havadurum

Gülnur YILDIRIM

1954
KELEPİR YALAKALAR
 
Kralın kalitesi sarayında ekmek verdiği soytarısının kalitesi ile doğru orantılıdır. Başka bir değişle, kaliteli krallar kaliteli soytarılara iş verirler. Soytarının kalitesi,kralın sanat anlayışını, zekasını, topluma bakışını, kısacası, bir insanda varolması gereken yönlerini açığa çıkarır.
 
Bizler kelimelerin anlamlarını az bilmemizden olmalı olacak ki, daima,soytarı ile dalkavuğu karıştırırız. Halbuki soytarı bir tiyatrocudur. Bir sanatçıdır. Ekmeğini sanatını icra ederek kazanır. Gerektiğinde kralını sanatı ile eleştirir. Güldürürken aynı zamanda düşündürür. Ekmeğinin her lokmasında emeği ve zekası vardır. Dalkavukla soytarı sürekli karıştırıldığı için, birine hakaret edeceğimiz zaman o kişiye soytarı yaftasını yapıştırırız. Aslında dalkavuk demek isteriz. Dalkavukluk soytarılık değildir. Dalkavuklar”padişahım sen çok yaşa” sloganını şiar edinmiş insana benzeyen varlıklardır. Dalkavukluk yalakalıktır, yağcılıktır, kemik yalayıcılığıdır. Bu özelliklerinden dolayı dalkavuklar halk arasında köpeklere benzetilirler. Bu da yanlış bir anlayıştır. Köpek anatomik ve fizyolojik yapısı dolayısı ile verilecek bir lokma ekmeğe muhtaçtır. Köpeğe verdiğiniz bir lokma ekmek size minnet duygusu ve sevgi olarak geri döner. Dalkavuklukta sevgi yoktur,minnet duygusu yoktur. Padişahım sen çok yaşa derken,padişah öldüğünde tahtın kendine kalacağını zanneder. Dışı kalaylı içi vay vay lıdır.
Bizim yaşamımıza dalkavukluk soytarılıktan çok daha evvel girmiş olmalı ki, bizde dalkavukluk geleneği gelişmiştir. Hizmet iş kollarını tanımlar iken dalkavukluğu neden bir iş kolu olarak tanımlamamışlar, dalkavuklara efendileri neden bir sendika kurmamıştır. Çünkü dalkavukları aslında efendileri de sevmez. İnanmazsanız etrafınıza bir bakınız! Siz bir başbakanın, bakanın, milletvekilinin, belediye başkanının, müdürün, amirin, patronun, sağını solunu hiç yalakasız gördünüz mü? En azından benim gördüklerimin hepsinin etrafında bunlardan bol miktarda bulunmaktadır.
 
Bu dalkavukların, bu yalayıcıların iki türü bulunur. Zeki olanları, az zeki olanları. Zeki olanları ”boğulacaksam büyük denizde boğulayım” misali kendilerine en uygun kapıyı ararlar. Bunlar seçicidir. Az zeki olanlar, parazitin az semirmiş hayvana yapışıp günlerce karnını doyuramadığı gibi önüne çıkan ilk kapıya dalarlar. Buradan ilk kapı sahiplerine duyururum. Bu yalayıcılar işin acemisidirler altınızdan koltuğu çekip sonra da efendim koltuksuz kalmasın düşüncesi ile kendileri koltuk olup sizi kucağa oturtturabilirler. Veya sizi yalarken yanlış yerlerinizi yalayıp sizi karakter değişikliğine uğratabilirler. Bizlerin birde sizlerle uğraşmaması için bu kelepir yalakalara dikkat ediniz! Yoksa kaç kuruşa satıldığınızı anlayamazsınız.