havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

IŞIK!... ATEŞ!... MADIMAK!...

2039
Madımak’ın “IŞIK İNSANLARI’NIN” anısına…
               Madımak’ı anlatan tablo; sizi, ışıkla ateşin o uzun, derin, hayalleri zorlayan, ironik, çelişkili; çoğu kez yanılsamalarla dolu ilişkilerinin serüvenini, hikâyesini düşünmeye zorluyor. Işıkla ateşin nerede, ne zaman, nasıl tanıştığını, buluştuğunu ve belki de hikâyenin başlangıcını henüz bilen yok. Hayali bir senaryo yazarsak; önce ışık vardı. Kendi yolunda kendi serüvenini yaratarak, yaşatarak, yazarak ilerleyen ışık… Aydınlıkların ve Aydınlanmaların kaynağı… Gölgelerin, renklerin, derinliklerin; yaratıcı, anlamlandırıcı gücü… Güzellikleri gösteren, karanlıkları yok eden, kirli ve tehlikeli olanı işaretleyen, hayatı koruyan güç… Aklı berraklaştıran, bilgiye ulaştıran, bilge güç… Açıklık, şeffaflık, görünür kılmak, anlamak, anlamak, anlamak ve bilgelik… Işık, bilgeliktir. Bilgelik, aydınlık ve ışıklı bir yol… Güzelliklerin, iyiliklerin, yaratıcılıkların yolu…
                Ateş, vandaldır. Yakıp yıkarak, yok ederek; kanlı elleri ile binlerce korkunç destana adını yazdırır. Hikâyenin yok edici güçleri; masal devlerinden mitoloji tanrılarına, kendini bütün nimetlerin sahibi sananların ve onu ellerinde tutmak isteyenlerin korkutan, dizginsiz gücüdür ateş… Yakan, zehirleyen, boğan, kirleten; amansız güçtür ateş… Devlerin, tanrıların, kralların, sultanların, diktatörlerin, egemenlerin ve egemen olanın, güç sahibi olanın piyonlaştırdığı, aklının ışığını çaldığı, ışıktan yoksun bıraktığı güruhların silahı, yol arkadaşıdır ateş… Kirleten, boğan, gökyüzünü zehirleyen dumanlarla yazılmıştır ateşin hikâyesi…
                Bir kez daha var olma, yeniden yaratılma umudu ve inançları; ışığı cennetle, ateşi cehennemle sembolize etmiştir.
                Ve bir gün Prometheus; tanrıların elinden ateşi çalmıştır. Ve eğer Prometheus, ateşi tanrıların ve Zeus’un elinden kurtarabilseydi; kim bilir ve belki de onu, ateşi; “ehlileştirip”, “evcilleştirip” hayatın hizmetine sokacaktı. Ve yine ve belki de Zeus’un öfkesinin nedeni yalnızca bir gücü kaybetmek değil; ateşin “evcilleştirilip”, “ehlileştirilip” hayatın uysal bir yol arkadaşı olmasından duyduğu korkudan kaynaklanmaktaydı. Çünkü ateş; tanrılara, yeryüzünün egemenlerine gerekliydi. Zeus’la Prometheus’un savaşı; ışıkla ateşin de savaşıydı. Işık olmadan, ışığın bilgeliği olmadan; ateşi “ehlileştirip”, “evcilleştirmek” asla mümkün olmayacaktı.
                İki yönü keskin kılıç gibidir ateş; bilgeliğin ışığında, ışığın bilgeliğinde hayata ve yaratıcılığa; cehaletin karanlığında, karanlığın cehaletinde ölüme ve yok ediciliğe hizmet eder.
                Şimdi; Madımak’ı, orada yakılıp yok edilen “ışığın insanlarını” kül eden o karanlık öfkeyi soyutlayarak anlatan Ceren İlyasoğlu’nun tablosu; orta yerinde; alevlerin orta yerinde siyah bir lekeyi sembolleştirerek, ölümsüzleştirmiştir. Orada yakılan “ışık insanları”; ışıklarını, bilgeliklerini, insanlığın yaşamına öylesine derinden bırakmışlardı ki; ışık kadar ölümsüz bir bilgelik destanının kahramanları olmuşlardır. Madımak’ta yakılan bilge insanların; bilgeliklerini, bıraktıkları izleri nasıl unutmayacaksak; onu yakan ateşin bıraktığı kirli izleri, duman lekelerini de unutmayacağız. Resmin orta yerinde, ateş kızıllığının orta yerinde o leke; o karanlık, o kirli, o isli leke; bize hep ışıkla ateşin Sivas’ın orta yerindeki hikâyesini anımsatacak.
Not: Sanatçı Ceren İlyasoğlu’nun “IŞIK” adlı resim sergisi Çanakkale Resim ve Sanatçı Evinde 16-31 Mayıs tarihleri arasında görülebilir.