havadurum

HAYVAN FELSEFESİ mi? FELSEFE HAYVANI mı?

Hüseyin Çoban

673

 “Hayvanlar benim arkadaşlarımdır ve ben arkadaşlarımı yemem” der. George Bernard Shaw(?)

Ey Hayvanlar;

Empatiyle başlamak istedim. Kendimizi onların yerine koyalım. Sinir hücreli canlılar dünyadan daha az acı çekmeyi hak ediyorlar. Onları yememeliyiz! Onları sömürmemeliyiz! Onların haklarını ihlal etmemeliyiz! Eşitlik doğadaki canlılara saygı ile gerçek manada hakkını ve adını tamamlayabilir.

Hayvan hakları savunucusu, vejeteryan, veganizm hepsi canlı hakları kuruyucusu insanların farklı mertebedekileridir. Gözümüzden koruduğumuz kendi yavrularımızın kardeşidir tüm canlılar.

Vahşi kapitalizmin dinlerle bütünleştirip emrettiği canlıları yemek olarak görün, köle olarak görüp sömürün, gelişimine müsaade etmeyin, evrimsel biyoloji ve mutasyonu çarpıtın, saygı duymayın nutukları altında, savaş tamtamları çalmak, akıllıcılara Çevresel etkilerden biyolojiye zarar verdiği veganlıktan farklı bakış açısını akıllıca yorumlamaktadır. Empatiye yeniden gelelim; et yemeyin diyor,  koparmayın beni diyor, beyaz ürün yemeyin diyor, beni içmeyin, karıştırmayın, dönüştürmeyin diyor. İllaki yemek istiyorsanız, yapay et yiyiniz.

Kısmen etik olan kabul edilebilir; 14 maddeden oluşan Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi, yaşayan bütün canlıların doğal haklara sahip olduğunun ve insanoğlu tarafından hayvanlara saygı gösterilmesinin, bir insanın bir diğerine gösterdiği saygıdan ayrı tutulamayacağının altını çizmektedir. Bu hususta, hayvanlara kötü muamele edilemeyeceği veya zalimane davranışlarda bulunulamayacağı, eğer bir hayvanın öldürülmesi gerekiyorsa(bu cümle dahi kabul edilemez esasında), bunun bir anda, acısız ve korku yaratmaksızın yapılması gerektiği, bir insanın desteğine ihtiyaç duyan her hayvanın uygun beslenme ve bakımı görme hakkına sahip olduğu, hayvanlar üzerine yapılan fiziksel ya da psikolojik acı çekmeye sebep olan deneylerin hayvanların haklarının ihlali olduğu, vahşi hayvanların da yaşama hakkına ve kendi doğal çevrelerinde özgürce üreme hakkına sahip olduğu, ölü bir hayvana bile saygıyla davranılması gerektiği, hayvanların kendilerine özgü yasal statüleri ve haklarının hukuk tarafından tanınmak zorunda olduğu, hayvanların güvenliğinin koruma altına alınmasının devlet örgütleri düzeyinde temsil edilmesi gerektiği vb. gibi hayvan haklarına ilişkin temel ilkeleri ortaya koymaktadır. 11nci maddenin çıkartılıp yerine hayvanların yiyecek olarak görülmemesi ve yiyecek çeşitliliğinde hayvanlar üzerinden değil bitki ve tahıl üzerinden daha sağlıklı ve dengeli beslenme politikası gerektiğini anlatan bir madde ile değiştirilmelidir.

Filozoflardan Deskartes ve Aristotalese göre değersiz olan hayvan mahlukatları, sömürü, yemek ve bilimum işler için kullanılmak için düşünülmüştü. Dinin etkisi altında kalan insanoğlu düzeni devam ettirdi. “Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz, ya da aptallar gibi hep beraber yok olup gideceğiz” – Martin Luther King, 1961 demiş;  ama bu hayvan kardeşlerimize uymuyor. Ahmet Kemal Şenpolat, “Dahi olarak kabul edilen Einstein, Leonardo Da Vinci, Galileo, Edison, Rousseau, Newton gibi bir çok insan et yememiştir.” demektedir. Fazla söze gerek yoktur.  Bu konuda takip edilebilecek ilgili kişiler Jacques Derrida, Peter Singer, Ingrid Newkirk, Henry Spira, Barry Horne ve Paul Franklin Watson bulunmaktadır. Son yüzyılda insan haklarının gelişimine paralel olarak, eşitlerimizin haklı olduklarını savunan bilim adamı, felsefeci, aktivist ve entellektüel hayvan sever insanlar bulunmaktadır.

Mantıkla anlatmaya çalıştığım yazımı korkutarak bitiyorum. Ne kadar çok yerseniz arkadaşlarınızı veya kardeşlerinizi; kanser ve kalp/damar hastalıklarının çoğunluğunu üzerinize alır ve potaya girersiniz ey hayvan ‘Primat’ insanlar, Dostça Kalın.