havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

CHP'ye salvo atışlar

Sizlerin de dikkatini çekmiştir, AKP yönetimi ve kendi rotasını bu merkeze göre belirlemiş çevreler, CHP'ye karşı, özellikle de Afrin Operasyonundan sonra, salvo atışlarını yoğunlaştırdılar.

8356

  Elbette bu salvo atışlar, sadece CHP’ye yönelik değil, CHP dışında kalan ve iktidarın politikalarına karşı olan her kişi, parti, kurum da bu atışlardan payını alıyor. Ancak, bu muhasara planının her durumda, CHP’ye özel bir yönünün olduğunu da söylemeliyiz.

 

CHP yönetimi, daha doğrusu sayın Kılıçdaroğlu, Afrin Operasyonunu desteklediğini başından itibaren belirtti ve bu tutumunu da tüm eleştirilere rağmen sürdürüyor. Ancak, yine de başta sayın Erdoğan olmak üzere, hükümet ve AKP yetkilileri ve ‘majestelerinin’ medyasının CHP ve Kılıçdaroğlu eleştirisi bitmiyor, salvo atışlar halinde devam ediyor. Elbette bu tutumun nedenleri vardır. Öncelikle, eğer bir yere, bir hedefe, bir muhalife, bir düşmana karşı saldırıya geçecekseniz, onun en zayıf noktasını, yumuşak karnını, Aşil topuğunu bilmek ve oraya yönelik saldırılar yapmak ‘başarınızın’ vazgeçilmez yöntemi olarak kullanılır. Bu durum, bilinen en basit gerçektir.

 

Yapılmak istenen, birincisi, CHP’nin bugüne değin Kürt sorunu konusundaki yalpalayan çizgisini kaşımak, onun belirsiz noktalarını teröre-terörizme destek olarak ilan etme propagandasıdır. Ne deniyor; “Söyle bakalım Bay Kemal, PYD, YPG, PKK terör örgütü müdür, değil midir?” Kılıçdaroğlu cevap veriyor; “Evet, terör örgütüdür” diye. işin ilginç yanı, bu cevaptan birkaç gün sonraki bir toplantıda yine aynı sözcüklerle aynı soru soruluyor… Elbette, mesele burada, bu sığ ve dar polemiğe CHP’yi çekmek, bir yönüyle CHP’nin “içine”, diğer yönüyle geniş kitlelere, CHP’yi terörle anılır bir parti gibi sunma gayretidir. (FETÖ’cülükle yan yana getirme iddialarını de bu durumun üzerine ekleyelim)

 

İkincisi, CHP’yi kendi solundan, sosyalist çevrelerden tecrit etmek ve buna yönelik propagandalar yapmak ve bunu da yine, bir takım terör örgütleri ve terör üzerinden sunma çabaları…

 

Üçüncüsü, şoven propagandalarla, CHP’nin ulusalcı ve millilik propagandası ile devletçi damarlarına dokunup, buradan o kesimleri yedekleyip, parti içi kargaşa çıkarma amacına yöneliktir.

 

Toparlayalım, CHP’ye bu salvo atışların tamamını; Kürtlerden, geniş halk yığınlarından, aydınlardan, toplumun diğer muhalif kesimlerinden soyutlayıp ve içeride kargaşalar yaratarak, etkisizleştirmek ve referandumda gerçekleştirilen “Hayır” oyu verenlerin ittifaklar oluşturmalarını, “Demokrasi için birlik” platformunun gerçekleştirilmesini engellenmenin ve buradan yaratılabilecek zaaflarla CHP’yi ve tüm halk güçlerini, önümüzdeki üç seçime en zayıf hali ile katılmasını sağlama amacına yönelik olduğunu söylemek kehanet olarak değerlendirilmemelidir.

 

Bir başka şey, hani “Savaşta önce gerçekler ölür/öldürülür” sözü var ya… Bu söz geniş anlamıyla bir soyutlamadır. “Gerçeklerin öldürülmesi” için, önce “gerçeklere” de savaş açmak gerekiyor. “Gerçeklere savaş açmanın” pratik karşılığı, gerçekleri söyleyen, yazan, savunan ve gerçekler uğruna, gerçekleri savunmak adına harekete geçen yığınlara savaş açmak, onları susturmak, hareketsiz kılmak, etkisizleştirmek için, bir bütün olarak, propaganda merkezlerinin ve “zor mekanizmalarının” kullanılması olarak karşılığını bulur.

 

Tüm bunlar, bilinen ve yaşanılan gerçekliklerdir… Cumhuriyet Halk Partisi’ni “majestelerinin ana muhalefet partisi”, diğer geniş muhalif halk kesimlerini ise, egemen siyasetin yukarıdan söylediği, yaptığı ve hatta düşündüğü her konunun “hık” deyicisi haline getirmek olarak özetlenebilir. Elbette bunlar, silahsız, topsuz, tüfeksiz yapılır… Arada bir aba altından sopa gösterilir ve büyük semboller ve ritüeller ortaya atılır. “Turan” gibi, “Kızılelma” gibi… Biz sıradan insanlar ise, artık o ışıltılı hayalleri, rasyonalitesi olmayan, düşsel, şaşaalı “Kızılelma” gibi sembolleri değil; sizler ve inandırdıklarınız ‘Kızılelma’yı Kafdağı’nın oralarda araya durun; bizler ise Bayramiç’in o yemyeşil dalların arasından sarkan, yeşilli, kırmızılı, sağlıklı, mis kokulu elmaları siyanürlü zehirlerden koruyarak, o lezzeti gelecek kuşaklara ulaştırmayı ve bugün ona ulaşmayı, ondan yararlanmayı daha gerçekçi ve değerli bulduğumuzu bir kez daha yinelemekte yarar görüyoruz.