havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

KAPİTALİST DÜNYANIN ÇELİŞKİLERİ

Günün popüler iki tartışmasını, biraz mizahi bir gönderme ile ifade edersek; yani yeleğin sarısı, soğanın cücüğü gündemine boğulmadan daha gerilerden konuyu ele alalım

7557

 

 

                Hatırlar mısınız? Bir zamanlar BOP diyorduk, sonra GOP dedik, Tek Kutuplu Dünya, Yeni Dünya Düzeni, Kapitalizmin Reformize edilmesi, savaşların sona ereceği, refah toplumunun yaratılacağı, ekonomilerin militarizasyonunun gereksiz kılınacağı… Falan filan…

                Yukarıya sıraladığımız konuların yoğun tartışıldığı dönemler, kronolojik sıralama yapmadan söylersek; Kruşçev ile başlayan, Brejnev ile devam eden ve nihayet Gorbaçov ile nihayetlenen Sovyetler Birliği’nin emperyalist merkezlerle eş güdüm içerisinde sosyalizmi tasfiye sürecinin tamamlanmasını takip eden dönemlerde tartışılıyordu.

                Kısa birkaç şey daha söyleyelim… Artık sosyalizm ve Sovyetler Birliği’nin merkezinde olduğu blok tasfiye edildiğine göre, Kapitalizm ufak-tefek(!) kusurlarını da giderici reformlar yapacak, insanlığın refahı artacak, silahlanma yarışı sona erecek, kapitalizmin mutlak değişmezliği(!) içerisinde insanlık gül gibi yaşayıp gidecekti!.. Açlık, yoksulluk, sefalet ortadan kaldırılacaktı…

                Ekonomilerin militarizasyonuna son verildiği için bu alanda yapılan yatırımlar daha barışçıl alanlara ve insanlığın temel ihtiyaçlarına göre düzenlenecekti… Ve yeni bir dünya düzeni içerisinde hep beraber burjuvazisi, emekçisi, rantçısı,soyguncusu, sömürücüsü el ele, güle oynaya yaşayıp gidecektik!..

                Hani neredeyse kurtla kuzu kardeş olacaktı! Masal böyleydi… Kapitalist-emperyalist propaganda merkezleri, büyük yatırımlarla bu propagandaları örgütlüyorlardı. Artık tarihin sonuydu, sosyalizm de bir daha geri dönmeyecek bir hayal olarak belleklerden silinip gidecekti!..

                Ve fakat yaşanılan son 20-25 yıl, emperyalist-kapitalist merkezlerin bütün bu palavralarını boşa çıkarmış, kapitalist-emperyalist sistemin iç çelişki ve çatışmalarının  sistemin doğasında var olan uzlaşmaz ve iflah olmaz çelişkilerinin ortaya çıkardığı sonuçlar, özetle söylersek Dünya’yı bugün yaşadığımız ; savaş ve çatışmalardan, sömürünün giderek daha yoğunlaşmasına, açlık ve sefaletin yaygınlaşmasına, sermayenin daha çok temerküzüne ve belirli tekelci-emperyalist merkezlerde yoğunlaşmasına, çevre sorunlarından, denizlerden atmosferin derinliklerine kadar, hayatın kirlenmesine ve her alanda sistemin çürümüşlüğünün sonuçlarının daha çok göründüğü ve ortaya çıktığı bir noktaya gelinmiştir.

                Kapitalizmin eşitsiz, sıçramalı, dengesiz gelişme yasalarının bütün sonuçları, savaşların ve savaş tehditlerinin açığa çıkmasını, emperyalistler arası pazar kavgalarının hızlanmasını ve yeni yeni emperyalist “kutupların” ortaya çıkışını gizlenemeyecek, üzeri örtülemeyecek ölçülerde açığa çıkarmıştır.

                Emperyalist merkez ülkelerin, bağımlı çevre ülkeleri ile aralarındaki sömürü ilişkisi ve özellikle merkez ve çevre ülke halklarının yaşamını giderek katlanılmaz ölçülere ulaştırmıştır.

