havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ VE ŞİDDET

1628
2012-2013 yılları kadına yönelik şiddetin zirve yaptığı yıllar oldu. Güncel haberler bir yana resmi rakamlar bile insan olanın kanını donduracak büyüklükleri ifade ediyor.
 
Şiddet, hayatın her alanını sarıp sarmalıyor; trafikten okullara, hastanelerden spor salonlarına neredeyse bütün günlük ilişkiler ya şiddet üretiyor ya da şiddet üretme potansiyeli taşıyor.
 
Ama özellikle kadına yönelik şiddet katmerlenerek artıyor, ağırlaşıyor ve her gün yeniden büyüyen bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkıyor. Kısaca bu genel toplumsal iklim içerisinde 2013 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü tüm dünya da olduğu gibi ülkemizde ve Çanakkale’de de kutlandı.
Sanıyorum Çanakkale’de, 90’lı yıllardan itibaren 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. Bu noktada kutlamaların başlangıç tarihindeki tartışmalara dönmeden bir küçük not düşmek istiyorum. 8 Mart’ın Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanması yeterince kapsayıcı, kendi ortaya çıkış nedenlerine, tarihsel şekillenmesine en uygun ve doğru ifade tarzıdır.
 
Çünkü “Emekçi Kadın” tanımlaması, ifadesi ve bugüne anlamını veren değerler açısından bakıldığında; emeğe ve kadına yabancılaşmış, varlığını ve kimliğini egemen sınıf ve erkek egemen kültür ile bütünleştirmiş olan ve hatta onunla özdeşleşmiş olan bir avuç kadın dışında, bütün kadınları kapsayacak değerlere sahip ve onun en özlü, en kapsayıcı ifadesidir “Emekçi Kadınlar Günü” ifadesi.
“Emekçi Kadınlar Günü” ifadesi yalnızca kadınları birbirine bağlayan, ortaklaştıran, tarihsel ve güncel değerleri ifade etmek ile kalmıyor; aynı zamanda emekçi kadınları, erkek emekçilerle, erkek sınıf kardeşleri ile de ortaklaştıran, buluşturan değerleri de ifade ediyor.
 
Bu nedenledir ki, Salı Pazarı`ndan Cumhuriyet Meydanı`na yalnızca kadınların yürümüş olması ki bu Çanakkale’de ilk kez yaşanıyor, üzerinde düşünülmesi ve tartışılması gereken bir yeni durumdur.Üzerinde düşünülmesi, değerlendirilmesi gereken diğer bir nokta ise; CHP’nin 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar Günü kutlamalarında emekçi kadınlar ile birlikte olmayı tercih etmiş olmamalarıydı.
Çünkü kadın sorunu “özünde” emekçi kadın sorunu, emekçi kadın sorunu ise emekçilere ait genel sorunun tarih içerisinde şekillenmiş, ağırlaşmış, katmerlenmiş, “özgünleşmiş”, “özel” bir yönünü oluşturmaktadır. Ve yine bu nedenledir ki; kadınları ikincilleyen, ayrımcılığa uğratan, baskılayan, şiddete maruz bırakan genel tablonun değiştirilmesi için emekçi kadınların erkek emekçilerle birlikte mücadele etmeleri kaçınılmaz bir zorunluluktur.
 
Eğer erkek egemen sistemin arka planına bakabilirsek; şiddeti üreten merkezin egemen bir sınıfa, o sınıfın egemenliğini sürdürme, süreklileştirme amacına ve bu azınlık çıkarını bütün toplumun çıkarıymış gibi genelleştirmek isteyen kültürel-politik çabalara ve öze dayandığını, ulaştığını görürüz.
 
Bu nokta, kadın emekçiler ile erkek emekçilerin birlikte mücadelesini gerekli kılan temel, nesnel noktadır. Şiddet niçin var?.. Niçin her gün ve her yerde karşılaşabiliyoruz?..
 
Şiddet eğer bu denli ve sürekli olarak ve hayatın bir parçasıymışçasına karşımıza çıkan bir olgu ise onun bir kaynağı ve nedeni olmalıdır.
 
Ama bu yazı, şiddetin ideolojik ve felsefi temellerini anlatmaya yönelik bir yazı değil. Ancak şiddetin, günlük hayatın sayısız örneklerle doğruladığı gibi bir yönetme ve egemenlik kurma biçimi olarak karşımıza çıktığını söyleyebiliriz.
 
Sonuç olarak, şiddet başta kadınlar olmak üzere bir bütün olarak insanlığın günlük yaşamını, insani değerlerini örseleyen, tahrip eden; değiştirilmesi gereken bir toplumsal kültür olarak, politik tarz olarak karşımızda durmaktadır.
 
Geçerken son günlerde Çanakkale’de yaşanan bir başka şiddet olayına da değinmeden edemeyeceğiz. KYK(Kredi Yurtlar Kurumu) erkek yurdunda Kürt öğrencilere yönelik bıçaklı ve sopalı saldırıyı kınıyoruz. Çanakkale’nin hoşgörülü, barışçı, farklı kültür, inanç, dil ve kimlikler ile bir arada, dostça yaşanılan, demokratik yapısını bozmaya, tahrip etmeye, provoke etmeye yönelik bu tutumları onaylamadığımızı ve kınadığımızı bir kez daha belirtiyoruz. Bu saldırıyı yapanlar, buradan bir sonuç elde edemezler. Ve yine bu saldırıyı şu ve ya bu gerekçelerle savunmaya kalkışmanın ibret verici bir tutum olduğunu da söylemeliyiz. Bu kentin ve söz konusu yurdun güvenliğinden sorumlu olanları, yasaların ve hukukun gereğine uygun davranmaya davet ediyoruz. Çanakkale’nin demokratik dokusunu, barış iklimini ve huzurunu bozmak isteyenler sokakları terörize etmeyi hedefleyenler bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada emellerine ulaşamayacaklardır. Çanakkale’de yaşayan; barış içerisinde, saygı içerisinde yaşamak isteyen herkesi, her çevreyi bir kez daha düşünmeye ve aklı selime davet ediyoruz.