havadurum

"İnsan haklarının amacı, insanlığı yoksulluktan kurtarmaktır"

1640

 İnsan Hakları Günü, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi`nin kabul edilen gün olan 10 Aralık 1948’den itibaren her 10 Aralık’ta Dünya İnsan Hakları Günü kutlanıyor. Siyasiler ve STK temsilcileri, Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla açıklama yaptılar. Yapılan açıklamalarda, ekonomik krizin etkisi ile işsizliğin giderek artmakta olduğu ve buna bağlı olarak da yoksulluğun yaygınlaştığı belirtildi. İnsan yaşamının bu zor dönemde olumsuz etkilendiği belirtilen açıklamalarda, insan haklarının amacının insanlığı korkudan ve yoksulluktan kurtarmak olduğu ifade edildi. Bu nedenle önümüzdeki dönem ekonomik ve sosyal hak alanında daha fazla mücadele edilmesi gerektiği ifade edilen açıklamalarda; “Son söz yerine; insan eliyle gerçekleştiği için önlenebilir olan Türkiye ve dünyadaki bu kötücül sürecin son bulması ve barışçıl, demokratik, insan haklarına dayalı bir ortak yaşam idealini geliştirmek için çok daha fazla çaba göstereceğimiz aşikârdır” denildi. AKP Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu; “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, tüm insanların hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan oluşlarından kaynaklı; eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olduğunu ilan etmektedir. Bizde bu anlayışla her insan bir dünyadır diyerek kendimiz için ne istiyorsak, komşularımız ve dünyadaki tüm insanlar için de aynı şeyleri istiyoruz. Duruşumuz insan odaklı olduğu gibi, yaptığımız bütün çalışmalar da insan merkezlidir. Irak’ta, Suriye’de,  Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Keşmir’de, Kırım’da ve daha birçok ülkede insanların hakları ellerinden alınıyor, hatta bu insanların yaşam haklarına son veriliyor. Bugün dünyaya medeniyet ve insan hakları dersi vermeye kalkan sözde medeni ülkeler, dün olduğu gibi bugün de kendileri dışında olan coğrafyaları ve bu coğrafyalarda yaşayan insanların başta yaşam hakları olmak üzere sahip oldukları tüm hakları yok etmeye devam ediyor. Türkiye olarak dün olduğu gibi bugün de hiçbir ayrım gözetmeden Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde mazlumların sesi, insan haklarının ve onurunun koruyucusu olmaya, mazlumların yanında yer almaya devam edeceğiz. İnsanların ve toplumların yaşamlarını insan onuru ve eşitliği temelinde birlikte sürdürebilmeleri için gerekli olan değerler özgürlük, adalet, hoşgörü, ayrımcılık yapmamak, başkalarına saygı göstermek ve sorumluluk alabilmektir. İnsan hak ve özgürlüklerinin herkes için tüm yönleriyle korunup hayata geçirildiği bir dünyaya ulaşılması temennisiyle 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü kutluyorum.” dedi.

