havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Emeğin Avrupası …

İngiltere'nin referandum ile Avrupa Birliği'ne "hayır" demesi sonrasında çeşitli düzeylerde süren tartışma ve değerlendirmelere tanıklık ediyoruz. Ancak sorunun esası özellikle gözden kaçırılarak; kapitalist emperyalist sistemin kutsandığı, ırkçı milliyetçi yabancı düşmanı ve faşist düşüncelerin gelişimine katkı yapacak sağcı gelişmenin zemini güçlendirilmeye çalışılırken, emperyalist kapitalist sistemin halklara sömürü baskı ve zulümden başka bir şey getirmeyeceği gerçeği de göz ardı edilmeye çalışılmaktadır.

1802

 Marksist Leninist ideolojinin önderlerinden V.İ.Lenin bundan 101 yıl önce, Ağustos 1915’te,”Emperyalizmin ekonomik koşulları açısından, kapitalizm altında bir Birleşik Avrupa Devletleri ya olanaksızdır ya da gericidir.” şeklindeki değerlendirmesi bugüne gerçek anlamda ışık tutmaktadır.

Avrupa Birliği projesini sınıf gerçeğinden koparırsak, geriye sadece demokrasi ve özgürlükler adına sürdürülen aldatmacalar kalır.

Nitekim İngiltere’deki karşı çıkışın altındaki esas neden İngiltere işçi sınıfı ve halklarının yaşam koşullarındaki kötüleşmenin getirdiği memnuniyetsizliktir.

Ancak bu memnuniyetsizlik, sol bir yöneliş ile tahkim edilmediğinden, görüntü ırkçı milliyetçi yabancı düşmanı sağcı politikaları besleyen bir biçimde yansımaktadır.

Fransız işçi sınıfının sermayenin kendi haklarına yaptığı saldırılara karşı bugün sürdürdüğü mücadelesini düşündüğümüzde İngiltere halkının AB’ye karşı çıkışını çok daha iyi anlayabiliriz.

Ülkemizde de yoğun olarak tartışılan AB’ne katılım projesini doğru analiz edebilmek için kesinlikle sınıfsal bir bakış açısına sahip olmamız gerekmektedir.

Yoksa burjuva anlamdaki bazı demokrasi ve özgürlük ögelerinin sonuçları itibarıyla, AB projesi kapitalist emperyalist bir proje olarak kapitalizmin can çekişme sürecinde bir cankurtaran olarak sunulsa da gemi artık su almaktadır, cankurtaran simitleri de yeterli olamayacaktır.

Böylesi bir durumda, kapitalist sistemin can çekiştiği bir dönemde emek mücadelesinin birleştirilmesi çok daha önem kazanmıştır.

Emekçiler, ezilenler, yok sayılanlar emeğin birleşik Avrupası mücadelesi noktasında şimdi yeni bir atak yapmalı, AB içerisindeki halkların hoşnutsuzluğunu doğru yöne kanalize etmelidirler.

Savaşlara, yıkımlara yaşanan insanlık dramlarına karşı ancak böylesi, bir birliktelik ile mücadele edilebilir.

Bugün geliştirilen ırkçı milliyetçi ulusalcı eğilimlere, ülkemizde üretilen yerli mili normculuğa hiçbir zaman, AB alternatif olamaz.

Bu bağlamda İngiltere’deki oylamanın “hayır” sonucunu da çok hayırlı olarak görmek doğru olmaz.

Tam da bu paradoks içerisinde esas olan; ilerici sol güçlerin mevzilerini arttırmak, kazanımlarının güçlenmesini sağlayacak şekilde kapitalizmi hedef alan ve sosyalizmi hedefleyen bir demokrasi ve emek mücadelesini geliştirmek olmalıdır.

AB projesi kapsamında kapitalistlerin vaat etikleri iş ekmek demokrasi özgürlük gibi değerlerin sahte olduğunu hiçbir zaman akıldan çıkarmayalım.

Hiç bir gerici güç iktidara gelirken biz sermayenin gücüne güç katacağız demez, aksine iş ekmek özgürlük gibi taleplerin arkasına sığınarak sahteciliğin kitabını yazarlar.

Ülkemizdeki AB tartışmalarını da bu kapsamda ele alırsak doğru yolda ilerleyebiliriz.

Siz bakmayın bugünkü gericiliğin AB’yi tehdit etmesi gibi bir takım salvolarına…

AB’yi sınıfsal açıdan değerlendirmediğimiz sürece, bu salvoların yanıltıcı kandırıcı etkileriyle de mücadele etmek zorlaşacaktır.

Bizim Avrupa Birliğimiz; emeğin birleşik Avrupa’sıdır, savaşa sömürüye yağmaya karşı insanca barış içinde bir arada yaşam mücadelesidir.