havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Bu ne yaman çelişki!...

Bir yanda silahlı eğitimin yapıldığı kamplar, izcilik eğitimin gereği olarak normal karşılanırken, diğer yandan düşüncelerini ifade eden liseliler sanki suçluymuş gibi ifadeye çağrılarak sorgulanmaktadır. Çanakkale'deki uluslararası izcilik kampında gençlerin silahla yapmış olduğu eğitimler fotoğraflarıyla basına yansıyınca CHP Milletvekili Muharrem Erkek'in vermiş olduğu soru önergesine verilen cevap; "izcilik eğitiminin gereğidir" şeklinde oldu. Yani olağan, normal bir durum olarak kabullenilmişti! Diğer yandan liseli gençlerin eğitim sistemine ilişkin düşüncelerini belirttikleri bir bildiri bahane edilerek gençler ifadeye çağrılarak haklarında soruşturma başlatıldı. Eee ne de olsa kız bakmak için acile gidilen bir ülke haline geldik ya!

1782

 Bu ülkede barış isteyen akademisyenlerin tutuklandığı, soruşturmalara uğradığı, mesleklerinden atıldığı, basın özgürlüğünü savunan gazetecilerin tutuklandığı koşullarda, gerici eğitimi eleştiren liselilerinde böylesi bir baskıyla karşılaşması bardağı taşıran son damla olarak demokrasinin özgürlüklerin rafa kaldırıldığının göstergesidir.

Hele birde emir uzun yerden geldiyse; kraldan çok kralcı, biat etmeyi yöneticilik kriteri olarak gören yöneticilerin saraya yaranmak adına her türlü uygulamayı kendilerine görev edindikleri koşulların belirleyici olduğu düşünülürse anti demokratik uygulamaların varacağı boyutu hayal etmek bile zor…

Düşüncelerini açıklayan gençlerin soruşturmaya uğramasına karşı yapılacak tek şey demokrasi ve özgürlüklerden yana herkesin bu anti demokratik tutuma karşı her alanda karşı çıkması ve tepki vermesidir.

Silahlı eğitimin normal, düşüncelerin açıklanmasının suç kabul edildiği bir sistemin bu ülkeye acı ve gözyaşından başka bir şey verme şansı yoktur.

Nitekim yaşananlarda tam da bu kapsamdadır.

Demokrasi ve özgürlükleri yok sayan bu sistem, hukuku adaleti eşitliği insan haklarını da ayaklar altına alınca ortaya çıkan tablo savaşın şiddetin ölümlerin acıların gözyaşlarının tablosu olmuştur.

Hakkında soruşturma başlatılan liselilerin bildirisinde ifade ettikleri gerçekler şu şekildeydi ; “İstanbul Erkek Lisesi’nde gerici ve yandaş müdür konuşma yaparken sırtlarını karanlığa, yüzlerini aydınlığa çeviren sıra arkadaşlarımızın başlattığı mücadelede aydınlık tarafındayız. Ülkemizde , gençliğimiz ve geleceğimiz karanlık altında iken bu aydınlanma mücadelesi bizim, hepimizin... Bilimsel ve laik eğitimin olmadığı, laboratuar yerine mescit açılırken gençlerin eğitimi ile değil etek boyları ile ilgilenenlerin, sınıflarda etnik-mezhepsel ayrımların ve baskıların yapıldığı, cinsiyetçi yaklaşımların had safhada olduğu, cihadçı derneklerin kol gezip yandaş topladığı, bilim insanı yerine imam yetiştirmeye çalışan öğretmene, müdüre, bakana ve düzene bizimde bir çift sözümüz var, Bizler bu memleketin aydınlık ve onurlu geleceği olarak; liselerimizi ve memleketimizi gericiliğe teslim etmeyeceğiz! Sıra arkadaşlarımız ile birlikte dayanışma duygularımızı paylaşıyor ve liseli arkadaşlarımıza boyun eğmeyin diyoruz”

Bu görüşlerden rahatsızlık duyan eğitim sisteminin ve bu sistemin kölesi haline gelmiş insani değerlerini yitirmiş yöneticilerin, geldiği boyut tam bir sefalet tablosudur, iğrençtir, vahimdir.

Gençlerimizin yanındayız, gerici eğitim sistemine karşı bilimsel laik eğitim sitsemini savunmak bu düzenin eğitim alanında yaratmak istediği dönüşüm ile geleceksizleştirerek teslim alma projesine karşı; tüm laik demokratik, ilerici güçler omuz omuza olmalıdırlar.

Bu soruşturma girişimini bertaraf etmek buna bağlıdır.

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar!

AKP Çanakkale Milletvekili Bülent Turan yine agresif tavrını ortaya koyarak; partisinin gösterdiği temkinlilik halinin dışına çıkıp,kendisinden bekleneni  ortaya koydu.

Önümüzdeki günlerde kendisinden bir manevra daha bekliyoruz.

PKK liderlerinden Fehman Hüseyin’in Suriye’de öldürülme iddialarından sonra sözde ironi yaparak HDP eş genel başkanlarına başsağlığı dileyip, “taziyesine de gidersiniz” şeklinde tweet atmasına karşılık, hükümet ve saray cephesinde, bu ölüm olayının hala doğrulanmaması nedeniyle yaşanan temkinlilik hali sonrasında Turan’ı şimdi bir telaş almıştır sanırım…

Hele son günlerde ortaya çıkan ses kayıtları falan derken, eğer iddianın doğru olmadığı kesinleşirse bu yeni duruma uygun  bir ironiyi Bülent Turan’dan bekleriz doğrusu...

Burada sorun, Fehman Hüseyin’in öldürülüp öldürülmemesi, ya da bunun üzerinden yaşanılan duygular meselesi değil, Bülent Turan’ın siyaset yapma tazındaki çarpıklıktır.

Gerçeklere dayanmayan, doğruluğu kesinleşmemiş konular üzerinden sürdürülen bu tarz; inandırıcılık adına tehlikelidir.

Bugün Fehman Hüseyin olayı, yarın başka bir olay derken gün gelir ‘Allah birdir’ deseniz inandıracak kimse bulamazsınız çevrenizde…