                ABD, AB ülkeleri, Çin, Rusya ve İngiltere kendi manevra ve çıkar alanlarını ve paylarını genişletmek üzere bazen açıktan, bazen yarı açık yol ve yöntemlerle rekabetlerini gizleme gereği duymadan ortaya koymaktadırlar. Bu kapitalizmin doğasında vardır. Ve kapitalizm yeryüzünden silininceye kadar da bu durum değişen ölçülerde devam edecektir.

                Yarı bağımlı, yarı sömürgen, bağımlı ve sömürgen ülke halkları, faturanın en ağır yükünü ödemek zorunda kalmaktadırlar. Dünya işçilerinin kazanımları geri alınmakta ve birer birer budanmaktadır…

                Din gibi, milliyetçilik gibi bütün halklar açısından kutsal sayılan ya da ortak değerler olarak kabul gören değerler ve semboller, sermayenin sınıf çıkarları adına halkları uyutmanın ve köleleştirmenin birer istismar aracı olarak kullanılmaktadır…

                Burjuva devletler, kimi kez kırbaç, kimi kez havuç ve bazen de her iki politikayı da aynı anda uygulayarak işçi sınıfın birliğini, dayanışmasını ve diğer emekçi halklarla buluşmasını ve hatta bu birliklerini uluslararası güçlerle ortak mücadele noktasına ulaştırmalarını engellemek için her yol ve yöntemi denemektedirler…

                Kapitalist merkezlerin, sosyalizmin tasfiyesinden sonra insanlığa vadettiği bütün palavralar birer birer açığa çıkmıştır. Şimdi eski tatlı masalların yerini, şiddet görüntüleri almaktadır. Kapitalizmin uzlaşmaz çelişkilerinin ağır sonuçlarına karşı ayağa kalkan, direnen ve örgütlenen halklar, burjuva devletlerin en ağır baskı ve şiddetiyle karşı karşıya gelmektedirler. Fransa’daki Sarı Yelekliler Hareketi ve direnişi ve giderek yaygınlaşan protestolar bütün bu çelişki ve çatışmalardan, kapitalist sömürü, yağma ve soygundan bağımsız olarak ele alınamaz…

                Emperyalizme bağımlılığın bir sonucu olarak; tarımını, hayvancılığını ve sanayisini geliştiremeyen ülkelerde ise krizler çok yönlü, çok katmanlı ve çok çeşitli biçimler altında ortaya çıkmaktadır. Bizim ülkemizi de bu kategorideki ülkeler içerisinde değerlendirebiliriz. Ve burjuva hükümetler, nesnel gerçeği gizlemek için, din gibi kutsal değerlerin ve bayrak gibi sembollerin istismar edilmesinin yanı sıra neredeyse trajikomik söylemlere başvurmaktadırlar.

                Onca sorun varken, her emekçinin her sıradan yurttaşın sorularla boğuştuğu genel ve yaygın bir hal almışken biz takılmışız soğana!..Efendim depolarda soğan varmış… Be arkadaş! Soğan nerede saklanır? Soğan depoda saklanmaz mı? Vatandaş da soğanını depoda saklıyor...

                Normal olanı, yapılması gerekeni bir suçmuş gibi göstermek, depodaki soğanı günah keçisi yapma başarı ve yeteneğini göstermek, her halde Guinness Rekorlar Kitabına girecek bize özgü bir orjinallik olmalı!..

                Soğanı gündemin ön sıralarına çıkarıp, soğanın acısı ve kokusuyla insanların gözlerini yaşartıp görmelerini perdelemeye çalışacağınıza, viyadükte betonla birlikte toprağa gömülüp hayatını kaybeden işçileri tartışsak, millete küfredenlere dokunulmazlık zırhı giydirmekten herhalde daha hayırlı bir iş olacaktır!..