havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

19. Şûra Neyi Öneriyor ?

1169
               Sultana saray, saraya sultan gerek!...  Birde soytarı gerek!...  En ünlüsünden,  en yavuzundan soytarı!... Sözü, sazı da olmalı soytarının!...  Avazı da eyi olmalı!...
                Ama yetmez!... Kul da gerek, tebaada!...  Kulsuz, tebaasız sultanlık olur mu!?
                Ecdadımız; kullarıyla, tebaalarıyla ecdat oldular, tarihe iz bıraktılar!...Kullar, tebaa, sarayın, sultanın etrafında ne kadar çok birleşirlerse, itaat ederlerse, saray o kadar görkemli, sultan o kadar büyük  olur!...  Ve sarayın has odalarından yazılan tarih; övgüler dizer kulluklara, övgüler dizer o en ünlü, o en yavuz, soytarılara, soytarılıklara!...
                Artık kılıçla, mızrakla kul, tebaa kazanılmıyor!... Yeni şeyler bulmak lazım; yeni payandalar, yeni fikirler!...
                Ne buyurmuştu; “Dindar Nesiller Gerek”, ”Yeni Bir Hayat Tarzı Gerek” emriniz olur, emrinize amade olur; leb demeden leblebiyi anlayan, durumdan vazife çıkaran, nice gönüllü kullarınız, sendikacılarınız hazır durumda bekliyorlar!...
                Yeni hayat tarzı için ; ecdadımızın dilini, Osmanlıcayı bilumum genç nesil öğrenmeli!... Dinlerini, peygamberlerini, kitaplarını, beşikteki bebelerden başlayarak; çocuklara öğretmeliyiz!... Başka türlü saraylar, sultanlıklar yaşayabilir mi !? Başka türlü dindar nesiller yetiştirilebilir mi!? Başka türlü ecdadımıza layık yeni bir hayat tarzı kurulabilir mi!?
                Elbette soyunu sopunu bilmeyenler, ecdadını red ve inkar edenler olabilir!... Cevapları hazırlayın uşaklar!...  Osmanlıcaya karşı mı çıkıyorlar!? Yapıştırın cevapları sizi gidi ecdadımızın düşmanları, soyumuzu sopumuzu inkar eden hainler!... Bebelere mecburi din derslerine karşı çıkanlar olabilir!... Yapıştırın cevapları!...
Sizi gidi din düşmanları, peygamber düşmanları, dinsiz hainler! Avaz avaz bağırarak verin cevaplarını, susturun hainleri!... “Kökü Dışarıda Bunların”, lobilerin adamları bunlar diye bağırın!... Eğer susmuyorlarsa, Sokağa çıkıyorlarsa; gazlayın, coplayın, “Makul Şüpheli” diyerek tıkın içeriye!...
                 Varsın onlar “Temsilde Adalet” desinler, siz “Yönetimde İstikrar” diyerek verin ağızlarının payını!... Saraylara sultanlara istikrar gerekir!... Sarayın ve sultanın huzuru demek zaten kulların, tebaanın huzuru demek değil mi!? Zaten ve aslında bin odalı saray milletin değil mi!? İşsizlerin, yırtık lastik ayakkabı ile oğlunun cenazesini kaldıran Recep Dayı`nın, şiddet mağduru kadınların, bin bir sorunla boğuşan çiftçinin, emekçinin, gençlerin, yok sayılan Alevilerin, Kürtlerin bu sarayla övünmeleri gerekmiyor mu!? Gurur duymaları hatta sarayın açılış gününü ulusal bayram diye kutlayıp sevinmeleri gerekmiyor mu!?
                İnsan hakları, hukuk, yurttaşlık, cinsiyet eşitçiliği; bütün bu zırvaların “Gavur İcadı”, “Gavur Düşüncesi” olduğunu tez elden duyurun kullara!... “Gavur Oyununa Gelmesin Aziz Kullarım”!...
                Evet, bunca söylediklerimizi 19. Milli Eğitim Şûrasına bağlayalım; eğitimin, öğrencilerin, eğitimcilerin hiç sorunları yokmuş gibi ve/veya tek sorunları  Osmanlıcayı mecburi ders olarak liselerde okutmak, bebelere din derslerini mecburi kılmak ana sorunmuş gibi, gündeme taşımak; hangi, eğitsel aklın, hangi eğitsel ihtiyaçların dayattığı gerçeklik diye sormak, hepimizin hakkı değil mi!? Sanki kız çocukları ile erkek çocuklarını ayrı sınıflarda ve hatta ayrı okullarda toplayarak, karma eğitimin ruhuna Fatiha okumak, laik ve demokratik bir eğitimin özüne uygun mudur diye sormak her yurttaşın hakkı ve bu dayatmalara karşı çıkmak, gelecek adına sorumluluğudur, görevidir demek gerekmiyor mu!?
                Bütün bu önermelerin, kamu emekçilerinin içerisine sızmış, iktidarın Truva Atı rolüne soyunmuş bir sendika tarafından yapılıyor olması, kamu emekçilerinin olduğu kadar tüm sendikaların ve emekçilerin ibretle düşünmeleri, değerlendirmeleri ve karşı çıkmaları gereken bir duruma işaret etmektedir.
                Evet, hiç bir bilimsel yanı olmayan ve hatta Ortaçağın eğitim anlayışından bile geriye savrulan bu önermelerin; hayata geçmemesi için, direnmek bir gereklilik ve zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır!...
                Direnmeliyiz ve sonuna kadar direneceğiz!...
                Eleştirel aklın egemenliği için, laik ve demokratik eğitim için, çocukların ruh sağlığı için, cinsiyet eşitliği için, dayatılan kulluk ve yurttaşlık ikileminde gerçek yurttaşlığı savunmak ve kulluğu reddetmek için, halkın emeğinin alın terinin saraylarda emilip sömürülmesine karşı çıkmak için; direnmeliyiz ve direneceğiz!...