havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

AYNA

Hepimizin evinde hatta çantasında taşıdığı çok bildik, çok tanıdık ve sanırım onunla tanışmayan hiç kimse yok. Evet, aynadan söz ediyorum; daha doğrusu aynadan söz etmek istiyorum.

1142

  Karşısına geçip; saçımızı taradığımız, traş olduğumuz, makyaj yaptığımız, kendimize çeki düzen verdiğimiz basit, sade bir yansıtıcı. Eğer sıraladığım ilişkilerle, sıradan, günlük ilişkilerle sınırlı tutarsak basit bir yansıtıcıdır ayna. Ayna ile kurduğumuz ilişkileri biraz farklı düşünmeye çalışalım. Daha doğrusu kendimizi ayna ile kurduğumuz sıradan ve basit ilişkiden biraz daha derin bir ilişkiye doğru yönlendirmeye gayret edelim. Aynanın karşısına geçtiğimizde; kendimizle yüz yüze geldiğimiz, göz göze geldiğimiz, kendi gözümüzün içine baktığımız ve kendimizi değerlendirdiğimiz bir bakış üzerinden bu ilişkiyi anlamlandıralım.

     Göz göze gelmenin, yüz yüze gelmenin, kendimizle yüzleşebilmenin bir aracı, bir fırsatı, bir karşılaşması olarak ele alabilir miyiz Ayna ile olan ilişkimizi?

     Hayatla olan, insanla olan, kendimizle olan ilişkilerimize dair sorular sormamızın, kendimizi süzgeçten geçirmemizin daha karmaşık, daha derin bir biçimini aynalar bize anımsatabilir mi? nasıl ki aynaya baktığımızda; saçımız taranmamışsa tarama ihtiyacı duyuyorsak gömleğimizin yakasını düzelterek sokağa adım atma ihtiyacını aynaya bakarak görüyorsak davranışlarımıza dair düzeltmeleri yapmayı aynalara bakarak gerçekleştirebilir miyiz?

     Aynaları, basit bir yansıtıcı gibi değil de kendimizle gerçek bir yüzleşmenin fırsatını bize sunan bir araç olarak değerlendirebilir miyiz? Hatalarımızı, yanlışlarımızı, bütün olarak ilişkilerimizi aynaların yansıttığı kadar gerçekçi biçimde ele alarak öz eleştirel bir davranışa ve tutuma yönelebilir miyiz? Kendimize dair soruları korkmadan sorabilir miyiz? En sarsıcı, en derin ve en çok gizleme ihtiyacı duyduğumuz alanlara dair soruları kendi gözümüzün içine bakarak, kendi kulaklarımıza cesaretle söyleyebilir miyiz? Kendimizi en objektif biçimiyle sorup, sorgulayabilir miyiz? Aynaya bakmayı basit bir yansıtıcı ile kurduğumuz sıradan günlük bir ilişkiden ve hatta bu basit aracı aradan çıkararak; kendimize, kendi gerçekliğimize eleştirel bir yöntemle dokunacağımız bir mantık düzlemine çekebilir miyiz?  Kısacası kendimize aynasız ayna tutmayı başarabilir miyiz? Her gün sanki bir aynaya bakarcasına kendimize çeki düzen vermeyi, özeleştiri yapabilmeyi; özeleştirinin o değiştirici, o dönüştürücü, o müthiş motivasyon verici hazzını yaşayacak bir yola girebilir miyiz?

     Hareketin ve değişimin, o akan insanlık ırmağının bir damlası olabilmenin bir yönünün de insanın kendisiyle yüzleşmesinin, kendisini değiştirme çabasının ortaya çıkarabileceği bir sonuç olduğunu anlayıp, kavrayabilir miyiz? Eğer biz, kendi hatalarımızla yüzleşemiyorsak; başkalarının, başka insanların giderek toplumun, giderek siyasal iktidarların ve bir bütün olarak yönetenlerin kendileriyle hesaplaşmalarını onlardan hesap sormanın doğru yol ve yöntemlerini sağlıklı olarak bulabilir miyiz?

      Değişerek birleşmenin, birleşerek değişmenin, bir araya gelmenin, birlikte davranabilmenin; kendimize ayna tutarak, öz eleştirel yaklaşarak daha kolay, daha ulaşılabilir ve elde edilebilir olduğunu, olacağını anlayıp kavrayabilir miyiz?     

     Aynalar, aynaya bakmalar bize öz eleştirinin, kendi yanlışlarımızla hesaplaşmanın kapılarını açmıyorsa işte o zaman basit bir yansıtıcı olarak kalırlar.

     Yalnızca bireyler mi? toplumlar da hayatın o büyük aynasına bakmayı, yaşadıkları gerçeklerle yüzleşmeyi, hayata karşı eleştirel, kendilerine karşı öz eleştirel bakmadıkları, bakamadıkları sürece; insan onuruna yaraşır sınıfsız, sömürüsüz bir dünyayı nasıl yaratabilirler, nasıl kurabilirler/nasıl kurabiliriz?

     Eğer toplumlar öz eleştiri kültürünü günlük ilişkilerinin vazgeçilmezi kılabilselerdi, bu güne değin yaşadığımız birçok acıyı, birçok sorunu yaşamamış olabilirdik. Öz eleştiriyi içselleştirdiğimiz ölçüde eleştirel bakmamız, eleştiri yapabilme yeteneğimizde o ölçüde gelişir.

     Kuşkusuz ki burada insanın kendisiyle ve toplumla kurduğu, son derece çeşitli ve karmaşık ilişkilerin yalnızca küçük bir noktasına ayna ilişkisi üzerinden basit bir noktasına işaretle ve bir tartışma umuduyla dokunmak istedim.   

     Aynalara, yaşamın o büyük aynasına bakmaktan kendimizle, kendi gerçeğimizle göz göze gelmekten korkacağımız bütün nedenler, yapay ve sonradan üretilmiş nedenlerdir. Bilelim ki aynaya bakmasını bilmeyenler, aynalardan korkanlar; kirlendiklerini başkalarından duymak zorunda kalacaklardır.  

    Not: Yazılarımıza bir süre ara veriyoruz, Eylülde görüşmek üzere…