havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

İSMAİL KAŞDEMİR VE BÜLENT BEHÇET

1871
28 Ekim Pazartesi günü, iki yerel gazetede(Çanakkale OLAY ve Çanakkale HABER) iki farklı ismin sözleri manşetlere taşınmıştı. İsimlerden birincisi İsmail Kaşdemir, ikincisi Bülent Behçet Özüren!... Sayın İsmail Kaşdemir ismini çoğumuz biliriz; kendileri AKP Çanakkale Milletvekili!... İkinci isim Bülent Behçet Özüren; sıradan bir yurttaş, Bayramiç Kurşunlu köyü sakinlerinden birisi!...
Peki bu iki farklı ismi, iki farklı gazete aynı gün hangi nedenle manşetlere taşımış olabilirdi!? Manşetlere taşınma nedenlerini birlikte tartışalım!...
İsmail Kaşdemir; AKP İl Danışma Kurulu Toplantısında; “ çevre platformu adı altında siyaset yapanlara bir çift lafım var; ya samimi çevrecilik yapın ya da siyaset yapın” ifadeleri nedeniyle Çanakkale Haber’in manşetinde yer tuttu.
Bülent Behçet Özüren ise kurşunlu köyündeki feldspat maden ocağının köylülerin ve çevrenin kirletilmesine ve tahrip edilmesine karşı söylediği sözler ve başladığı açlık grevine ilişkin ifadeleri nedeniyle OLAY Gazetesinin manşetinde yer tutmuştu.
Biz bu hatırlatmalardan sonra İsmail Kaşdemir’in sözlerine dönelim ve sözleri bir kez daha yineleyelim; “Ya samimi çevrecilik yapın ya da siyaset yapın” diye buyurmuş!... Kaşdemir’in bu sözleri, çok çeşitli yönlerden ve farklı eksenler üzerinden eleştirilebilir. Ama biz köşemizin sınırlarını gözeterek ve mümkün olduğunca konuyu sadeleştirerek birkaç söz söylemekle yetinelim!... Kaşdemir’in konuya ilişkin ifadeleri sıradan, egemen politikacılığının yaptığı alışılagelmiş klişe retoriklerden biri değilse; son derece sorunlu bir siyaset mantığını ortaya koyuyor diyebiliriz.
Öncelikle şunu söylemeliyiz; siyaset Kaşdemir’in ifade ettiğinin aksine yalnızca siyasi partilerde yapılan ve yalnızca profesyonellerin yetkisinde olan, sivil alanı ve sivil yurttaşları politik alanın dışına iten, hem siyasetin doğasına aykırı hem demokratik değerlere, katılımcılığa aykırı; dar, arızalı bir anlayışın sonucu değildir diye tanımlanabilir.
Genellemeyi sürdürelim; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Uluslararası sözleşmeler, anayasalar ve insanlığın kabul ettiği bütün hukuk metinleri, yurttaşların siyaset yapma hakkını yalnızca partilerle sınırlamaz. Yurttaşlar; her alanda, her zeminde ve parti dışı kurdukları tüm örgütler aracılığı ile de siyaset yapma hakkına sahiptirler!... Sayın Kaşdemir; bu gerçeği bilmeden konuşuyorsa ayıp, bilerek konuşuyorsa daha da büyük bir ayıp diye söylersek kendilerine haksızlık yapmış olmayız sanıyorum!...
Ve yine biz kendisine şu basit noktadan karşı çıkmıyoruz; toplumsal ve sosyal alanlar, gelişmeler ve ilişkiler nereye kadar soyutlarsak soyutlayalım siyasetten bağımsız alanlar ve ilişkiler değildir. Siyaset; bu alanlara bazen doğrudan bazen dolaylı ve özel biçimler altında etki eder. Ama biz bunu hatırlatmayı kendisine yapmayalım, kendilerinin bu ilişkiyi bildiğini varsayıyoruz.
Ama daha görünen bir hatırlatma yapalım; eğer siyasetle çevre arasında doğrudan etkileyici ve belirleyici bir ilişki olmasaydı; bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ihtiyaç olmazdı!...
