havadurum
Turgut Çamer

turgutcamer@hotmail.com

ÇOBANIN DANIŞMANA VERDİĞİ DERS...

4011
Değerli okurlarım on beş gün önce gazeteci Yüksel Işık’tan bir öyküyü paylaşmıştım. Korona belasına aşı beklerken, sizlerden o kadar çok beğeni ve teşekkürle karşılaşınca bir alıntıyı daha hak ettiğinize karar verdim!.. Bakalım bu paylaştığımı da beğenecek misiniz?
*** 
Bir Hayat Tecrübesi: 
Ankara’da danışman çoktur. Onlardan biri olarak danışmanlara dair çok fazla anektod duymuşluğum vardır. İçlerinden beni en çok güldürenini, bilginin tek başına yeterli olamayacağına, tecrübenin de öneminin büyük olduğuna vurgu yapanını anlatmak isterim.
Danışmanın biri, hafta sonu hafta sonu gelince atlamış arabasına, Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıkmış. Kızılcahamam’ı yeni geçmiş ki koyunlarını yayan bir çoban görmüş. Hafta sonu tatilinin ve İstanbul’a gitmenin verdiği neşeyle aklına geleni uygulamak istemiş.
Arabasını kenara çekip biraz tırmanarak yola yakın noktada duran çobanın yanına gitmiş. Selam verip hal hatır sormuş Çoban da teşekkür ettikten sonra, “Buyur beyim, bir şey mi diyecektin,” diye sormuş.
“Evet”, demiş bizim ki; “Senin şu anda kaç koyun güttüğünü bilebilirim.”
Çoban itiraz etmiş: “Mümkün değil, bilemezsin.”
Danışman kendinden emin: “Seninle bir anlaşma yapalım. Bilirsem, bir koyununu alırım.”
“Olur”, demiş çoban. Danışman çıkartmış hesap makinasını, başlamış hesaplamaya. Hesabını bitirmiş ve demiş ki: “Senin tam 252 adet koyunun var.”
Çoban şaşırmış: “Doğru bildin. İstediğin koyunu alabilirsin, ananın ak sütü gibi helal olsun.”
Bizimki bir koyun kazanmanın keyfiyle dalmış sürünün içine. “Bu mu, şu mu?” derken sonunda bir tanesinde karar kılmış ama bir türlü götürememiş. Hayvan ha bire cebelleşip duruyormuş. Bu durumu gören çoban, danışmanın yanına gelerek şöyle demiş:
“Senin ne iş yaptığını tahmin edebilirim.” 
Danışman itiraz etmiş: “Sen bu çoban halinle benim ne iş yaptığımı hayatta bilemezsin!”
Çoban üstelemiş: “Senin ne iş yaptığını doğru tahmin edersem, hem kazandığın koyunu geri alırım hem de fazladan bir koyun parası alırım, kabul mü?”
“Elbette” demiş bizimki gayet rahat bir biçimde; “ne iş yaptığımı tahmin et; hem kazandığım koyunu geri vereceğim hem de fazladan bir koyun parası.”
“Sen” demiş, çoban, “danışmansın.” 
Şaşırmış bizim ki ve sormuş: “Evet, danışmanım ben. Fakat sen bu çoban halinle ne iş yaptığımı nasıl anladın?”
Çoban gayet rahat: “Söylediğin doğru ama yaptığın yanlış da oradan anladım.”
“Nasıl yani?” diye sormuş danışman.
Tane tane anlatmış çoban: “Eline aldığın makinelerle hesabı doğru yaptın ama kazandığın koyunu almak için sürünün içine dalınca hayatın gerçekliğiyle ilk kez karşılaştığını anladım.”
Danışman, çobanın sözünü kesmiş: “Niyeymiş o?”
“Çünkü” demiş çoban, danışmanın gözlerinin içine bakarak; “koyun diye götürmeye çalıştığın o hayvan, SÜRÜNÜN KÖPEĞİDİR!.”
*
SON SÖZ: Deneyim ve liyakat yoksa danışman olsan ne yazar!.. T.Ç.