeminine gerçekten bağlı bir hekime götürün. Kimyam bozuldu çocuklar…” Yine  zirvada zirve!...

 

Hey çocuklar!... Siz, “Gezici” misiniz, paralelci mi, dış güçlerin ajanı mı, faiz lobisinin bilmem nesi misiniz!... Ne yaptınız siz öyle ha? Galiba 370 lisede bir şeyler yapmışsınız… Laik ve demokratik eğitim mi istiyorsunuz? Eğitim bilimsel olsun mu diyorsunuz? Böyle ne güzel şeyler söylüyorsunuz siz… hayır hayır; büyüklere bakarsak, sizler güzel şeyler istemiyorsunuz!... Dindar  ve kindar nesiller yetiştirme hayalleri kuranların, saltanat arabalarının tekerleğine çomak sokuyor olmayasınız sakın!...

 

Aklıma çocukluğumun masallarını getirdiniz. Hani, o Kaf Dağı’nın ötesindeki büyük ormanlarda ateşin başında oturan devlerin, çocukları yeme heveslerini kursaklarında bırakıp ve bir yolunu bulup çocuk aklıyla, o güzelim akılla, devlerin elinden kurtulan o cin gibi çocukları anlatan masalları getirdiniz aklıma.  Siz çok yaşayın emi çocuklar… Siz bakmayın o asık suratlı, çatık kaşlı büyüklerin parmak sallayışlarına… Korkmayın çocuklar… Zaten bu yaptıklarınızla korkmadığınız çok belli.

 

Daima ve her zaman ve nihayetinde, eninde sonunda, hep çocukların kazandığını ne çabuk ve nereden öğrendiniz!?...

 

Siz bakmayın çocuklar, o çatık kaşlı büyüklerin parmak sallayışlarına.

 

Zırva tevil götürmez!...