havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

ÇÖZÜMÜ BARIŞ VE DEMOKRASİDE ARAYALIM

Başbakan Davutoğlu`nun, 1 Kasım öncesi söylemlerine bakarsanız milletçe istikrar ve güven içerisinde yaşayacağımız- yaşadığımız bir ülke manzarasının huzurunu hep birlikte yaşıyor olmamız gerekirdi. Ama öyle mi ? Şu olana bitene bakın!...

709

 Yazının yazıldığı gün Silvan`da 11 gündür yurttaşlar sokağa çıkamıyor. OHAL yok,sıkı yönetim yok, ilan edilmiş bir savaş yok(!) Peki öyleyse 10 GÜNÜ GEÇEN  sokağa çıkma yasağının anlamı ne,hukuku ne,yasası ne,anayasal dayanağı ne? Elbette hükümet bir gerekçe söyleyebilir ama söylenen ileri sürülen gerekçelerin hukuki karşılığı yok. 

   Milletvekilleri kasabalara giremiyor,gazlanıyor,tartaklanıyor,gazeteciler göz altına alınıyor ve daha önemlisi gencecik insanlar hayatını yitiriyor. Neden?! Biz ; bu ülkenin yurttaşlarının ölümleri arasına ,cenazeleri arasına fark koymuyoruz. Ölen herkes bu ülkenin yurttaşlarıdır ve bu haksız ölümleri reddediyoruz!... ``Millet iradesi``,seçilmişlerin üstünlüğü,milletvekili dokunulmazlığı ayaklar altına alınıyor!...İnsan hakları ihlallerini sıralamaya bile gerek yok, Sayısızhak ihlali ile karşı karşıyayız. Silvan`ın Gazze`den farkı kalmamış. Bir kenti,kasabayı; çoluğu çocuğuyla,genci ihtiyarıyla,hastasıyla günlerce evlere hapsetmenin gerekçesi olamaz!... Silvan`da ve bir çok Kürt ilinde,kasabasında bunca baskı ve zulüm yaşanırken bizler batı illerinde yaşayan insanlar olarak rahat uyuyamayız,kendimizi huzur içerisinde sayamayız!... Ablukaya alınmış bütün kasabalar bu ülkenin kasabalarıdır,şehirleridir!... Orada yaşayan insanlar bu ülkenin yurttaşlarıdır!... Bu zulme sessiz kalamayız!...

   CHP ,bir kaç cılız sesin dışında ; sanki üzerine ölü toprağı serpilmiş bir suskunluğa gömülmüş,kendi iç derdine kimin genel başkan adayı olacağı hesaplarına kaptırmış, zulmün önünde gıkını çıkarmıyor!..

    Bu sürdürülebilir bir durum değil! Baskıyla,zulümle korkutarak, sindirerek, yıldırarak ve 30 yıldır uygulanan şiddet yöntemleriyle bu sorunu Kürt sorununu çözemeyiz!... Baskı ve şiddet yönteminin hayatın her alanına,toplumların her hücresine nüfus eden ağır maliyetleri vardır. Konuşmak,dinlemek,anlatmak ve anlamak gerekir. Savaşla,çatışmayla baskıyla çözülemeyecek ve bu güne değin çözülememiş olan bütün sorunları barışla,demokrasiyle,hukukla çözmenin sayısız olanakları mevcuttur. Geç kaldığımız her dakikanın her saatin bedeli ağır olmaktadır,olacaktır!... Sonuç olarak; bu yöntemler demokratik bir hukuk devletinin problem çözme yöntemleri olamaz ve değildir!... Bu yöntemler faşizmin yöntemleridir ve vazgeçilmesi gereken yöntemlerdir! Biz her şeyin açıklıkla konuşulup tartışılmasını savunmaya devam edeceğiz.

    Yazıyı bitirmeden bir kaç not da Çanakkale`ye dair söyleyelim; bugüne değil kutsal olan toplumsal- inançsal değerler siyaset adına istismar edildi. AKP`li Çanakkale milletvekili Bülent Turan en son, Allah`ın adını bile seçim sonuçları ile ilişkilendirme bahtsızlığını ve gafletini sergiledi. İbretle ve hayretle açıklamalarını okudum. Bir başka AKP milletvekili aday adayı ise çevre duyarlılığını gösteren pankartların kaldırılması için uzaktan kışkırtıcı beyanlarda bulunuyor. Kendisini ve söylemini yalnızca ciddiye almadığımı iletmekle yetiniyorum. Son söz olarak korkunun en büyük kölelik olduğunu (Einstein) ve zulme karşı sessiz kalanların zalimlerin suç ortağı olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.