DOLAR 32.3418 %0.11
EURO 35.2101 %0.09
G.ALTIN 2248.4007 %0.22
BITCOIN 66191.3207 %-1.73
ETHERIUM 3430.3756 %-2.18
havadurum
Turgut Çamer

turgutcamer@hotmail.com

DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK..!

Değerli okurlarım yeni yılın ikinci yazısında da bir alıntıyı paylaşmak istiyorum. Çünkü gündemimize uyuyor da o yüzden...

7481

 

 

            21 Haziran 2010’da yitirdiğimiz yurtsever Atatürkçü yazar İlhan Selçuk’un 28 Kasım 2002 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde ki “Pencere” adlı köşesinde kaleme aldığı “Müslümanın Yerküredeki Dramı…” başlıklı yazısını aktaracağım. Çalışma masamın çekmecelerindeki arşivime göz atarken rastladım bu yazıya ve günümüze göndermelerde bulunduğu için sizlerin de bir kez daha okumanıza yardımcı olmak istedim.

***

            Şu kavanoz dipli dünyada Müslümanların Hıristiyanlara göre acınacak bir yoksulluk topoğrafyası oluşturdukları açık seçik bir gerçek değil mi!..

            Müslüman yoksul..

            Müslüman üretmiyor..

            Müslüman sanayisiz..

            Müslüman bilimsiz..

            Müslüman bağnaz..

            Kimi Müslüman ülke petrol denizi üstünde yüzüyor, ama iflah olamıyor…

            Neden?..

                                                                       *

            Müslüman toplumların 1400 yıl öncesine şartlanmış yürekler acısı yaşamı var; işte Afganistan, İran, Suudi Arabistan, Pakistan, Nijerya, Sudan!..

            Say say bitiremezsin..

            Neden böyle?..

            Hıristiyanlar niçin Müslümanın tepesine çıkmış, neden İslam dünyasını çekip çeviriyorlar?..

            Zavallı Tayyip!..

            İslamcı değil mi?..  

            Dili bir karış, Hıristiyan başkentlerini dolaşıp durmaktan tabanı yandı, canı çıktı…

             Partisindeki İslamcılar Türkiye’de türban kavgası yaparak şov namazı kılacaklar; Türk halkını din diyanet marifetiyle aldatmaya çabalayacaklar; bizimki Hıristiyan ellerinde iktidar eşiklerine yüz sürüp Hazreti İsa’nın çocuklarından medet umacak ya da takıyye yaparak dünya alemi aldatmaya çalışacak…

            Bu ne zavallılık?..

                                                                       *

            Peki, yaşadığımız yerkürede Hıristiyan dünyası neden zengin ve dünyaya egemen…

            İslam neden zavallı?..

            Çok açık ve seçik:

            Müslümanların aklı fikri bağnazlığın prangasına vurulmuş; tesettüre zincirlenmiş…

            Aydınlanmayı yaşayamamış Müslüman…

            Hıristiyan ise dinsel bağnazlıktan yüzyıllar önce kurtulmuş; aklın ve bilimin ‘Aydınlanması’ Hazreti İsa’nın öğretisine egemen olmuş…

            O gün bu gün aklın ve bilimin yolunu seçen Batı, Müslümanın canına okumuş…

            Bu gün Türkiye’de yaşananlara bakın!.. Siyasal iktidara geçen bağnaz, karısını devlet törenine başını bağlı götürecek te  Türkiye’de üretim mi artacak?.. Hükümetin bakanı Hilton Oteli’nde namaz şovu yapacak da işsiz iş, yoksul aş mı bulacak?..

            İslam devletleri dünyanın neresinde kalkınmış ki  Türkiye’de Müslümanlığın siyasileşmesi ülkemizi abat edebilsin?..

            Hıristiyan Hıristiyanlıktan bağımsızlaşarak özgürleşip zenginleşmiş; Müslüman Müslümanlığın mürteci’ sine bağımlılaşarak köleleşmiş ve yoksullaşmış…

            Tarihin söylediği bu!..

            Günümüzün gerçeği bu!..

                                                                       *

            Türkiye bir ‘Ulusal kurtuluş Savaşı’yla Hıristiyan’a başkaldırmış, laik Cumhuriyet devrimiyle akıl ve bilim yoluna girmişti…

            Yolundan saptırıldı.

            Amerika dünya Müslümanlarını komünizme karşı kullanmak için ‘Yeşil Kuşak’ siyasetiyle irticayı İslam coğrafyasında yarım yüzyıl körükledi.

            Bugün durum acıklıdır, Müslüman ne yapacağını bilmiyor; kör karanlıkta çırpınırken Hıristiyan’a karşı teröre başvurmaktan başka gayri bir çare bulamıyor.

            Türkiye Müslüman dünyasındaki bu şaşkınlıkta aklını ve yordamını şaşırdı…

            Yazık bizlere!..

***

  Sevgili Çanakkale OLAY okurları yukarıdaki yazıyı İlhan Selçuk AKP’nin iktidara gelişinin 25’nci gününde kaleme almış, aradan koskoca bir 18 yıl geçti. Yazıyı okuduğunuza göre sizlere iki soru sorarak satırlarımı bitireceğim.

1 - Sayın Selçuk’un saptama ve öngörülerine bir itirazınız var mı?

2 - Değişen bir şey görüp görmediğinizi iletir misiniz? Gözümden kaçmış bir şeyler olabilir, lütfen bana yardımınızı esirgemeyin!

*Her Şey Gönlünüzce Olsun… T.Ç.