 
“Bugün insan haklarının, sadece belirli bir kesim için geçerli olduğunu görüyoruz”
Bayramiç Belediye Başkanı Mert Uygun; “Bugün Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edilişinin yıldönümüdür. Bu beyanname, her insanın yasa önünde eşit olduğunu, işkenceye, kötü muameleye tabi tutulamayacağını ilan eder. Bugün maalesef insan haklarının sadece belirli bir kesimi için geçerli olduğunu görüyoruz. Dünyanın birçok yerinde kitleler halinde öldürülen insanlar, istismar edilen gelecekler görüyoruz. Bazı hayatların kıymetsiz olarak nitelendirildiğini hiç kimsenin suçluluk duymamasından anlıyoruz. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, yaşanan bunca olumsuzluğa rağmen dünyanın her köşesinde iyilik ve şefkate ihtiyaç duyan milyonlarca dertli insanın umudu ve güvencesi olmaya devam etmektedir. İlçemizde de bu konuda gereken hassasiyet gösterilmektedir. Ancak tüm dünya için,  insan hak ve özgürlüklerinin  tüm yönleriyle korunup hayata geçirilmesini temenni eder, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü`nü kutlarım” dedi. 
“Toplumu haklarına, özgürlüklerine ve geleceklerine sahip çıkmaya çağırıyorum”
Çan Belediye Başkanı Bülent Öz; “Bugün, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 71. Yıldönümü. İkinci Dünya Savaşının hemen ertesinde ve iki büyük savaştan edinilen acı deneyimlerin üzerine, ortak bir değerler sistemi oluşturmak amacıyla kurulan Birleşmiş Milletlerin insan haklarının evrenselliği fikrini temel alan Evrensel Bildirgeyi kabulü, insanlık için büyük bir kazanımdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, tüm insanların hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı özgür, onurlu ve haklar bakımından eşit doğduğunu ilan etmektedir. Buna göre herkes bu bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir denilerek tüm insanlığın hak ve özgürlükleri güvence altına almıştır. Her şeyden önce onurlu, özgür ve eşit bir yaşam dile getirilmiştir. Din, dil, cinsiyet, renk, siyasal düşünce yönünden her türlü ayrımcılığa karşı çıkılmıştır. Her türlü keyfi uygulamaya karşı adil bir şekilde yargılanma hakkı getirilmiştir. İnsanlara eğitim ve kültürel yaşama katılım hakları verilmiştir. İnsanlar onurlu bir şekilde, hak ettikleri gibi yaşasın diye çalışma ve sosyal güvenlik hakları tanınmış, iş seçme özgürlüğü getirilmiştir. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle, dünyada kalıcı barışın sağlanması ve insan haklarının göz ardı edilmemesi için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğine inanıyor, toplumun tüm kesimlerini haklarına, özgürlüklerine ve geleceklerine sahip çıkmaya çağırıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, insan hakkı ihlallerinin yaşanmadığı, yaşam hakkı başta olmak üzere her hakkın saygı gördüğü ve hukuki anlamda korunduğu, özellikle çocukların güldüğü, herkes için eşitliğin hâkim olduğu, ayrımcılığın ortadan kalktığı bir dünya temennisi ile tüm insanların, insan hakları savunucularının 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü kutluyorum” dedi” dedi.
 
“Toplumsal araştırmalara göre halkın yargıya güven endeksi oldukça azalmıştır”
Çanakkale Barosu İnsan Hakları Komisyonu tarafından yapılan açıklamada; “Bugün İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul edilişinin 70. yıl dönümü. İkinci dünya savaşındaki büyük yıkımın ertesinde, 1945 yılında Birleşmiş Milletler kurulmuş,10 Aralık 1948 yılında da İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edilmiştir. İnsan hakları ve özgürlükleri onurlu bir yaşamın vazgeçilmez ögeleridir. Bugün 71. yıl dönümünü kutladığımız bu anlamlı günde ülkemizdeki tablo özetle şöyledir: Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet artarak devam etmektedir. Mevzuatta yapılan iyileştirmelere rağmen, hukuki ve idari uygulamalardaki eksiklikler şiddet mağduru kadınları korunmasız bırakmaya devam etmektedir. Geride bırakacağımız 2019 yılında da ne yazık ki, çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar vakaları azalmış değildir. 2019 yılının ilk on ayında 440 kadın katledilmiştir. Rakamlar her yıl kadına yönelik şiddet eylemlerinin artarak devam ettiğini göstermektedir. Ülkemizin iş kazalarındaki kötü sicili devam etmektedir. En temel insan haklarından olan doğru haber alma hakkı, basın özgürlüğüne dönük saldırılar nedeniyle ağır darbe almıştır. Yine, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı en çok ihlal edilen temel insan haklarından biri haline gelmiştir. Geride bıraktığımız yılın en acı doğa talanını, çok yakınımızda, Kaz Dağları’nda gördük. Kanadalı Alamos Gold şirketinin Kirazlı bölgesinde maden arama faaliyeti sırasında bölgenin doğal yapısı ağır hasar görmüştür. Bakanlık her ne kadar kesilen ağaç sayısının 13.000 olduğunu belirtmişse de, ÇED raporuna göre bu sayı 45.000, bağımsız araştırmacıların ve TEMA Vakfının rakamlarına göre ise 195.000’dir.  Ülke kamuoyunun ve bölge halkının geniş tepkileri sayesinde bakanlık tarafından maden arama şirketinin ruhsatı yenilenmemişse de bölgede tehlike sürmekte, şirketler siyanürler altın arama faaliyetlerinden vazgeçmiş görünmemektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak tıpkı geçen yıl olduğu gibi bu yıl da insan haklarına ilişkin en yaygın ihlalin adil yargılanma hakkına dönük olduğunu görüyoruz. Ülkemizin AİHM önünde en çok mahkûm olduğu hak ihlallerinin başında, adil yargılanma hakkı gelmektedir. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurularda, mahkemenin hak ihlaline karar verdiği dosyaların %78’i adil yargılanma hakkına ilişkindir. TBMM’den geçen ve adına yargı paketi denen kimi yasal değişiklikler, adalete erişimin önündeki engelleri kaldıracak nitelikte değildir. Hali hazırda var olan düzenlemelerin birkaç ufak değişiklikle süslenmesinden ibarettir. Avukatların yargının kurucu erki olduğu gerçeği halen göz ardı edilmektedir. Toplumsal araştırmalara göre halkın yargıya güven endeksi oldukça azalmıştır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, hak arama mücadelesinde insan haklarından yana tavır alan ve bu yönde hak mücadelesi veren biz avukatlar ve Barolar bugün de aynı onurlu mücadelenin bir parçasıyız. Bu mücadele içinde diğer sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve demokratik platformlarla dayanışma içindeyiz. Bu dayanışmanın artarak sürmesini umuyoruz. Çanakkale Barosu’nun kurulduğu tarihten bugüne yürüttüğü temel hak ve özgürlük mücadelesini bundan sonra da kararlılıkla devam ettireceğini kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız” denildi. 
 
