havadurum

"Gazeteciler yaşamı savunmalıdır"

1258

 İda Dayanışma Derneği ve Yurttaşlık Derneği tarafından, Belediye Çalışanları Sosyal Tesisleri’nde ‘Ekoloji Mücadeleleri ve Medya’ konulu panel yapıldı. Panelde yerel ve yaygın basından gazeteciler, ekoloji mücadelelerini anlatarak, katılımcıları bilgilendirdiler. Evrensel Gazetesi Yazarı Gazeteci Özer Akdemir, Artı Gerçek Yazarı ve Artı TV Programcısı Gazeteci Pelin Cengiz ve gazetemiz Çanakkale OLAY Muhabiri Gazeteci Eren Aşnaz, panelde konuşmacı olarak yer aldılar. Panelin moderatörlüğünü ise Gazeteci Filiz Yavuz yaptı.  Konuşmasını sunumla güçlendiren Evrensel Gazetesi Yazarı Akdemir, açılış konuşmasında 10 Ekim katliamında yaşamını yitiren EMEP Çanakkale Eski İl Başkanı Ercan Adsız’ı anarak; “Sunuma geçmeden önce bu salona ismi verilen Ercan Adsız yoldaşımızı anmak istiyorum. Ankara’da 10 Ekim’deki katliamda yitirdiğimiz tüm canları buradan saygıyla anıyoruz” dedi. Artı Gerçek Yazarı Pelin Cengiz, “Ekoloji meselesi ile ilgili duyarlılık oluşturma, algı ve farkındalık yaratmak konusunda medya, nasıl bir etki yaratıyor?” konusunu anlatırken, gazetemiz muhabiri Aşnaz ise yerel muhabirlerin ekoloji mücadelesine neden katkı sağlaması gerektiğini anlattı. Yerel muhabirlerin ulusal muhabirlerden farklı olarak aynı zamanda yaşadıkları alanları bir vatandaş olarak korumak gibi görev ve sorumlulukları olduğunu belirten Aşnaz; “Bu sorunlar bizlerinde yaşamımızda olan sorunlar. Bunları kamuoyuna duyurmak, farkındalık yaratmak, bunlara çözüm bulacak mecralarla iletişime geçebilmek ve bunları çözüme kavuşturabilmek aynı zamanda bizim yaşamımızı da kolaylaştırıyor. Çünkü biz, bu memleketin vatandaşlarıyız” dedi.

 
“‘Dış güçler ve Alman vakıfları’ iftirası, her ekoloji mücadelesinde karşımıza çıktı”
‘Ekoloji Mücadeleleri ve Medya’ panelinde ekoloji mücadelesine vurulmak istenen damga ve yapılmak istenen algılardan bahseden Evrensel Gazetesi Yazarı Özer Akdemir; “Kuyudaki taş, yıllardır ekoloji mücadelesinin başındaki en büyük belalardan bir tanesidir. Nerede bir ekoloji mücadelesi var, ne zaman bu mücadele gelişti, bu mesele de bizim başımızda bir kılıç gibi sallanıyor. Her seferinde de bu çemberin içerisinde bizi geriletmeye çalışıyor, ‘Bunların arkasında dış güçler var, bunların arkasında Alman vakıfları var’ diyorlar. Geçtiğimiz haftalarda Kazdağı’ndaki Kirazlı’da verilen mücadele sürecinde, yerel gazetede ‘Çanakkale’yi bekleyen tehlike!’ diye bir haber çıktı. Bu tamamen yalan, tamamen iftira ama bunu yeniymiş gibi her seferinde önümüze getirdiler ve ‘Bunların arkasında dış güçler var, alman vakıflar var’ dediler. Bunu da AKP’nin Kadın Kolları’ndan Başkan Yardımcısı görevinde bulunan Sevda Güner. Bu kadın, Eskişehir’de de benzer bir provokasyon yapmış. Orada da Termik Santrallerle ilgili bir mücadele var, Termik Santrallere karşı mücadele veren Belediye Başkanı’na, ‘Adam 82 yaşında, enerjiye ihtiyacı yok’ diye lakayit bir şekilde yanıtlar vermiş. Oradaki yerel gazetede bir gazeteci de o kadını deşifre etmiş. Bu kadın aynı zamanda, Artvin Cerattepe mücadelesinin en hızlı günlerinde orada provokasyon yapan kadın. Bu kadın, hala AKP’nin önemli kadrolarından birisi. Bu dış güçler meselesi, yeni bir şey değil. HES ve nükleer karşıtı mücadeleye de aynı iftira atıldı. ‘Kuyudaki taşı çıkarıp atabiliriz artık’ demiştik ama çıkaramadık. O taş hala tepemizde duruyor, o taş hala Kazdağları’nda, Artvin’de ve başka yerlerde karşımıza çıkıyorsa, o taş hala orada duruyordur. O taşı oraya atanların gün yüzüne çıkıp, insan yüzüne bakamaması gerekiyordu” dedi. 
 
