havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

"TROİA YILI" SİYANÜR VE ZEUS

Geçtiğimiz hafta çerisinde, 2018 Troia yılının programlanması ve planlanması amacına yönelik Çanakkale Valisinin başkanlığında bir toplantının yapıldığını gazetelerden öğrendik. Toplantıya Çanakkale Valisi sayın Orhan Tavlı, Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü sayın Yücel Acer, ilgili kamu görevlileri, turizmciler, iş adamları ve STK'lar katılmış. Haber böyle...

7466

 Yine gazetelerden öğrendiğimize göre henüz somut, elle tutulur bir önerme ortada yok. Rektör Yücel Acer`in fakültelerden Troia Yılı ile ilgili çalışmalar yapmasını istediği yolundaki açıklamalarını yine gazetelerden öğrendik.

2018`e bir adım kala, böylesi bir toplantının geç kalmış bir toplantı olduğunu söylemeliyiz. Dahası, üniversitenin önderlik etmesi, eksen belirlemesi, proje ve planlamayı ve hatta zamanlamayı takvimlemesi, çok daha önceden somutlanmış olması gerekirken, hala kabaca programlanmamış olması bile üniversite açısından bir esikliğe işaret etmektedir. 
Troia, sadece arkeolojinin konusu olarak ele alınamayacak ölçüde hayatımızın çok geniş alanlarını kapsayan verilerle doludur. Mitolojiden kültüre, sağlıktan spora, günümüze değin uzanan öğretici derslerle doludur. “Truva atı” bir deyim olarak dilimize yerleşti, “Kassandra Çaresizliği”, “Aşil Topuğu”...  Troia`nın dilimize, kültürümüze uzanan engin derslerle dolu bıraktığı miras değil mi?
Ama benim esas vurgulamak istediğim bunlar değil... Neredeyse Troia ile, Troia kazıları ile özdeşleştirdiğimiz Prof Koffman; kendisini ziyaret ettiğimizde, Çan Termik Santralinin etkilerini tartışırken, çimento fabrikalarının Troia`ya verdiği ve vereceği daha doğrusu o çevreye olan etkilerini bize anlatmıştı. 
Troia sadece kazının yapıldığı bölgeden ibaret değildir. Troia geniş bir coğrafyadır, İda dağlarını kapsayan, geniş bir coğrafya... Şimdi eğer, Troia yılı planlanırken, Troia coğrafyasının o büyük, o engin, o derin mitolojinin ana yurdunun tahrip edilmesini, zehirlenmesini görmeden, ona karşı çıkmadan, onunla ilgili tek bir laf etmeden, Troia yılının planlıyorum demek, yaşadığımız günün gerçekleriyle örtüşmüyor demektir!..
Troialının, hayatın her alanını korumak, onu değerli kılmak adına yarattığı ve inandığı, tanrılar ve en başta da Zeus, o toplantıya katılsaydı,  yani sayın Valinin misafiri olarak davetlisi olarak, toplantıya katılsaydı ne derdi acaba? Muhtemelen ve düşleyerek söylersek; "Troia coğrafyasında yaşayan insanları, onların "aziz kıldığı" suyu, haramiler bir avuç altın için siyanür dedikleri bir zehirle zehirliyorlar, toprağı, ağaçları, bitkileri, havayı ve yine Troialılar için de yaşam kaynağı olan suyu zehirliyorlar!" diye haykırmaz mıydı acaba?
Troia yılını anmak, ağaçların kesilmesinin, barajlarda biriken suyun zehirlenmesi demek olan, siyanürle altın aranmasına ses çıkarmamak, endemik bitki türlerinin yok edilmesine seyirci kalmak demekse; Troia yılını hiç kutlamayın!.. Başınızı kaldırın, Balaban`ın kesilen ağaçlarına, tahrip edilen doğasına ve coğrafyasına bir çift laf söyleyin! Hayır deyin bu katliama! Ağacı savunmak, suyu savunmak, börtü böceği savunmak, çocukların geleceğini savunmak hayatın bugününü ve geleceğini savunmanın ta kendisidir! Bir avuç altın için bu eşsiz coğrafyanın zehirlenmesine ve tahrip edilmesine sessiz kalmak, en hafif ifadesiyle Troia`nın bütün varoluş hikayesine ve bu kentin bugününe ve geleceğine kayıtsız kalmanın, duyarsız kalmanın, büyük sorumluluğunu taşımak anlamına gelir. Ve tarih bu sorumluluğun ya da bu sorumsuzluğun aktörlerini, en kalın harflerle en unutulmaz ibret sayfasına yazmaktan geri durmaz! Yalnızca “Troia`nın Tanrıları" değil, Troia coğrafyasında yaşayan bugünün insanlarının da vicdanı, ahlakı bu kötülükleri gün gelir, sahibinin önüne koyar, yüzüne çalar!..
Yani sayın katılımcılar, sayın üniversite yönetimi, sizi hiç mi ilgilendirmiyor Balaban`ın ağaçlarının kesilmesi, Atikhisar baraj suyunun kirlenme tehlikesi, Çanakkale halkının yaşamının riske edilmesi… Hiç mi sizi ilgilendirmiyor? 
Hiç mi aklınıza gelmez, insanlar sokaklarda ağaçların kesilmesine ve siyanürlü altın aranmasına ve çıkarılmasına hayır derken, o ölüm sessizliğini yırtıp atarak bir ses vermeniz? Bir çift laf söylemeniz, hiç mi aklınıza gelmez? Ya da çıkın, daha önce bazılarının yaptığı gibi siyanürü övün! Övün de, tuttuğunuz pozisyonu, doğaya ve hayata bakış paradigmalarınızı açıkça öğrenelim!.. 
Son bir not... Troia yılı toplantısının yer aldığı Olay gazetesi sayfalarında aynı gün, Çanakkale AKP milletvekili Bülent Turan Bey’in Çanakkale`deki yatırımlara dair açıklamaları da yer almıştı. Yeni Hastanenin yapılmasından, sağlık hizmetlerinden ve İl Sağlık Müdürlüğü binasından söz ediyordu. Bir yandan ağaçların kesilmesine, suların siyanür tehdidi ile karşı karşıya kalmasına sessiz kalacaksınız, sonra sağlık için yapılan yatırımlardan söz edeceksiniz... Tarihin ne garip ironik bir tecellisidir bu!
Bugün, tıpkı topraklarını savunan Troialılar gibi, bir avuç altın için coğrafyamızı; toprağımızı, suyumuzu kirleten, ağaçlarımızı kesenlere karşı hayatımızı, geleceğimizi savunmak, şehrimizi savunmak hepimizin görevi ve sorumluluğudur!..