havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

KARA MİZAH GİBİ!..

1428
               Yolsuzluk iddialarının öznesi olan iki Bakan istifa etti: Muammer Güler ve Zafer Çağlayan!... Eh, günaydın beyler… Daha önceleri nerelerdeydiniz!? Bekleseydiniz ya kabine değişikliğini… Yoksa Başbakan’ın Pakistan dönüşü havaalanında toplanan-toparlanan kitlenin sayısının ve coşkusunun yetersizliği mi sizleri istifa konusunda bu kadar acele ettirdi. (!) Ama siz üzülmeyin; gazete manşetlerinde bu istifaları “erdemli davranışlar” diye okuyabilirsiniz. Galiba soruşturmanın selameti bakımından istifa ettiniz. Spotlarda bunları da okuyabilirsiniz. Ne de olsa iç ve dış güçlere karşı ön saflarda, kahramanca mücadele ettiniz ama ne yazık ki dost belledikleriniz size “tuzak kurarak” “arkadan hançerlediler”. Üzülmeyin, nasıl olsa Adli Kolluk Yönetmeliği ve hallaç pamuğu gibi attığınız Emniyet içindeki “çete”(!) artık size pek tuzak kuramaz!...
                Ne yazık ki bu olayları ciddi ciddi yazmak içimizden gelmiyor. Bu kadar yavuz hırsız manevraları, kurnazlık gösterileri, halkı aptal yerine koyma gayretkeşlikleri; dilim varmıyor ama düşkünlükler insanı mizahi anlatıma zorluyor. Merak etmeyin, arkanızda azımsanmayacak bir medya gücü var. Onlar, “yolsuzluğun üzerine gidilsin AMA”, “hırsızlık yapanlar varsa hesap sorulsun AMA”, “rüşvet ve yolsuzluk nereye uzanmışsa oraya kadar gidilsin AMA” diyerek hakkınızdaki iddiaları etkisizleştirme çabalarını cansiperane sürdürecekler nasılsa!... Yani, arkadan dolanarak savunma şark kurnazlığı ile sizleri ölümüne savunacaklardır.
                Yalnız burada küçük bir sorun var; ben bugüne kadar hırsızlık yapanlar, rüşvet alanlar, boğazına kadar yolsuzluğa batanlar için “ya aferin, sizi kutlarım; ne iyi ettiniz de hırsızlık yaptınız, rüşvet aldınız, boğazınıza kadar yolsuzluğa battınız” diyen bir babayiğide rastlamadım!... Onun için yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvetin savunusu, savunulması hep “ama, fakat, lakin” sözlerinin arkasına sığınarak dolaylı biçimlerle yapılmıştır.
                Nasılsa bu “amacı, fakatçı” zevatın elinde halkı kandırabileceklerini düşündükleri güçlü argümanlar var; “dış güçler”, “faiz lobisi”, “paralel devlet”, “çete”… Evir anlat, çevir anlat nasılsa millet sizin ağzınıza bakıyor!... Çünkü öyle sanıyorsunuz, çünkü öyle olmasını istiyorsunuz!...
                Şu savunmalara bakın; oğlan “pintiymiş”, para kasalarını sırf pintiliğinden getirmiş evin odasına yerleştirmiş. Efendim, evde toplanan tomar tomar paralar; İmam Hatip için toplanmış. Hadi pintiliği anladık diyelim, bari şu yolsuzluk ve rüşvet iddialarını İmam Hatipler üzerinden aklamaya çalışmayın. Ayıp oluyor, kara mizah oluyor!... Ha, şimdi “faiz lobisine” karşı “dış güçlerin” komplolarına karşı cepheye Truva atı misali yeni güçler; sendika konfederasyonları da katıldı. Sanki üyelerinin tüm ekonomik ve sosyal haklarını elde etmişler gibi, şimdide “faiz lobisini” ve “dış güçleri” alt etme seferine çıkıyorlar. Buradan, bu sendika konfederasyonlarının güç ve itibar kazanıp kazanamayacaklarını göreceğiz. Tarih, bu iki konfederasyonun adını not edecektir elbette!...
                Hükümet cephesinin argümanlarından bir tanesi de “Gezi Direnişleri”… Anlıyoruz ki, Gezi Direnişleri sendromu ve Gezi’nin hayaleti hükümetin kimyasını bozmaya devam ediyor. Meğer Gezi bir darbe teşebbüsüymüş; alıcı bulabilirseniz fahiş fiyatla satabilirsiniz; yiyecek olan varsa yedirebilirsiniz. Bizim açımızdan Gezi Direnişini yeniden anımsatarak oralardan durumu toparlamaya çalışmak, yolsuzluk ve rüşvet iddialarını örtbas etme gayretinin güncel bir kara mizah örneğinden başka anlam taşımıyor.
                Bir durup düşünelim; “çete” diye tanımladıklarının “inlerine gireceğiz” diyenler neden yolsuzluk yapanların inlerine girmeyi akıl etmiyorlar, edemiyorlar!...
                Buradan örülen savunma hattı, aklanma çabaları; halkı yedekleme stratejisi; kağıt üzerinde, söylem düzeyinde sahiplerine akılcı gelebilir. Ancak, hayatın aklı, halkın aklı başka türlü işliyor. Nasıl işlediğini birlikte göreceğiz. Halkın vicdanı, vicdanların gözü, vicdanların kulağı yalnızca sizin gösterdiklerinizi görmüyor, söylediklerinizi duymuyor, tüm perdelemelerin ve karartmaların arkasındaki gerçekleri fark ediyor.
Aczin ve telaşın kara mizahıdır tanıklık ettiğimiz…
Not. Bu yazı kaleme alındığında henüz Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar istifasını açıklamamıştı.