havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

…ve 1 Mayıs!...

Çanakkale Milletvekili Sayın Bülent Turan'ın birkaç cümle not ekleyerek yaptığı paylaşım facebookta başkaları tarafından da paylaşılınca bir biçimde biz de okuma fırsatı bulduk… Bülent Turan'ın paylaşımı iki ana noktada toparlanabilir… Birincisi, referandum sonucundan memnun olmayan, morali bozulan, boynu bükük AKP'lilere moral vermek… İkinci olarak ise; "içeriye" yönelik bir eleştiriyi ifade etmesidir… "Eleştiri" dedim ama pek eleştiri gibi de değil; biraz tehdit, biraz sopa sallama ifadeleri daha uygun olabilirdi…

7272

 Şimdi birincisi; madem referandum ‘Evet’ ile sonuçlandı, madem “7 düvele galebe çalındı”, o zaman bu burukluk niye!? Bülent Bey, bu sorunun cevabını paylaşırsa biz de öğreniriz… İkinci yönüne gelince, paylaşılan yazıda ifade edilen; “Kibir abideleri, asalaklar, haşereler, çıkar sevdalıları, lejyonerler, dönekler, tembeller, varsa Fetullahçılar tek tek ayıklanacaklar. Çakar lambalı arabalarıyla caka satanlar, pahalı güneş gözlükleriyle tepeden bakanlar, kriz zamanı kaybolup zafer zamanı ortaya çıkanlar, kıranlar, dökenler, küstürenler, ayrıştıranlar, nefsini davanın önüne geçirenler…”  Bu sıralanan sıfatlar, tamamen Bülent Bey’in paylaşımından… Mesela bunlar, AKP içinde kime, kimlere tekabül ediyor. Ha bir de şunu söyleyeyim, “pahalı güneş gözlüğü”nün fiyatını sakın açıklamayın, asgari ücretliler, işsizler duyabilir, adamlar kalpten gider, bir de  ekstradan cenaze masrafı çıkarmayın ortaya… Hele o; “Çakar lambalı arabalarıyla caka satanlar” kimlerdir ve o “caka” sattıkları bilmem neyli arabaları gerçekten emekleriyle mi, yoksa yandaşlıkları ve yanaşmalıkları ile mi elde etmişlerdir? Madem eleştiriyorsunuz, hadi söyleyin biz de bilelim…

 

Bak bu “7 düvel” hikayesi var ya; Buna inanılsaydı ne yazıyı yazan şahıs böyle bir yazı yazardı, ne siz sayın Bülent Turan bu yazıyı paylaşırdınız, böyle bir yazıya ihtiyaç duyardınız, ne de sizin paylaşımlarınıza “sayın vekilim” diyerek yorum yapan sıradan AKP’li olduklarını beyan eden o yurttaşlar, o yorumları yaparlardı. Moral değerleri yüksek olurdu, boyunları bükük olmazdı… Onların boyunlarının bükük olmasının, suratlarının asılmasının keyiflerinin kaçmasının sebebi herhalde AKP yönetiminin dışında aranmaz!...

 

Bak, şimdi bir takım insanlar, yani “içeriden”, böyle “dönekler” falan diye sıralamalar yapıyor ya benim aklıma, hani bir zamanlar “Fethullah Gülen Hocaefendi” diye övgüler dizenler hani methiyeden methiyeye koşanlar, el pençe divan durmak  için yarışanlar, hani sonradan o övgülerini falan unutturmaya çalışmak için FETÖ diye en galiz küfürlere soyunanlar bir kültür yaratmış olmasınlar sakın!?

 

Demem şu ki; bugün böyle söyleyenlerin, dün ne söylediklerine bakmak, devir değiştiğinde ne söyleyebileceklerini öngörmek, bunun için kafa patlatmak bizim işimiz değil… Bülent Bey’in bu işleri bizden daha bileceğine, bulunduğu mevki ve tuttuğu pozisyon gereği fazlasıyla eminiz…

 

Biz ancak, şunu söyleyebiliriz; mızrağı çuvala sığdıramayan YSK’nın ve öyle “7 düvel” nutukları atanların ve hatta bu “7 düvel” nutuklarından fazlasıyla etkilenip, 23 Nisan anma törenlerinde, Anıtkabir’de bu tanımlamayı daha da ileri götürerek, yani 17 Nisan’ın etkisini hala üzerinde taşıdığı belli olan TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın’ın “Haçlı İttifakı”ndan söz etmeyi unutmayıp, “cumhuriyet” kavramını ağzına almadan sarf ettiği sözler ve benzerleri bütün bu moral bozukluklarının, boyun bükmelerin, surat asmaların sebebini oluşturmaktadır…

 

Velhasılı Kelam, sizlerin bahsettiğiniz moralsiz kitleleri, keyifsizliklerin, boyun eğmelerin kendi önlerine konulan referandum sonucunun meşruiyetinden içten içe duydukları şüpheler olmasın sakın!?

 

Ve biz, asıl işimize, çağrımıza dönelim… Önümüzde işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs kutlamaları var… Şimdi yaşadığımız, ne var ne yoksa, içeride ve dışarıda neye karşı çıkıyorsak, neye “hayır” diyorsak, nelerin gerçekleşmesini istiyorsak; işsizlik sorunlarından ücretlere, grev yasaklamalarından ifade özgürlüğüne, çevre sorunlarından barış taleplerine uzanan tüm talepler etrafında birleşmek ve bu birliği alanlara taşımak!... Çocuk istismarından kadına şiddete, yoksulluk ve yolsuzluktan tarımın yok edilmesine, kentlerin rant uğruna yaşanmaz kılınmasına değin, nelere karşı çıkıyorsak insanca yaşayacağımız, birlik içerisinde özgürce, insan onurunun gerçekleşeceği bir ülke ve bir dünya kurma mücadelesini, enternasyonal dayanışma perspektifini unutmadan, halklar arasında yaygınlaştırılmak istenen, ırkçı, şoven, düşmanca duyguları yok etmek için, ortak bir dil, ortak bir mücadele kültürünü bir kez daha ve yeniden canlandırmak için; birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı, Çanakkale’nin demokratik iklimine uygun bir coşkuyla kutlamak için bütün farklılıkları, sendikal rekabeti elimizin tersiyle iterek alanlarda birleşmeliyiz…

 

Ülke içerisinde, laik, demokratik, halkçı bir düzen kurma talebini unutmadan, kazanılmış mevzileri ve halkın elindeki olanakları kaybetmemek için 1 Mayıs, en önemli fırsatı sunmaktadır… 1 Mayıs, Türkiye açısından mevzilenmiş güçler açısından, özellikle yakın geleceği belirleme açısından tarihsel bir öneme sahiptir. Bu bilinç ve sorumlulukla, alanlarda olmalıyız/olacağız!...