“Barışçıl bir yaşam idealini geliştirmek için çok daha fazla çaba göstereceğimiz aşikârdır”
İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından yapılan açıklamada; “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 71. yılındayız. Bu yıl da İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde belirtildiği gibi barış, adalet, eşitlik, özgürlük ve insan onurunun korunmasını ve bunları güvence altına alacak demokrasi mücadelesi verilmesini savunmaya devam ediyoruz. Evrensel Bildirge dünyada 500’den fazla dile çevrilmiştir. Bu özelliği ile de en çok dile çevrilen insan hakları belgesi olma özelliğini taşır. Ama devletlerin demokrasi ve hukuk taahhüdünden giderek uzaklaşmaları insanlığın en önemli kazanımlarından birisi olan insan haklarının, hem bir referans sistemi hem de bir denetim mekanizması olarak zayıflamasına yol açmıştır. Gelinen aşamada güçlü devletlerin bir araya gelerek oluşturduğu askeri ve ekonomik birliktelikler, insanların hak ve özgürlüklerini kullanmalarının önünde birer engele dönüşmüştür. Tüm bu olumsuzlukların karşısında dünyanın her yerinde halklar özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara yanıtı ise şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırma ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatma şeklinde olmaktadır. Dünyanın yaşamakta olduğu bu ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve kurucu rolünü canlandırmak en asli görevimizdir. Bu kriz hali maalesef Türkiye’de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşanmaktadır. Ülke, resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile kalıcılık/süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Kurumlarımız tarafından bu yıl 16.’sı yapılan Türkiye İnsan Hakları Hareketi Konferansı’nda da ifade edildiği gibi ‘Yeni rejimin bir yönetim tekniği olarak belirsizlik yaratma gücü, günlük hayattan yüksek siyasete kadar her alanda hukuki, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel bir çöküşe yol açmaktadır. Çünkü, belirsizlik rejimi sadece bir hukuki öngörülemezlik hali değil, kişilerin kendi belirlenimlerinin de sürekli tehdit altında olduğu bir korku iklimidir. Bu tür bir iklim, bir yandan toplumun üyeleri arasındaki ‘güvensiz’ bir ilişkiye yol açtığı için müşterek bağların çözülmesine neden olmuş, diğer yandan da bireylerin idare edenlerle ilişkisini beklentisel itaat olarak adlandırabileceğimiz bir uyma, hatta emredenin neyi emredeceğini düşünerek ona göre eyleme pratiğine dönüştürmüştür. Ekonomik krizin etkisi ile işsizlik giderek artmakta ve buna bağlı olarak yoksulluk yaygınlaşmaktadır. İnsan haklarının amacı insanlığı korkudan ve yoksulluktan kurtarmaktır. Bu nedenle önümüzdeki dönem ekonomik ve sosyal hak alanında daha fazla mücadele edilmesi gerekmektedir. Son söz yerine; insan eliyle gerçekleştiği için önlenebilir olan Türkiye ve dünyadaki bu kötücül sürecin son bulması ve barışçıl, demokratik, insan haklarına dayalı bir ortak yaşam idealini geliştirmek için çok daha fazla çaba göstereceğimiz aşikârdır” denildi.
(Baykal Sağlam)
Paylaş