Bugün; denizlerden karalara, akarsulardan ormanlara teneffüs ettiğimiz havaya kadar(ki kendiside dolaylı olarak Çanakkale’nin havasının temizliğinden söz ederken politika ile çevre ilişkisini ifade etmiş oluyor) hükümetlerin izlediği tüm politikalar, enerji yatırımları, havaalanları, yollar ve bir bütün olarak plan hedefleri sonuçları açısından bakıldığında çevre ile, çevrede yarattığı sonuçlar açısından doğrudan doğruya politik bir ilişki ve anlayış üzerinden şekillenmiş olmaktadır!...
Milletvekili Kaşdemir’in bu ifadelerinin ve önermelerinin gelip dayandığı anlayış; bir “siyaset tekeli” anlayışı ve önermesi olarak özetlenebilir!... Ve bu anlayış ve önermelerin hayat içerisinde bir karşılığı yoktur. Bugün çevre sorunlarının ve tahribatlarının vardığı noktaya baktığımızda; politika ve çevre sorunlarının nasıl iç içe geçtiğini ve politikanın etkilerini yalın bir biçimde görebiliriz. Bir cümle daha söylersek, çevrecileri “samimi çevreciler”, “samimi olmayan çevreciler” diye kategorize etmenin niyet okuyucu ve subjektif, verili durumu, yaşanan sorunları ve ilişkileri anlatmaya yetmediğini söyleyebiliriz!...
Buradan Kurşunlu Köyünde, köyünün ve çevresinin yaşam kalitesini tahrip eden, maden ocağına karşı tepkisini göstererek açlık grevine başlayan Bülent Behçet Özüren adına bir soru soralım; bu maden ocağı sahipleri siyasetin açmadığı, izin vermediği, onaylamadığı bir yoldan gelerek kendi kendine keyfi olarak mı Kurşunlu Köyünde maden arama faaliyetinde bulunuyor!? Burada en basiti ile söylersek; politik merkezler veya egemen politika veya hükümet; bir şirkete rant sağlamakla, çevrenin korunması, sağlıklı bir çevrede sürdürülebilir bir yaşama hakkı arasında bir tercih sonucu şirkete izin vermiş olmuyor mu? Bu politika değilse nedir!? Bu, politika ile çevre sorunları arasındaki siyasi ilişkiyi, siyasi bağı göstermiyorsa nedir!? İşte tam da bu noktada Bülent Behçet Özüren; politika ile çevre sorunları arasında var olan ilişkiyi görerek “samimi çevreci” olan bir karşı duruş sergiliyor.
Ve Bülent Behçet Özüren; ortaya koyduğu bu tutumu ile İsmail Kaşdemir’in sözlerini hayat içerisinde boşluğa düşürüyor.
Evet; İsmail Kaşdemir’in söyledikleri ne kadar siyaset içeriyorsa, Bülent Behçet Özüren’in çevreci tutumu da o kadar siyaset içeriyor!...
İki davranışı sergileyenler açısından kendi tutumlarının farkında olup olmamalarından bağımsız olarak her iki tutum da, siyaset içermektedir!... Tıpkı söz konusu iki ismin sözlerini ve açıklamalarını manşetlerine taşıyan gazetelerin çevre ve siyaset ilişkileri konusundaki tercihlerinin tuttukları politik pozisyonlardan bağımsız olmadığı gibi!...
Özetle; toplumsal ve sosyal hayatın gelişme ve ilişkilerinin tümü, kendini var eden iç dinamikler ve doğası gereği siyasetten soyutlanmış, siyasetten bağımsız gelişmeler ve ilişkiler değillerdir!... Bunun aksi söylemler hayata uymadığı gibi kaba, sığ ve ucuz politik söylemler ve önermeler olmaktan öteye bir anlam ve değer taşımaz!...
Bülent Behçet Özüren ve Kurşunlu gerçeği; bunun en yakın ve en somut örneğidir!...