havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

ANAYASA TARTIŞMALARI ÜZERİNE

Son bir hafta - on gündür anayasa tartışmaları yeniden gündemin ön sıralarına taşındı. Başbakan Davutoğlu, CHP ve MHP ile görüşüyor.

682

 Kırmızı çizgiler bir kez daha yineleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ``Başkanlık`` gerekçelerini bu kez de anayasa tartışmaları üzerinden yineliyor. DTK, DBP, HDP çevreleri;özyönetim talebinin çerçevesini açıklayıp maddeleştiriyor.İstanbul Barosu ; açıklanan bu özyönetim bildirgesine karşı ondört maddelik bir cevap metni yayınlıyor. Velhasılı ortalık toz duman...

     Hani , neredeyse kutsanan anayasanın ilk dört maddesinin tartışılamaz olduğunun açıklanması ; aslında kendi içinde ve bu madddeleri kutsayıp savunanlar açısından da ironik bir anlayışı ortaya  koyuyor. Örneğin ; devletin niteliklerini sıralayan ikinci maddenin son cümlesi şöyle bitiyor ; `` ... (Türkiye Cumhuriyeti ) demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.`` Sıradan yurttaşın aklına şu soru gelebilir ; ``Eğer bugün Türkiye Cumhuriyeti anayasasında, daha doğrusu ilk dört maddenin ikincisinin sonunda belirlendiği gibi demokratik , laik, sosyal bir hukuk devleti midir ?`` Eğer bu soruya olumlu yanıt veriyorsak; eh o zaman mesele yok , işler kolay. Yok eğer olumsuz bir cevap veriyorsak ; o zaman da şunu söyleyebiliriz ``Söz konusu edilen bu belirlemenin gerçekleşmesi ya da bugün olduğu gibi en küçük kırıntısının bile ortadan kaldırılması - yok edilmesi sürecinde neredeydiniz?! ``

        Kuşkusuz ki yukarıda söz edilen görüşler Kenan Evren Anayasası`nın bütüncül iç mantığından, iç diyalektiğinden bir an için soyutlanarak örneklenmek istemiştir. Bakınız Cumhurbaşkanı Erdoğan ; ``Anayasa suçu işliyorlar`` iddiaları ile HDP eş başkanlarını yargılıyor ve dokunulmazlıklarının kaldırılması gerektiğini söylüyor. İyi güzel de , peki aynı Cumhurbaşkanı Erdoğan parlamenter sistemi buzdolabına kaldırdığını söylediğinde anayasal bir çerçevede mi davranıyordu? Yoksa,bizim bilmediğimiz kimi ayrıcalıklı makamlara anayasaları istedikleri gibi kaldırıp indirme , dondurup eritme yetkileri mi tahsis edilmişti (!)?

     Şuanda birçok Kürtlerin yaşadığı kasaba ve şehirlerdeki haftalarca süren sokağa çıkma yasakları ve sivil katliamları hangi anayasal yetki ile örtüşüyor? Örneğin; kutsanan, değiştirilmezliği kırmızı çizgi olarak ilan edilen ilk dört maddede bu uygulamaların bir karşılığı var mıdır?

       Buradan geçerken İstanbul Barosuna da bir hatırlatmada bulunalım. HDP`nin özyönetim açıklamalarını ondört maddeyle eleştirirken şu Cizre`de ,Silopi`de , Dargeçit`te , Sur`da vb. yerlerde uygulanan hukuk dışılık adına İstanbul Barosunun ve yine hukuk adına -bırakınız ondört maddeyi- tek maddelik şöyle herkesin duyabileceği bir çıkışı oldu mu!? Orada yaşanan hak ihlalleri konusunda , bebek ve çocuk ölümleri konusunda hukuk adına , adalet adına ve hatta üniter devlet adına İstanbul Barosunun söyleyeceği tek bir cümle yok muydu!?

           Evet ,tartışalım. Özgürce tartışalım. Demokratik koşullarda tartışalım. Ama öncelikle bir toplumsal sözleşme olan anayasaların tartışılması için toplumun tüm farklı kesimlerinin katılacağı demokratik ve özgürlükçü bir iklime ihtiyaç var. Var mı böyle bir iklim?

           Evet , Türkiye`nin gerçekten ``Demokratik , laik , sosyal bir hukuk devleti olmaya`` -ki bu emekçiler açısından asgari bir taleptir- yeni ve demokratik bir anayasaya ihtiyacı vardır. Hayatın her alanında sıkışan , bunalan, AKP`nin ihtiyaçlarına göre değil tüm farklılıklarıyla Türkiye`nin ihtiyaçlarına cevap verebilecek demokratik bir anayasa gereklidir. Örneğin bir arkadaşım sormamı istedi; ``Yeni anayasada MGK, YÖK ve zorunlu din dersleri eğitimi gibi kurumlar kaldırılacak mı?``

   Sonuç olarak ve toparlayarak söylemek gerekirse; emeğin haklarını önceleyen, farklı inanç ve etnisiteleri eşitleyen, hayatı tüm alanları ve yönleriyle demokratikleştirmeyi hedefleyen, özgürlükçü, demokratik bir anayasaya ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacın giderilmesi tüm toplumun özgürlükçü bir tartışma platformu içerisinde demokratik mekanizmalarını oluşturarak sağlanabilir. Yoksa başkanlık mı, yarı başkanlık mı, partili cumhurbaşkanlığı mı anlayışı ve ekseni üzerinden yapılacak tartışmalardan, hatta daraltılmış ve kısırlaştırılmış tartışmalardan Türkiye`nin ihtiyaçlarını karşılayacak demokratik bir anayasa çıkmaz.