Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Süheyla Doğan konuyla ilgili açıklamada bulundu. Açıklamasında projeye dair ÇSED sürecinin böylesi önemli projelerin fizibilitesi aşamasında, daha ihalesi yapılmadan ilgili kamu kurumlar tarafından yapılması gerektiğini belirten Doğan; “Söz konusu proje kamuoyunda yeterli ve gerekli bilgilendirme ve tartışma yapılmadan, bilim insanlarının görüşleri dikkate alınmadan, oldu bittiye getirilerek ÇED süreci sonlandırılmış, hatta ÇED süreci tamamlanmadan ihalesi gerçekleştirilmiştir. Çanakkale halkı, proje hakkında ancak ihale öncesi basında yer alan haberleri ile yüzeysel bir şekilde bilgi sahibi olmuştur. İhale öncesi ÇED sürecinde Çanakkale merkezinde herhangi bir halkı bilgilendirme toplantısı dahi yapılmamıştır. Söz konusu projenin yer aldığı 1/100 binlik Çanakkale-Balıkesir Çevre Planı’na Derneğimiz ve çeşitli kuruluşlar tarafından itirazda bulunulmuş ve söz konusu planın iptal edilmesi için çeşitli meslek kuruluşları tarafından dava açılmıştır. Henüz bu davalar yürürlüğe girmeden, bilirkişi atamaları yapılmadan ve davalar sonuçlanmadan “Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Savaştepe Otoyolu” Projesinin ÇED sürecinin tamamlanması ve hatta proje için ihaleye çıkılması hukuk devleti normlarına aykırıdır” dedi.
“Güzergahta doğa, geri dönüşü olmayacak şekilde bozulacak”
Doğan, projeden doğacak çevresel zararları ise; “Projesi yapılmış, güzergahı belirlenmiş ve ihalesi yapılmış bir projenin SCED Raporu hakkında görüş belirtmek ne derece sürece katkı sunacaktır, ne derece dikkate alınacaktır, bu konuda endişelerimiz büyüktür. Proje kapsamında yapılacak otoyollar ve köprü bağlantıları, eşsiz güzellikteki ormanlar, doğa alanları ve tarım alanlarından geçmektedir. Bu proje ile yaklaşık 360 binağaç kesilerek ormanlar yok edilecektir. 5 bin hektar tarım alanı kamulaştırılarak yok olacaktır. Yalnız Lapseki İlçesinde 150 bin civarında meyve ağacı kesilecek veya sökülecektir. Bu güzergahta doğa geri dönüşü olmayacak şekilde bozulacak ve ekosistem olumsuz etkilenecektir. Yol güzergahında bulunan ve kamu kaynakları kullanılarak yapılan gölet, baraj, su kanalları gibi sulama yatırımları zarar görecek veya işlevsiz hale gelecektir. Güzergah üzerinde yer alan su kaynakları yok olacak ve kirlenecektir. Yollar ve bağlantı noktaları, İstanbul Boğazı üzerindeki köprülerin bağlantı yollarında olduğu gibi, yol kenarlarında yeni yapılaşmalara yol açacak ve bölgede ciddi bir yapılaşma baskısı meydana gelecek ve rant yaratacaktır. Bu durumdan da arsa ve yapı spekülatörleri haksız yarar sağlayacaktır. Daha şimdiden Lapseki civarında arazi fiyatları ciddi artış göstermiştir. Yol güzergahlarında yer alan tarım arazileri kaybolacak yerel halk tarımsal üretim yapamaz hale gelecek, işini kaybedecek ve yoksullaşacaktır. Arazileri kamulaştırılan köylüler tarımdan kopacak, bölgede tarımsal üretim düşecek, köylülerin aldıkları kamulaştırma bedelleri tükenince de sürdürülebilir gelir yaratamayacakları için yoksullaşacaklardır. Söz konusu proje ile ormanlık alanların bütünlüğü bozulacak, ekosistem parçalanacak, güzergah yakınlarındaki alanlarda yaşayan yaban hayatı projeden olumsuz etkilenecektir, Üçüncü köprü inşaatı nedeniyle ekosistemin bozulması sonucu şehre inen yaban domuzları görüntüleri aklımızdadır. Yollar ve köprü nedeniyle fosil yakıt kullanımında yoğun artış olacak ve bu durum egzos gazı nedeniyle hava kirliliğine ve yakınlarındaki tarım alanlarının kirlenmesine yol açacaktır. Artan karbon salımı ve ayrıca kaybolacak tarım arazileri ve orman nedeniyle karbon yutak alanların azalacak olması, küresel ısınmaya yol açacaktır. Daha şimdiden proje ile ilgili olarak kamu adına basına yapılan açıklamalara göre köprü geçiş fiyatlarının oldukça yüksek olacağı anlaşılmaktadır. Çanakkale’de Feribot geçişi 30-35 TL. iken köprü geçişinin en az üç-dört katı olacağı tahmin edilmektedir. Bu durum zaten yoksulluk nedeniyle seyahat edemeyen vatandaşı daha da fazla etkileyecek, öte yandan yoldan elde edilecek yüksek kar işletici firmaların cebine girecektir” şeklinde sıraladı.
(Eren Aşnaz)
