havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

"TÜRKİYE.. DEMOKRATİK BİR HUKUK DEVLETİDİR" ÖYLEYSE!..

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Varna'da söylediklerinin en önemli cümlelerini aktaralım: "Türkiye insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere saygılı demokratik bir hukuk devletidir."

8320

  Sayın Erdoğan’ın bu sözlerini yazımızın girişine almamızın bizim açımızdan özel bir önemi olduğunu düşünüyoruz. Ki bu sözler, Anayasanın Türkiye Cumhuriyeti Devletinin niteliklerinin belirlendiği ifadelerin özünü oluşturmaktadır. Şimdi yukarıya aldığımız sözleri unutmadan, yine AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Boğaziçi üniversitesinde yaşanan olaylarla ilgili sözlerinin önemli bir bölümünü de aktaralım: “İstanbul’da bir üniversite, adını söylemeyelim zaten anlarsınız. Çıktılar orda imanlı, milli, yerli gençlik Afrin’le ilgili lokum dağıtıyor. Bu gençlik orada lokum dağıtırken o komünist, vatan haini gençler onların bu masalarını dağıtmaya yelteniyorlar. Bunlar terörist gençler. Bu terörist gençlerle her türlü çalışmayı yapıyoruz, onu söyleyelim. Onların eşgallerini belirleme suretiyle bu üniversitede okuma hakkı vermeyeceğiz. Üniversite terörist gençlik yetiştirmez.” 

 

            Şimdi, “insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere saygılı demokratik bir hukuk devletinde”, bir üniversitede yaşanan olaylara yaklaşımın nasıl olacağını yasalar ve hukuk belirler. En geniş anlamıyla üniversitenin faaliyetlerini düzenleyen tüm hukuk metinleri göz önünde tutularak inceleme araştırma yapılır. “suçlunun” ve “suçsuzun” belirlenmesi ülkeyi yönetenlerin işi olamaz.

 

            Birincisi, lokum dağıtan ve “mili ve yerli” nitelemesi ile belirlenen öğrenciler, peşinen “suçsuz, haklı” ilan ediliyor.

 

            Niçin? Çünkü onlar “milli ve yerlidir”, üstelik Afrin için lokum dağıtıyorlar. Suçlu olamazlar, diğer öğrencilere yumruk atmazlar, onları hırpalamazlar vs…  Öte yandan lokum dağıtan öğrenciler ile tartışan öğrenciler ise, komünist öğrencilerdir, o halde bunlar “vatan hainidir, teröristtir”. Hipotezden yola çıkarsak, somut olayı ve tartışmayı kendi bağlamında inceleyip araştırmaya gerek yoktur. Komünist iseler, doğal olarak vatan haini ve terörist oluyorlar!?

 

(Elbette burada birçok arkadaşın aklına Nazım Hikmet’in ünlü “Vatan Haini” şiirinin geldiğini söyleyebiliriz.)

 

             Yalnız burada “insan hakları, temel hak ve özgürlükler ve demokratik hukuk devleti” perspektifi açısından küçük (!) bir sorun var.

 

            Türkiye’de artık komünist olmak (ki adı geçen öğrencilerin komünist olup olmadığını bilmiyoruz) bir suç değildir. Adında komünist olan siyasi partiler vardır. Komünist olmayı yasaklayan herhangi bir ceza yasası yoktur. Komünist öğrencilerin üniversitelerde ve adı geçen Boğaziçi Üniversitesinde okumasını yasaklayan bir belirlenmiş bir yasak da yoktur. Ama meclisten torba yasa geçirir gibi ve hipotezden savururmuşçasına, komünistse “vatan hainidir” ve “teröristtir”. Çok farklı üç kavramı aynı bağlam üzerinden bir torbaya doldurur gibi suç ürettiğinizde Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğundan söz edemezsiniz. Ya da onunla çelişirsiniz.

 

            Komünistlerin terörist olmaları ideolojik ve felsefe olarak savunulamaz. Terörist ve terörizm başka bir şeydir komünizm başka bir şeydir! Komünist ise vatan hainidir sözü ise soğuk savaştan günümüze kalan paslı bir silahtan daha anlamlı değildir.

 

            Evet, komünist öğrencilerle, milli ve yerli diye peşinen suçsuz ilan edilen hadi suçsuz demeyelim hatasız ilan edilen öğrencilerin tartışması oluyor. Bu objektif olarak yapılacak bir araştırmayla ortaya çıkarılabilir. Ancak Cumhurbaşkanının açık talimatlarının olduğu bir yerde, elbette peşinen suçlu gösterilmeye çalışılan öğrenciler yaptırıma uğramaktan kendileri kurtaramıyor. Evleri ve yurtları basılıp gözaltına alınıyorlar. O zaman da ne insan haklarından ne temel hak ve özgürlüklerden ne de demokratik hukuk devletinden söz edemezsiniz, edilemez!

 

            Bugün gençliği, son olay bağlamında komünist, vatan haini, milli ve yerli diye bölenler, bugün komünist gençlik diye peşinen suçladıkları gençliğin Dolmabahçe’de 6. Filoya karşı sürdürdükleri mücadele ve protestolarda 6. Filoya ait gemileri kıbleye göre demirlemişler diyerek savunup, bugün Emperyalist diye sözde karşı çıktıkları güçlerin safından, protestocu, yurtsever devrimci gençlere saldırıyorlardı. Emperyalistlerin yanında onların çıkarlarına uygun saf tutarak milliyetçilik yapıyorlardı. Başta Deniz Gezmiş olmak üzere 6. Filoyu protesto eden gençler ise, Türkiye’de Amerikan emperyalizmine karşı mücadele ederken Filistin’de Filistin halkı ile birlikte Siyonizm’e karşı savaşıyorlardı.

 

            Bugün “millicilik” ve “milliyetçilik” yaptığını söyleyerek, bu ülkenin gençlerinin bir bölümünün okuma hakkını yasaklamayı kendilerinde hak görüyor olmaları, ne tarihsel gerçekleri unutturabilir ne de bugün onların bu yasakçı tutumlarını hukuka uygun, demokratik bir uygulama olarak haklı ve meşru gösterebilir!

 

            Boğaziçi’nde yaşanan olaylara gelince, bütün bu açıklamalardan sonra üniversite yönetiminin olayın araştırılıp soruşturulması konusunda objektif ve adil, yansız bir tutum takınacakları konusunda derin kuşkular uyandırmıştır. Egemen siyasete boyun eğen bir üniversite önce kendi varlık nedenlerine ihanet etmiş olur. Suçlu (!) ve suçsuz(!) olanlar, ancak objektif kriterlerle gerçekleştirilirse adil sonuçlar ortaya çıkabilir ve bu sonuçlar kamuoyunu o zaman ikna edebilir.

 

            Son söz olarak, söylendiği gibi “Türkiye insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere saygılı demokratik bir hukuk devleti” ise Boğaziçi üniversitesinde bu genel belirlemelere uygun bir araştırmanın yapılmasını beklemek herkesin temel hakkıdır.

 

Okuma hakkı, komünist öğrenciler dahil olmak üzere, her yurttaşın vazgeçilmez temel insan haklarındandır. Bu haklar keyfi olarak kimsenin elinden alınamaz.

 

İnsan hakları, temel hak ve hürriyetler, kendisini “demokratik laik hukuk devleti” olarak niteleyen tüm devletlerin güvencesi ve sorumluluğu altındadır!…