havadurum
Damla Yeltekin

damlayeltekin@gmail.com

Dezenformasyon masalı

1543
Bir varmış, bir yokmuş
Evvelce zamanda, kalbur saman içindeyken,
Develer birer küçük biblo,
Pireler fakir evlerin koruyucuları iken
Tahtakuruları kapı bekçisiyken
Ben toplumun dinamikleri çatırdağında tıngır mıngır sallanır iken...
Dionysos bağda üzüm bekler,
Dereler zehirsiz suya özlem çekerken,
Bir varmış bir yokmuş...

Bir varmış ama bir yokmuş.
Bir var iken on binleri gören yokmuş... 

Masalın yalanı mı olurmuş?
O yalan bu yalan,
Fili yuttu bir yılan...
Fil de ne büyükmüş...

Onuncu köy ahalisi 
Bu da mı yalan derken...
Sabah erkenden...
Kurtlar koyunları tıraş ederken... 
Fareli köyün kavalcısı saz çalar,
İt izi at izine karışırken
Sıçan cirit atar iken,
Çıkmış bir kocakarı ortaya...

Bir eli gökte,
İkinci eli yerde iken...
Yummuş gözlerini... 
Bir laf etmiş.
 
Laf büyümüş. Çığ etmiş.
Çığ büyümüş
Onuncu köyü yutmuş iken.
Bakalım kocakarı neler demiş...
 
Bir sesin oluşabilmesi için titreşim hareketi gerekli. İnsan sesinin oluşabilmesi içinde titreşim olmazsa olmaz. Akciğerlerimizden öteye giden hava, yani nefes gırtlağımızda yer alan ses tellerine titreştirerek ham sesi oluşturur. Diş, dil ve dudakların arasından çıkan nefes ile sesler meydana gelir.
Harfler, kelimeler...
Kelimelerin büyüsü ise inanılmazdır. 
Dil büyüleyici... İletişimi öylesine kolaylaştırır ki... Cümlelerle anlatırız derdimizi. Aşkımızı, sevdamızı... Kelimelerle...
Tiyatro kelimelerle yazılır mesela. Şiir ya da masal da öyle. Ya da haberler de bu kelimelerle yazılır. Bilgiyi de bu şekilde aktarırız. 
Öfkemizi, kinimizi de...
Ya da yalanımızı da...
Kelimelere jest ve mimikler de eklenince muazzam bir büyü oluşur. İkna etmek. Kelimelerle ikna ederiz ya insanları. Bazen gerçeğe bazen ise yalana... 
Sanatçılar, siyasetçiler, anneler, babalar, ebeveynler, gençler, çocuklar; diğer kişi ya da kişileri ikna etmek için bu tılsımlı büyüyü kullanır. Bu büyünün ardında ne olduğunu ise sadece onlar bilir. 
Anlattıklarının gerçek olup olmadığını, yalan olup olmadığını ya da doğruluğunu sadece ve sadece onlar bilir. Dinleyen ise ya ikna olur ya da olmaz. Yani ya büyüye kapılır ya da kapılmaz.
Günümüzde bir şeyin gerçek mi yalan mı olduğunu ise daha kolay anlıyoruz. Biraz internet yeterli oluyor. Hangi tarihte ne olduğu bilgisine ulaşmak çok da zor değil. Tabi birde işin içinde yalan yanlış bilginin olduğu internet siteleri ve paylaşımları var. Orada da ses yok. Ama söz var. Gerçeğin ne olduğunu, ne olmadığını biraz daha internetin özelliklerini kullanarak bulabiliriz değil mi?
İletişim çok basit. Bilgi edinmek çok basit. Doğru ya da yanlışı ayırt etmek. Doğrunun ve yanlışın tanımını iyi yapmak gerek bu nedenle. Yanlışı doğru şekilde ifade edip doğru olduğunu savunmaya da dezenformasyon denir. Kasıtlı olarak dilin özelliklerini kullanarak yazılan her şey; doğru mudur? Değil midir?
 
Pirelerden fakir ev koruyucuları olur mu? Fili yılan yutarken Fareli köyün kavalcısı saz çalar mı? İşte burada taktir sizlerin. Siz değerli okuyucuların. Yanlış bilgiyle mücadele, kişinin kendi mantık süzgecinde başlar. Ötesi bence lafı güzaf...