havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

DEMOKRASİ VE BARIŞ TALEBİYLE SEÇİMLERE

Nihayet geldi çattı 2019.. Hoş geldi sefalar getirdi! İktidar sahiplerine bakarsanız işler yolunda.. Gerçeklere bakarsanız!?

7312

 

 

                Büyük kentler karanlıklar içerisinde karşıladı yeni yılı. Ha unutmayalım, Taksim sonuna kadar açılmıştı!.. ÖSO bayrakları dalgalandırıyordu, 1 Mayıslar’a kapalı Taksim’de… Memleketin ahval ve şeraitine, arabesk mi desek, kaos mu yoksa bir şaşkınlık hali mi kapıya dayanmış ve hatta çoktan içeri sızdığının farkına varılmasın diye medya eşliğinde davul zurna gümbürtüleriyle ortalığın toza dumana boğulduğunu mu söylesek !?..

                Milyonerlerimiz, nereden ve nasıl kazandıkları belli olmayan dolarcıkları ile sürüler halinde yurtdışına akıyor… Bilim insanları, genç beyinler, geleceği olanlar bir kazaya belaya uğramamak için, onlar da bavullarını, dosyalarını kapıp batı yollarına düşüvermişler…

                Okur-yazar oranları yüksek diye övünürken bir yandan, okur-yazarlıkla yetinmeyip OKUYAN-YAZAN olmak isteyenlere/olanlara dünyayı dar etmişiz öte yandan…

                Hani neredeyse hapishanelere doldurulan, tutuklanan, hüküm giyen, üniversitelerinden ve gazetelerinden kovulan yani kısacası cezaevinde olanlar ve cezaevine girmeleri an meselesi haline gelenler, mizah yapanlar, kültür ve sanat erbabı şöyle bir yerde cem edilirse hani kimse alınmasın ama ortaya çıkacak olan entelektüel düzey ve birikim Türkiye’nin %90 üniversitesine fark atacak düzeye gelmiştir!...

                Hani diyorum, bunlara bir üniversite kurdursak şu bir türlü içlerine dahil olamadığımız “Dünyanın ilk 500 Üniversitesi”ni hallaç pamuğu gibi atıp, daha ilk yıldan, ilk 100’e girer miyiz? Alim Allah gireriz.

                Yeni yıla girdik ya, e tabi Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in sorgulanıp adli kontrol koşuluyla serbest bırakılması hepimizi biraz mizah sever, daha tehlikelisi de mizah yapma yoluna sokmuş gibi oldu…

                Gelelim yerel seçimlere, aklımız iyice karıştı… Bir partinin daha açık söylersek AKP’nin Genel Başkanı, siyasi yasaklardan muaf tutuluyor!.. Bakın ağabeyler, bunun tercümesi nedir biliyor musunuz?! AKP’nin seçim yasaklarından muaf tutulmasıdır!.. Yani “sağ serbest”… Yetmedi, sayın meclis başkanı -ki kendisinin Karadeniz fıkralarını anlatmasına bayılırım- açık Anayasa hükmüne rağmen, TBMM başkanlığından istifa etmeden İstanbul Belediye Başkanlığına aday oluyor!..  

YSK başkan ve bazı üyelerinin görev sürelerinin de uzatılması cabası… Bu durumlar karşısında elbette, “Bu kabul edilemez” diyebilirsiniz. İsterseniz “Bu ülkede artık geçerli bir anayasa var mı?” sorusunu sorabilirsiniz. Hatta daha ileri gidip, “Türkiye bir kanun devleti midir acaba?” diye de düşünebilirsiniz…

                Eğer müesses nizamın, siz isterseniz statüko deyin, o bünyenin, o egemen erkin sol böbreği rolünü gönüllü olarak üstlenmiş değilseniz ve her şey normalmiş gibi davranıyorsanız ve “majestelerinin muhalefeti” çizgisini aşamıyorsanız, bütün günahlara ortak ve olası sonuçların sorumluluğunda pay sahibi olduğunuzu şimdiden ilan ediyoruz!.. “Hayır, böyle şey yok” diyorsanız,  bizler de “Pes doğrusu!” diyoruz…

                Ama bütün bu ekonomik, siyasi, sosyal velhasılı, hayatın her alanını kapsamış ve bütün toplumun nefes alma kanallarını kuşatmış olan genel siyasal tabloya, bu genel siyasal tablonun önümüzdeki seçimlere etkisine, gelecekte yaratabileceği sorunlara rağmen, işçileri, bütün emekçileri ve bilumum aydınları ve aydınlıktan yana olanları Namık Kemal’in o ünlü dizelerinde seslendirdiği gibi “Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin/ Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetten”. Yani tüm zorluklara karşın, en genel ifadesiyle; barış ve demokrasi talebini hep birlikte örgütlenerek savunmak, demokratik mevziler yaratmak, seçimlerde çok özel ve çok tarihsel koşullar ortaya çıkmazsa (ki çıkmayacakmış gibi görünüyor), oy hakkını kullanmak, oylara gerçekten sahip çıkmak ve öyle kolay kolay atı alanın Üsküdar’a yöneleceğine  izin vermeyen bir yığınak yaratmak ve seçim öncesi yaratılan bütün bu birikimleri, seçimlerden sonra da bir örgütsel yapı bir demokratik örgütsel cephe mantığı içerisinde demokrasinin ve barışın elde edilme mücadelesinin etkin bir gücü olarak emeğin ve emekçilerin tüm haklarını gerçekleştirinceye kadar sürdürmek, önümüzde duran asgari taleplerin toplamı ve işbirliği içerisinde davranmanın nesnel verilerini sunmaktadır!..

                Biliyorum bu ve benzer çağrıları son yazılarımızda sürekli yineliyoruz… Bu biraz da kaçınılmaz bir sorumluluk gibi görünüyor bize.

                Ve son olarak, televizyon programlarının yasaklandığı, cezaların kesildiği bir yasakçı mantığın bu kararlarının kaybetme korkusu ile birlikte kendileri adına, kendi siyasal çıkarları adına bir gelecek tasarımını da kapsadığını unutmamalıyız.

                Olana bitene, yerel seçimleri kendi lehlerine çevirmek için atılan ve atılması muhtemel olan adımlara karşı her şey normal seyrinde ilerliyormuş gibi davranmak gelecekte telafisi mümkün olmayan problemleri Türkiye’nin karşısına çıkarabilir.

                Akılla, bilgiyle birlikte dayanışma içerisinde demokratik mevzileri büyüterek seçimlere hazırlanmalı ve geleceğimize sahip çıkmalıyız!..