havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

ELDE KALDI HDP!!!

Biraz geriye sararak ilerleyelim. Ve sevdikleri bir sözle konuya girelim; "Bir gece ansızın seçimleyebiliriz", diyerek 24 Haziranda apansız seçim kararı alındı.

8242

Taktik çok açıktı… İyi parti seçime sokulmayacak, Saadet partisi Cumhur İttifakına monte edilecek, CHP ve HDP, ya ittifaka zorlanacak ya da ayrı ayrı seçime katılmak zorunda kalacaklardı.  Belki de CHP için deyim uygunsa, “Kırk katır mı kırk satır mı?”… Buraya kadar Bahçeli-Erdoğan ikilisinin tüm hesapları bozuldu. Millet İttifakı gerçekleştirildi. Geniş perspektifle baktığımızda iki sermaye bloğu oluştu. Ve yine geçerken söyleyelim, bu iki seçim bloğu arasındaki çelişki ve çatışmalardan halk lehine, işçi sınıfı ve emekçiler lehine yararlanmanın olanakları elimizin tersiyle itemeyeceğimiz sonuçlar ortaya çıkarabilir. 

Özel olarak CHP’nin tutumu ayrı bir tartışmanın konusudur.
Dönelim HDP’ye, Erdoğan-Bahçeli kliği, sıraladığımız taktikler bozulunca ellerinde kalan tek kozun üzerine dört koldan gitmeye başladılar; HDP’yi barajın altında  bırakmak. Elde kalan en elverişli koz! Seçim yasası değişiklikleri, sandık taşımalar, açık ve örtülü tehditler, HDP propagandasının sınırlandırılması vb… İktidar bloğu farkındadır ki, HDP baraj altında bırakılırsa 60-80 arası milletvekili hak etmedikleri halde kendi hanelerine yazılacak. Bu da Cumhur ittifakının TBMM çoğunluğunun garantilenmesi anlamına gelmektedir. Değerlendirme böyle, beklenti böyle! 
Ancak Anayasa Mahkemesi’nin, ittifak kuran partilere sıfır baraj, Kürtlerin ve sosyalistlerin partilerine %10 baraj gibi bir hukuk dışılığı, demokrasi dışılığı onaylamış olması, OHAL koşulları altında seçime girmenin zorluklarını da üstüne ekleyince, nasıl bir sonuca duyarsız kaldığını elbette toplumsal hafıza unutmayacak.
Şimdi burada tüm yurttaşlara iki açıdan büyük sorumluluklar ve görevler düşmektedir. Birincisi; demokratik katılım, çoğunluk, temsiliyetin adaleti  ve barış açısından HDP’nin barajı aşmasına destek sağlanmasının gerekliliği, ikincisi ise politik taktik açısından Cumhur ittifakına bedavadan ve haksız olarak 60-80 milletvekilini vermemek için, HDP’ye destek sunulmasının gerekliliğidir. 
Sonuç olarak, HDP’nin barajı aşması çok çeşitli açılardan Türkiye’nin yakın geleceği için ve Erdoğan-Bahçeli ittifakının son kozunun da geçersiz kılınarak Tek adam iktidarının önünün kesilmesi bakımından da özel ve tarihsel bir öneme sahiptir. 
Tek cümle ile söylersek; HDP barajı aşmalıdır! 
Yine bağlı olarak, Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı adayı olarak cezaevinde tutulması, HDP’yi zayıf düşürme, Kürt halkının mecliste temsiliyetini engelleme, barışın ve demokratikleşmenin önünü kesme planlarının seçimlere uyarlanmış özel bir politik manevra olduğu gerçeği unutulmamalıdır. 
Bırakınız iktidarı, Vatan partisinin cumhurbaşkanı D.Perinçek adayı bile –kendisinin hukuk diploması olduğu da bilinir- “Suçsuzluk karinesi”ni unutmuş görünerek hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmamasına karşın, bir televizyon kanalında Demirtaş’ı suçlu ilan etme aymazlığını göstererek, iktidar politikalarına yedeklenme ve hukukun genel ilkelerini çiğneme pervasızlığını gösterebiliyor! “Yazıklar olsun” bile demeye değmez!..
  Kısacası, OHAL koşullarında adil olmayan seçim yasalarıyla, baskılarla ve ekonomik krizin sarmalında yapılan bu seçimler, iktidarı kendi kazdığı kuyuya düşürmenin olanaklarını da sunmaktadır. 
Bir başka tartışma, Erdoğan’ın Gülen ile görüşüp görüşmediği konusudur. CHP adayı Muharrem İnce Nasuhi Güngör’ün yazdığı bir kitaptan, bu ikilinin görüşmesine dair bölümler okudu. Kitabın yazarı belki de Guinness rekorlar kitabına girecek bir omurgasızlıkla kendi kitabında yazılanları yalanladı. Allah kimseyi Nasuhi’nin durumuna düşürmesin!.. 
İktidar şaşkın bir vaziyette. Kendi dönemlerinden önce yapılan yatırımları bile kendilerinin yaptığını söyleyecek kadar şaşkın bir vaziyetteler. Demirel üniversitesi, Adıyaman havalimanı gibi… AKP, 3Y ile; Yasaklar, Yoksulluk ve Yolsuzluk ile mücadele için iktidara talip olmuştu. Şimdi bu 3Y, 2002’den bile daha fazla derinleşip genişleyerek yerinde dururken, bu 3Y’ye, uğruna mücadele edilmesi gereken 3Y daha eklendi; Yandaşlık, Yanaşmalık ve Yalancılık… Şimdi iktidara gelecek olanların çözmesi gereken ya da karşılaşacağı 2002’nin 3Y’sinin yanına 3Y daha ilave edildi. Kolay gelsin diyelim. 
Bir cümle daha söyleyelim. Sandık başında HDP’nin oylarını koruma görevi, en az HDP ve sosyalistler kadar, Millet İttifakı’nın da hem demokratik açıdan hem de politik taktik açıdan birinci dereceden görevi olmalıdır. 
Bu blok, seçim taktiği ve politik plan açısından bile HDP oylarına, kendi ittifak oylarına ve parti oylarına sahip çıkar gibi çıkmak zorunda olmaları gerektiğinin bilincinde olduklarının farkında olduğumuzu söylemeliyiz.