Değerli Okurlarım;
Bugün çok farklı bir konuyu işlemek, paylaşmak isterim. Gençlerimiz, geleceğimizdir. Asker olacaklar, polis olacaklar, savcı, hakim ve sefaretçi olacaklar aslanlarımız, cesur kızlarımız. Bunları korkutmayın. Korkak yetişmesinler, cesur kalsınlar. Gençler bir eylem yapıyor ve coplarla, gazlarla, yumruklarla bir ton travma yaşatıyor devlet. Devlet derken, dün de böyleydi bugün de böyle. Bir zamanlar türban hikayesi yaşadı bu ülke. İkna odalarında inanılmaz stresler yaşatıldı. Bazı gençlerimiz feodal yapıya ve devletin itip kalkmasına isyan edip, terör örgütlerinin kucağına resmen itilmekte. Bazı gençlerimiz, ailelerin örf adetlerindeki bazı baskı unsurlarına isyan edilip, uyuşturucu ve fuhuş çetelerinin eline düşmekte. Maalesef ülkemizde korku imparatorluğu hep vardı.
Demokrasiyi Mustafa Kemal zamanında yaşadı bu halk, fakat İsmet İnönü seçimleri kaybedip, Adnan Menderes iktidara gelince gençlerin umudu, Köy Enstitülerini kapatarak, ağalık ve cemaatlerin, tarikatların kucağına itildi gençlerimiz. Sonrasında 1960 darbesi…
Yine ezilenler o dönemin efsane isimleri olan Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edilerek, Türk gençliği cesaretini maalesef bazı Amerikancı ve diğer ülkelerden aldıkları destek ile ülkede tüm güçlerini gençleri ezerek, korkutarak sindirildiler. 1961 Anayasası demokratik olmasa da bugünkü anayasadan daha demokratik idi. O dönemlerden sonra yine efsane gençler çıkardı bu ülke. Muhsin Yazıcıoğlu, Abdullah Çatlı ve arkadaşları bir kaç adım öne çıkınca kendilerini yetiştiren liderleri kesinlikle hak ettikleri değeri veremedi. 1980 darbesi geldi ve yine cesur gençlerimiz yerle bir edildi. Sağcısı da solcusu da darbe üzerine darbe yediler. Bu arada radikal İslamcılar, hiçbir işkence ve ceza ile karşılaşmayan islamcı gençler ön plana çıktılar ve bu defa ABD’yi de yanlarına alarak ülkede ne kadar ulusalcı vatansever var ise Ergenekon, Balyoz falan filan hepsi yine ezildi. Korkutularak vatan diyen, bayrak diyen maalesef balyozu kafaya yedi, oturdu.
Şuan Z kuşağı ön plana çıktı. Şimdi de Sadat gibi daha neye hizmet edecekleri beli olmayan bir yapı, şimdiden korku salmaya başladı ve cesur gençlerimiz yine bir balyoz yemek üzere. Gençlerimiz hep yalnız bırakıldı babalar ve analar tarafından. Devlete isyan ettiler. Gitsinler cezalarını çeksinler denildi. Halbuki olay daha farklıydı. Gençler oyunu görmüştü ve bozmak için canlarını ortaya koydular. Kimisi öldü, kimisi yıllarca zindanlarda çürütüldü ve yıllar sonra ceza bile almadan beraat ettiler. Bir nesil yok edilmişti. Oyunu kuranlar emellerine kavuşmuş idi. Muhsin Yazıcıoğlu boşuna mı hayatını ortaya koyduğu partisini bırakıp BBP’sini kurdu ve resti çekti? Abdullah Çatlı da ülkü ocaklarında genel başkan olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun peşinden giderken maalesef bir kazaya kurban edildi ve bir efsane daha yitirildi göz göre göre. Daha ülke onun şokunu yaşarken Muhsin Yazıcıoğlu’da başka bir kazaya kurban edildi ve failleri elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyorlar. Devleti yönetenlerde sadece izliyorlar çünkü onlar ABD’nin yanlış ittifak olduğunu biliyordu ve yalnız bırakıldılar. Ah vah edenler oy verselerdi, Muhsin Yazıcıoğlu yüzde 70 oyla iktidara gelirdi. Nereden mi biliyorum? Medya kapatmıştı halkın tanımalarına. Öldükten sonra da o suskun medyalar maalesef ki yere göğe sığdıramıyordu Muhsin başkanı, çünkü geri gelmeyecekti.
Hepsi görevlerini yapmıştı. Kötülemişti ve “Eli Kanlı” diye manşetler atmışlardı. O kanı kim ellerine sürdü? Onlar hep rahat idi ve arkalarında dünya devletleri, küresel sermayeler vardı. Formalite şekilde yargılandılar ve yine siyasete döndüler. Bıraktıkları yerden devam ettiler. Abdullah Çatlı tutuklandığında Muhsin Yazıcıoğlu bırakılmaz ise olmayacak olaylar olacak diyerek kardeşini kurtarır ve yollarına devam ederlerken maalesef ki ikisi de tezgahlanmış kazalarla aramızdan ayırdılar. Diyorum ki artık dur diyelim. Gençlerimizi kurban etmelerine izin vermeyelim. Deniz Gezmiş, Muhsin Yazıcıoğlu, Abdullah Çatlı gibi cesur efsane isimler kolay yetişmiyor ve sahipsiz bırakan biziz, sizsiniz, onlardır. Süslü laflara kanarak değerlerimize hiç sahip çıkmadık. Bundan sonra çıkalım Allah rızası için. Bu Türkiye’de son yıllarda dizilere bakın. Korku imparatorluğu orda da devam ediyor. Adamlar dizinin içinde ülkemizde eli makineli tüfekler ve yüzlerinde plastik maskelerle adaleti satın almışlar. İstihbarat, polis müdürleri hepsi ABD’nin ve İngiliz muhbirleri olmuşlar. Korku imparatorlukları devam etmekte ve buna da son vermeliyiz. Bunlar bile çocuklarımızı, gençlerimizi ülkelerini savunamaz duruma getirmektedir…