havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Dilinde küfür olanın!

Şöyle bir soru sorsam; insan küfürden ne öğrenir!?

6907

 

 

 

Küfrün, hakaretin, aşağılamanın, insana, topluma, ne kattığını bilen var mı!? Küfürle, hakaretle, dil güzelleşir, soylulaşır mı!? Devam edelim, küfür, hakaret, toplumları birleştirir mi!? Bilinci derinleştirip, ahlakı göklere çıkarır, yüceltir mi!? Siyaseti-siyaset erbabını değerli kılar mı!? Küfürle siyasetin, siyaset erbabının itibarı, güvenilirliği artar mı!?

 

Öncesinden başlayarak, özellikle 2018 bütçe görüşmelerinde yoğunlaşan, sıklaşan küfür ve hakaret sözcüklerine tanık olduğumuzda, bu söylem çizgisinin toplumun bütününe; bugününe, geleceğine, pozitif-olumlu-yaratıcılığı geliştiren  hangi etkileri, katkıları yaptığını düşünmeden edemedik.

 

Demek isteriz ki; bugünün, sosyal-toplumsal ilişkilerine nasıl etkiler yapar; dostluğu, dayanışmayı güçlendirir mi!? Toplumun geleceği diye tanımlanan gençliğin ve çocukların diline, kültürüne, günlük ilişkilerine, hatta oyunlarına, hatta esprilerine, hangi pozitif katkıları yapar!? Küfürden gelecek adına ne öğrenir, ne biriktirirler!? Eşitlik adına, adalet adına ve insanlığın biriktirdiği tüm değerler adına, hatta diyebiliriz ki, toplumları toplum yapan, bir arada yaşamalarına kolaylaştıran değerler adına hangi katkıları yapar!?

 

Küfür ve hakaret, toplumları birleştiren bir öge olarak değerlendirilebilir mi!? Toplumlar küfürle, hareketle birleşip kaynaşarak üretkenliklerini artırabilirler mi!? Küfür ve hakaret, siyaseti bilgeliğe, bilgeliği siyasete yakınlaştırır mı!? Küfürle abad olunur mu!?

 

Bu belirlemelere ve sorulara verilecek yanıtlar, sağlıklı bir insan ve toplum açısından bellidir. Peki öyleyse, neden siyasetin-egemen siyasetin dili, küfür, hareket ve aşağılamalarla doludur!? 

 

“Alçak”, “şerefsiz”, “hain”… En hafiflerini seçtiğimiz bu sözcükler bir toplumda ne üretir, neye hizmet eder!? Yanıtını kolayca verebiliriz; bölünmeye, düşmanlaştırmaya, kin ve nefret kültürünün yaygınlaşıp yoğunlaşmasına… Peki bir siyasetçi yada birçok siyasetçi, neden küfür dilini, hakaret dilini benimser!? Cevabı çok basit değil mi; Bölünmeden, düşmanlıktan, kinden ve nefretten beslendiğini bilir!... Çünkü elinde kalan tek seçenek olarak onu görür. Artık, toplumun var olan değerlerini büyütemediğini, yeni değerler üretemediğini, refahı ve hoşgörüyü artıramadığı gerçeği, gelip egemen siyaseti kuşatmıştır. Bu gerçeği görenler, kendi geleceklerini, sadece ve sadece toplumsal bölünme ve düşmanlıkların keskinleşmesinde görüyor olabilirler…

 

Sadece ve sadece, küfür ve hakaretin derinleştirdiği bölünme ve düşmanlıklara değil, sayısal manipülasyonlarla toplumu sarıp sarmalayan adaletsizliğin ve yoğunlaşan sömürünün ve yoksullaşmanın dayattığı gerçekleri gizlemek için bu yola başvurabilirler ve başvuruyorlar. Tıkanan siyaset, çürüme, bir çıkış yolu olarak küfür ve hakareti; küfür, hareket ve aşağılama ise çürümeyi ve tıkanmayı besleyip geliştirmekten öte bir anlam taşımaz. Sadece ve sadece bu siyaset tarzı, siyaset tarzı, bugünü kurtarabilir, yarınları ve geleceği asla!...

 

İçeriden ve dışarıdan artan basınç, yanlış politik öngörülerin ve önermelerin gelip dayattığı ve büyüttüğü açmazlar, derinleşen ve keskinleşen çelişkiler, hayatın her alanında kendini dayatan toplumsal farklılaşma gerçeği; öfkeli çıkışlarla, hakaretlerle giderilemeyecek kadar büyümüş ve büyütülmüştür.

 

Kaçış yok, politik manevralar yetmez, gerçeğin amansız kuşatması giderek daha çok, daha çok kendini dayatacaktır.

 

Çıkış, küfür ve hakaret diliyle değil, kapıya dayanan, gerçeğe uygun, bir söylem, değişim ve uygulama, yeni bir toplumsal sistemle mümkündür.

 

Başlığa attığımız cümleyi tamamlayalım; DİLİNDİ KÜFÜR OLANIN, AKLINDA BEREKET, ELİNDE CÖMERTLİK OLMAZ…