havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

KAFTANCIOĞLU SOYADININ ÇAĞRIŞTIRDIKLARI

Kaftancıoğlu soyadını ilk kez Canan Kaftancıoğlu?nun CHP İstanbul İl Başkanlığına seçildiğinde duymadık. En azından benim kuşağım için bu böyledir.

9901

 

 

 

Biz Kaftancıoğlu soyadını, Ümit Kaftancıoğlu ile duymuş, öğrenmiştik. Sanırım ve büyük ihtimalle genç kuşaklar Ümit Kaftancıoğlu adını bilmiyorlar. Elbette okumanın, araştırmanın yerlerde süründürüldüğü, “cehaletin övüldüğü” bir ülkede, eğitimin giderek ve daha çok “eğitim” olmaktan çıkarıldığı bir sistemde, Ümit Kaftancıoğlu ve benzerlerinin hikayeleri perdelenecek ve genç kuşaklarca öğrenilemeyecek.

 

Ümit Kaftancıoğlu bir aydındır. Bu ülkenin aydınlık yüzlerinden, temsilcilerinden biridir.

 

12 Eylül’ü tezgahlamak isteyen ve ülkeyi militarize etmek isteyen, toplumu militarizasyonla teslim almak isteyen “derin”-“kontragüçlerin” ve emperyalist odakların 12 Eylül öncesi yarattığı ve kardeş kanının akıtıldığı bir dönemde; 11 Nisan 1980 tarihinde katledilen, bu ülkenin demokratlarından, yurtseverlerinden, aydınlık yüzlerinden biridir Ümit Kaftancıoğlu.

 

Asıl adı Garip Tatar olan bu değerli insanı bir kez daha saygıyla anarak; Kaftancıoğlu soyadının Türkiye’de yaygın olarak bu katliamla duyulduğunu söyleyebilirim.

 

Bu nedenle, bu çağrışımlarla Canan Kaftancıoğlu ismini duyunca, ilgim daha fazla uyandı. Sonra öğrendim ki, Sayın Kaftancıoğlu; Ümit Kaftancıoğlu’nun oğlu Ali Naki Kaftancıoğlu’nun eşidir.

 

Ve sonrasında AKP Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve sahibinin sesi medyanın itibarsızlaştırma, karalama ve hatta iftira ölçüsüne varan linç girişimi ile Kaftancıoğlu, gündemin baş sırasına oturdu.

 

Biz AKP’nin Sayın Kaftancıoğlu’na karşı onu etkisizleştirme, itibarsızlaştırma, edilgenleştirme çabalarını anlayabiliyoruz. AKP için başta İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirler olmak üzere tehlike çanlarının çaldığını sağır sultanların bile duyduğunun, bildiğinin farkındayız. Erdoğan’ın CHP’yi kuşatma, içeride kargaşayı körükleyecek bir hat üzerinden propaganda kampanyasını sürdürdüğünün de farkındayız. Ve belli ölçülerde yöntemlerini tartışsak bile 2019 yaklaşırken bu durumu anlayabiliyoruz. Ya görünüşte CHP’li olanlar?! Onların kopardıkları fırtınaya ne demeli?! Neymiş; Canan Kaftancıoğlu, “Atatürkün askerleriyiz” sloganını değil de “Atatürk’ün yoldaşlarıyız” denmesini daha uygun buluyormuş!.. “Atatürk’ün askerleriyiz” sloganının, militarizmi çağrıştırabileceği yönünde dikkat çekmek istemiş!..

 

Arena programını izlerken, halkın avukatı diye lanse edilen Murat Ergün; Canan

Kaftancıoğlu’nun, sözüm ona “Atatürk’ün askerleriyiz” sözünü eleştirmiyormuş gibi yaparak, Kurtuluş Savaşına, Mustafa Kemal’e ve kuruluş sürecine göndermelerde bulunurken, Sakarya’yı, Dumlupınar’ı zikrederek, bu savaşın (Kurtuluş Savaşının) aynı zamanda militarizm olduğunu ifade ediyordu. Bu ayrı bir tartışma konusu, ama şunu söylemeliyim ki, Kurtuluş Savaşının en son konumlandırılacağı tanım, militarizmdir. Hiç bir ulusal kurtuluş savaşı, hiçbir antiemperyalist savaş ve direniş silah kullanıldı diye, düşmanlar silahla kovuldu diye ‘militarizm’ olarak tanımlanamaz, ifade edilemez. Ya kurtuluş savaşının karakteristiği konusunda doğru kavramsallaştırmaya sahip değilsiniz ya da militarizm ve militarizasyon konusundaki bilgileriniz gözden geçirilmeye muhtaçtır. Sırf Kaftancıoğlu’nu eleştireceğim diye konuşmak, insanı inandırıcılıktan uzaklaştırmaktan öte bir anlam taşımaz. AKP’nin ve gerici cephenin, sahibinin sesi medyanın estirdiği rüzgarlara boyun eğerseniz siz de içinden ve yanından; “Atatürk’ün askeriyiz”-“Atatürk’ün yoldaşlarıyız” ikilemi üzerinden yeni bölünmelere sadece çanak tutarsınız.

 

Komediye bakın; şu ülkede tartışılacak, karşı çıkılacak onlarca problem varken, sorgulanması, eleştirilmesi gereken “iç”-“dış” problemler altında boğulurken, “Atatürk’ün askeri miyiz?” yoksa “Yoldaşı mıyız?” tartışması üzerinden AKP hükümetine can simidi atma beyhudeliğine ve işgüzarlığına soyunmayı anlayabilene aşk olsun!..

 

Özellikle Canan Kaftancıoğlu’nun geçmiş paylaşımlarını eleştirme adına şovenizme savrulmayı, bu tutumun, bir bütün olarak her milliyetten Türkiye halkını birleştirmenin değil, ortak sorunları, “değerleri” olumsuz etkilediğini/etkileyeceğini göremeyecek kadar gaflet içinde olanlara ne söyleneceğini bilemiyoruz?!

 

Sonuç olarak eğer militarizmi anlamak istiyorsanız, 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren cuntasına bakmalısınız. Ve sonrasında topluma dayatılan, toplumu koşullama, tepkisizleştirip etkisizleştime, korkutma uygulamalarının, toplamı üzerinden bir militarizasyonun gerçekleştirilme örneklerini görebiliriz.

 

İster “Mustafa Kemal’in yoldaşıyız”, ister “askeriyiz” diyebilirsiniz. Sanki yoldaşı olmak farklı tarihsel koşullarda askeri olmak söylemini engelliyormuş gibi bir anlayışın gerçekçi olmadığını söyleyebiliriz.

 

Meselenin özü; Canan Kaftancıoğlu üzerinden sadece CHP’yi değil, tüm muhalif güçleri, laik, demokratik cumhuriyeti savunan geniş kitleleri, estirilen, şoven, gerici rüzgarlarla etkisizleştirip teslim alma gerçeği ve siyasi ihtiyacıdır.

 

Son cümlemiz; öyle anlaşılıyor ki, Kaftancıoğlu soyadı, dün olduğu gibi bugün de, statükonun, derin, yüksek ve hassas noktalarını fena halde etkiliyor. Politik hafıza geriye, güncel politik ilişki ve çelişkiler bugüne dair, Kaftancıoğlu soyadından rahatsızlık duyuyor.

 

Not: Bu yazı, Türkiye’nin Afrin operasyonundan önce kaleme alınmıştır.