“Mücadele içerisinde çıkan haberin nasıl verildiği ve dilinin nasıl kurgulandığı çok önemli”
Altı Gerçek Yazarı ve Artı TV Programcısı Pelin Cengiz; “Ben aslında ekonomi gazetecisiyim. 26 yıldır gazetecilik yapıyorum, gazeteciliğimin son 10 yılını ağırlıklı bir şekilde ekoloji, çevre, enerji meselelerine ve çevre mücadelelerine ayırdım. Dolayısıyla ekonomiden gelip, ekolojiye geçtiğim için, iki tarafı da bir şekilde bildiğimi düşünüyorum. Bütün bu önümüzdeki pratiklerden, hem dünyadaki örneklerden hem de yerelde yaşadığımız örneklerden bir silsile çıkarttım. Ekoloji meselesi ile ilgili duyarlılık oluşturma, algı ve farkındalık yaratmak konusunda medya, nasıl bir etki yaratıyor? Medyada çıkan bir haber, sizin mücadelenize çok büyük olumlu katkı da yapabilir, mücadelenizi bulunduğu yerden alıp çok daha kötü, olumsuz bir noktaya da taşıyabilir. Haberin nerede çıktığı, nasıl verildiği ve dilinin nasıl kurgulandığı çok önemli” dedi. 
 
“Gazetecilik, insanların hayatlarını, yaşamlarını kolaylaştırmak, çözüm bulmaktır”
Çanakkale OLAY Gazetesi Muhabiri Eren Aşnaz; “Bizler meslek olarak muhabirliği seçmiş olan insanlarız. Bu mesleği yapıyoruz ve hayatımızı bu meslek üzerinden kazanıyoruz. İnsanların sorunlarını, yeri geliyor şikayetlerini aktarıyoruz. Yerel gazeteciler ulusal gazetecilere göre sokağın sesini daha fazla yansıtabiliyorlar. Çünkü yerel gazeteciler haberlerini daha fazla sokaktan alıyorlar, sokaktan besleniyorlar. Mesela yeri geliyor sokakta yapılan kazının haberini yapıyoruz, kepengini kapatan esnafla konuşuyoruz, pazarın, balıkçının haberini yapıyoruz. Yeri geliyor bir komşumuzun sorunlarını haberimize taşıyoruz.  Yaşamsal sıkıntılarını çözmek için çalışıyoruz. Yani aslında bana göre gazetecilik insanların hayatlarını, yaşamlarını kolaylaştırmak, bunlara çözüm bulmak amacı güdüyor. Bunları yaparken kaçırılmaması gereken noktalar var. Bunlardan bir tanesi de biz aynı zamanda bizler bu memlekette yaşayan insanlarız. Bu sorunlar bizlerinde yaşamımızda olan sorunlar. Bunları kamuoyuna duyurmak, bunlara çözüm bulacak mecralarla iletişime geçebilmek ve bunları çözüme kavuşturabilmek aynı zamanda bizim yaşamımızı da kolaylaştırıyor. Çünkü biz, bu memleketin vatandaşlarıyız” dedi. 
 
“Yerel gazeteciler ekoloji mücadelesini neden savunmalı?”
Ekolojinin de yaşamın kendisi olduğunu bu yüzden yerel gazetecilerin özellikle yaşamı savunması gerektiğinin altını çizen Çanakkale OLAY Gazetesi muhabiri Aşnaz “Ekoloji yaşamın kendisidir bu yüzden gazeteciler yaşamı savunmalı. Yani biz yerel gazeteciler, bir yandan yaşadığımız memleketin sorunlarını çözerek yaşamın kolaylaşmasını, hatta yaşamı savunmalıyız. Medya ve medya mensupları yalnızca yaşam hakkı ihlallerini haberleştirmekle değil, yaşam hakkını savunmakla da sorumlu aslında. Burada yaşam hakkını savunmak isteyen gazeteciye ise tek bir habercilik anlayışı ile haberlere yaklaşmak düşüyor. Buda ‘hak haberciliği’. Bu hak yalnızca insan hakkı ile mevcut değil. Tüm canlıların yaşamı ile alakalı. Bu memlekette yaşayan ve bu şekilde yaşamı savunan muhabirler olarak düşündüğümüzde her gün bir yaşam gaspı haberi duyuyoruz, her gün bir yaşam gaspı haberi yapıyoruz. Ancak aynı zamanda bu memlekette yaşayan insanlar olarak yaşam hakkımızın da gasp edildiğini görüyoruz. Bilirkişilerden termik santrallerden çıkan hava kirliliğinin ölçümlerini alıyoruz. Kanser vakalarındaki artışları öğreniyoruz. Bir yandan yeni termik santrallerin açılacağını öğreniyoruz. Bir yandan yeni madenleri duyuyoruz ve bu madenlerin yarattığı sıkıntıları köylerde birebir görüyoruz. Tarım haberleri yapıyoruz, ekonomik kriz bir yana ürünlerin çevre sorunları nedeni ile yetişmediğini duyuyoruz. Özellikle Kirazlı’da siyanürlü altın madeni işletmesi yapılmak isteniyor.  Bu projede hemen yanımızda yüz binlerce ağaç kesiliyor, koca bir dağın yok edileceği biliniyor, kullanılacak siyanürün toprağa ve suya karışacağı biliniyor. Bununla birlikte kendimizin de yaşam alanı olan bu şehirde içme suyunun artık kullanılamayacağını görüyorsunuz ve ‘bu iddialar istese de istemese de muhabirim ya da gazeteciyim diyen insan için haber niteliği taşıyan iddialar’.  Yani ekolojik bir yıkımın, kendimizin de içinde bulunduğu yaşamın (ki ekoloji demek yaşamın kendisi demektir) yok edildiğini görüyoruz. Bu yüzden de yerel gazetecilerin yaşamı savunması gerektiği bir mecburiyet” dedi.  
 
