havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

HANGİ SORUDAN BAŞLAMALIYIZ?

İki küçük çocuğun,iki kardeşin cansız bedenleri Bodrum sahillerine vurunca; gerçekten üzülenlerle , timsah gözyaşı dökerek vicdanlarını aklamak isteyenlerin sesleri birbirine karıştı. Sorular, açıklamalar, yorumlar ve kıyaslamalar... Herkes olayı bir yerinden tutarak dünya aleme insanlık dersleri vermeye kalkıştı. Benim ilk aklıma gelen bir siyahi genç adamın Tanrı`ya yönelik soruları oldu,özetleyerek aktarayım; Saçlarının neden kıvır kıvır, teninin neden siyah, bacaklarının neden uzun olduğunu Tanrı`ya soran genç adama ilahi bir cevap gelir: ``Afrika`nın koşulları!`` Genç siyahi adam buna şöyle bir yanıt verir;``Ey Tanrım! Peki öyleyse benim Amerika`da işim ne?!``

817

    Evet,Bodrum sahillerine vuran iki küçük çocuğun cansız bedeni bana yukarıya çok çok özetle aktardığım trajik bir söylenceyi anımsattı ve soruları buradan sormak istedim. Bu iki küçük çocuğun Bodrum sahillerinde ne işleri vardı? Niçin oradaydılar? Benim açımdan sorulması gereken temel sorulardan ilk sorular bunlar olmalıydı. Bu çocuklar doğduğu topraklarda, şimdi evlerinin önünde ,varsa bahçelerinde, varsa balkonlarında ,varsa oyuncakları ; oyun oynamaları gerekmiyor muydu? Varsın oyuncakları olmasın.Çocuklar çok yaratıcıdır; herşeyi oyuncağa ve oyuna çevirebilirler. Yeter ki onları özgür bırakalım. Niçin ayrıldı bu çocuklar ülkelerinden, arkadaşlarından, dillerinden,oyunlarından?!... Düşlerini,oyunlarını ve oyun arkadaşlarını terk edip, Bodrum sahillerinde sona eren bu karanlık serüvenin sorumlusu kimdi? Hiç düşündünüz mü?!... Gece yarıları bomba ve top sesleriyle, uçak gürültüleriyle yatağından fırlayan bir çocuğun duyguları ve düşleri nasıl parçalanır?!.. Büyüklerin adımlarına ve planlarına uymaya hüküm giymiş çocukların yüreklerinin,duygularının ve hayallerinin nasıl parçalanabileceğini hiç düşündünüz mü?!..

   Evet ,sizlerinde yanıtları var biliyorum.Açıklamalar yapıyorsunuz.Ne kadar da vicdan sahibi büyüklerimiz varmış!... Batıyı eleştirip insanlıktan söz ediyorlar!... Vicdanınızı temizleyemezsiniz!...  Son bir ayda, Türkiye coğrafyasında kaç çocuk öldürüldü kurşunlanarak! Kaç çocuk öksüz kaldı! Kaç çocuk anlamını bilmediği ağıtlara eşlik ettiler!...  Kaç ananın evlat acısıyla yüreği dağlandı! Bodrum`dan Hakkari`ye uzanan hat üzerinde ve bir çok ile yayılan ölümlerin çocukların tüm hayatlarını etkileyecek olan acılara tutsak edilmelerinin aynı savaş ikliminin sonuçları olduğunu, aynı savaş politikalarından kaynaklandığını sorgulamadan; Bodrum sahillerine vuran çocuklar için dökeceğiniz gözyaşının çok fazla bir değeri olmayacak!

   Evet, hiç düşündünüz mü? O iki küçük kardeş bodrum kıyılarında ne arıyorlardı? Bu bilmedikleri tanımadıkları, hayal bile edemedikleri kocaman denizlerin kıyısında ne işleri vardı? Kim sürmüştü bu küçük bedenleri buralara?!.. Bu savaş iklimini dağıtacak, savaş politikalarını etkisiz kılacak güçlü barış rüzgarlarına ihtiyaç var. Görüyor ve biliyoruz ki barış sözcüğü; savaş merkezlerinin ve savaş hükümetlerinin kanlarını dondurmaya yetiyor!... Suçlarını, günahlarını ve tüm insanlığa karşı işledikleri suçları ört pas etmek için, gizleyip karartmak için; yasaklar ve yasaklamalara başvuruyorlar!... Barış isteyen sivil toplum örgütleri,platformlar,yerel basın vb. izlenip denetlenmeliymiş!.. Böyle buyuruyorlar yukarıdan!... Muhbirlik görevleri veriliyor ,baskı ve zulmün bütün araçları devreye sokuluyor.! Toplum teslim alınmak isteniyor!...Korkmayacağız ve teslim olmayacağız!... Çünkü haklıyız,çünkü barış istiyoruz!... Çünkü savaşın ve çatışmaların yarattığı yıkımların farkındayız. Çünkü yaşama hakkını kayıtsız ve koşulsuz savunuyoruz. Çünkü demokrasi, eşitlik ve özgürlük istiyoruz. Çünkü halkların bir arada, eşit ve özgür bir yaşam kurmasının değerine inanıyoruz. İnsanlığın onurunu savunuyoruz. Korkmamızı gerektirecek hiçbir suçumuz yok!...Gizlemek,saklamak,perdelemek istediğimiz suçumuz yok!...

  Evet, bütün coğrafyalarda olduğu gibi kendi coğrafyamızda ve ülkemizde de savaş politikalarına ve savaşa hayır diyoruz. Tek bir insanın bile burnunun kanamasını istemiyoruz. Çocukların top sesleriyle düşleri parçalansın,uykuları bölünsün istemiyoruz. Şehirlerin ve kasabaların işgal görüntülerinden kurtarılmasını istiyoruz. Yollara mayın tuzakları kurulsun istemiyoruz. Şehirlerin ve kasabaların sokaklarında çocuklar özgürce oynasın istiyoruz. Dağlarda kırlarda çocuklar çiçek toplasın, şarkılar söylesin istiyoruz. İşte bu gerçekleri savunduğumuz için korkmuyoruz ve asla teslim olmayacağız. barış çağrılarından savaşa karşı duruşumuzdan ödün vermeyeceğiz. insanlık onurunu sonuna kadar savunacağız.

   Evet,bütün bu gerçeklere sessiz kalarak Bodrum`da sahile vuran iki çocuk için üzülemezsiniz!... Soracağınız her soru, vereceğiniz her cevap eksik kalır. Evet Aylan ve Galip kardeşler Bodrum sahillerinde ne arıyorlardı? Niçin oradaydılar? Hangi politikanın sonucu yaşanılan bu serüven o iki küçük canı,  o iki küçük bedeni bodrum sahillerine sürüklemişti?