“Ekoloji mücadelesi ivme kazandıkça, gündem de o kadar belirleyici oluyor”
Gazeteci Aşnaz; “İlk gününden bu yana haberleri yaptığımızda, ilk zamanlar kısır kalan gündemin ağaçların kesilmeye başlaması daha fazla yer edindiğini gördük. Ekoloji mücadelesinin toplumsallaşmaya başlaması ile ulusal gündemde de daha fazla yer edindiğini, toplumsallaşan muhalefetin de ulusal, hatta uluslararası bir boyut kazandığını gördük. Ta ki, ne zaman komite tarafından nöbetin amaca ulaştığı ve sonlandırıldığı açıklaması yapılması ve gönüllü bir gurubun ruhsatın tamamen iptal edilip, şirketin alanı terk etmesine kadar nöbete devam edecekleri açıklaması yapmasıyla beraber mücadelenin hem toplumsal boyutta düşüş gösterdiğini, hem de gündemin değiştiğini gördük. Daha çok medya sermaye ilişkisi içinde yer alan yayın organlarının süreci tamamen magazinleştiren haberlerinin gündem oluşturduğunu gördük. Bu durumda aslında ekoloji mücadelesinin toplumsallığı ile medya ilişkisinin birbiriyle ne kadar doğru orantılı olduğunu gösteriyor. Yani ekoloji mücadelesi ivme kazandıkça, yaşamı savunmak adına haber yapan gazeteler açısından gündem de o kadar belirleyici oluyor” dedi.
 
“Şirket, kendilerinden yana haber yapılması için haber ‘sipariş’ ettiğini görüyoruz”
Gazeteci Aşnaz; “Yine ekoloji mücadelesi süresince elbette bahsettiğim maden sermayesi-medya ilişkisi içerisinde mücadeleyi boşa çıkartmak isteyen basın organlarının çok daha fazla olduğunu gördük. Buna bağlı olarak bugün basın organlarına yapılan her türlü toplumsal muhalefette baskıların arttığı bir dönem olduğu da kaçınılmaz. Bu baskılardan çekinen ve gündemine almayan birçok basın organının olduğunu gördük. Bugün de Alamos Gold’un sosyal medya hesaplarına baktığımızda son zamanlarda belirli yayınlarının belirli haberlerini paylaştığını görebiliyoruz. Hatta ekoloji mücadelesinin kazanım sağlaması ile bu tür haberleri daha fazla sipariş ettiğini, yine sosyal sorumluluk adı altında, fidan dikimi, köylere su, işsize iş, aşsıza aş… gibi sosyal etkinlikleri ve bunlar için yapılan haberlerin olduğunu. Yapılan olumsuz ve magazinsel haberlere verilen cevapları, haberlerin gerçekçiliği üzerinden ne kadar önemli olduğunu gördük. Örneğin mücadelenin toplumsallaşmasının önlenmesi ve içeriğinin boşaltılması anlamında birçok suni gündem yaratılmak istendi. Bunlardan bir tanesi de ‘Kazdağları’ tartışması oldu. Buranın Kazdağı olmadığı, bu haber kaynakları tarafından doğrulanmak istenildi. Ancak burada bu medya tarafından birkaç insanın çıkartılıp burası ‘Kazdağları değil’ söylemi servis edilirken, Kazdağları’nın sadece bir dağdan ibaret olmadığı, Kazdağı’nın aynı zamanda bir ekolojik sistem olduğu ve bunun bilimsel verilerinin ÇOMÜ’lü akademisyenler başta olmak üzere çok daha önceki yıllarda akademisyenler tarafından araştırmalarına yansıdığını gördük. Burada bilimsel haberler öncelikle muhabirin hem yaptığı haberin doğruluğuna inanması açısından, çok önemli. Muhabirler olarak yaptığımız haberlerin doğruluğuna inanarak yapmamız, haberlere veriş şeklimize de yansıyor. Bu da haberi daha gerçekçi kılıyor” dedi. 
 
Son olarak, bazı kazanımlar olsa da birçok yerde yeni madenler, ağaç kesimleri ve termik santrallerin yapılacağı yönünde haberlerin gelmeye devam ettiğinin altını çizen Aşnaz, muhabir olarak yaşadıkları şehrin sorunlarına kayıtsız kalamayacaklarını, her türlü olumsuzlukta kendilerinin de vatandaş olarak etkileneceklerini bu yüzden ekoloji mücadelesinde farkındalık yaratmak adına haber yapmalarının önemli olduğunu dile getirdi. (Baykal Sağlam)
Paylaş