havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

KİLİMLİ TÜRKİYE'DİR!

Artık o kasabanın Kilimli'nin adını hepimiz duymuş olmalıyız. Şimdilerde Zonguldak'ın bu küçük kasabasının Gelik beldesi manşetlerden inmiyor. Burada, bir maden ocağı var. 245 işçi çalışıyor. Dört aydır ( şimdi beş ay oldu) ücretlerini alamıyorlar. Çalmadık kapı bırakmamışlar. Vali'ye gitmişler, Kaymakam'a duyurmuşlar, seslerini hükümete ulaştırmışlar, miting yapmışlar; çare yok. Sorunları çözülmemiş. Nihayetinde, 85 işçi madene inerek açlık grevine başlamışlar. Hasta olanlar, fenalaşanlar hastanelere kaldırılmış. Yazı kaleme alındığında 25 işçi, madenin giriş ve çıkışlarını kapatarak eylemlerini sürdürmeye devam ediyorlardı.

659

  Buraya kadar, Türkiye’de, özellikle maden- iş kolunda sıradan bir gelişme denilebilir(!) Ama biraz dikkatli bir gözle ve yakından baktığımızda öğretici derslerle dolu bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin Bursa Renault işçileri ücret artışı için grev yaptıklarında devlet anında olaya müdahale etmiş, kudretini göstermiş ve polis zoruyla makinaların başına geçirmişti. Ama aynı devlet aynı hükümet; dört aydır ücretini alamayan işçiler konusunda kılını kıpırdatmamıştı. Kaymakam suskundu. Vali suskundu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, olaydan habersizmiş gibi davranıyordu. Başbakan böyle küçük işlerle uğraşamayacak kadar meşguldü(!) O, yüksek katlarda devir teslim törenleri ve büyük projelerle uğraşılıyordu. Sendikalar, konfederasyonlar; ölüm sessizliğine bürünmüşlerdi. Türk-iş üst yönetimi, 1 Mayıs’ta ‘’vatan için ter dökenler’’ diye nutuklar atmışlardı. Varsın Kilimli’deki maden işçileri, vatan için ücret almadan çalışsınlardı. Hatta ölsünlerdi. Ne gam! Nasılsa, her şey ‘’vatan için’’ değil miydi!?... Bak, hakkını yemeyelim; Kılıçdaroğlu, CHP’li milletvekillerinden oluşan bir heyet gönderdi madene. Polis, milletvekillerini madenin yanına bile yanaştırmadı. Evet, milletvekilleri bir maden ocağına yaklaşamıyor bile! Burası Sur değil, Nusaybin değil, Yüksekova hiç değil! Burası Zonguldak ilinin Kilimli ilçesinin Gelik beldesinde bir maden! İçeride madenin karanlık dehlizlerinde ölüme yatmış işçiler. Millet iradesinin temsilcileri oldukları söylenen seçilmiş vekiller madene sokulmuyor! Ey demokrasi! Ey hukuk! Ey çalışma yaşamını düzenleyen yasalar! Kudretinizden sual olunmaz! Maksat vatan için ter dökülsün!...

 

   Kılıçdaroğlu, derin ve büyük stratejilerle uğraşıyor. O, ‘’memleketi terör belasından’’ kurtarmak isteyen hükümet politikalarının, daha doğrusu Cumhurbaşkanlığı projelerinin yolunu temizlemekle meşgul! ‘’İstedikleri her şeyi verdik, hadi çözün bakalım, hadi bitirin terörü bakalım’’ politikalarını allayıp pullayıp derinleştirmenin hesaplarını örmekle meşgul!...

 

  Hükümet ‘’terörü’’ bitiremeyince diyecek ki ‘’ Ne istediniz de vermedik?!’’ sonra bunun üzerinden politika üretecek. Hayırlı işler Kemal bey! Kilimli’de terör mü var, sıkıyönetim mi var? Vekiller oraya giremiyor ne diyorsun?

 

  O, dalgalarını Saray’ın oluşturduğu sularda sörf yapıyor. Düşmemek için yaptığı manevraları ustalık sanıyor! Dalgayı üretenler dalga üretmekten vazgeçtiklerinde, derin bir sessizlik... Adım atacak ‘’Saray ne der?’’. Bütün hareketlerini, AKP’nin ona ne söyleyeceğine endekslemiş. Sadece defans yapıyor.

 

  Türkiye öyle bir ülke haline gelmiş ki, hangi taşı kaldırsanız bir çürüme, bozulma, yozlaşma kokusu alırsınız. En büyük sorundan en küçük soruna kadar söylenecek sayısız söz, yapılacak sayısız eylem ve etkinlik olanakları her gün biraz daha artarken, bir ana muhalefet partisi için politika üretmenin imkanları her gün yeniden gelişip derinleşirken, Saray’ın ürettiği, yaydığı ve hatta yayma ihtimali düşünülen konuların çemberini kıramayan ve biz yurttaşların anlamakta zorlandığı bir kafa karışıklığı girdabında, her gün biraz daha kendini anlamsızlaştıran bir tutumla karşı karşıyayız.

 

 

  Örneğin CHP milletvekili Rıza Türmen’in bir platform, bir cephe, laik demokratik bir Türkiye için önerdiği mücadele ve birlik konularındaki çağrı ve görüşlerine, günümüze denk düşen bu değerli önermelere Kılıçdaroğlu ne diyor, ne düşünüyor?

 

  Kuşkusuz ki Cumhuriyet Halk Partili milyonlarca emekçi, yurttaş; laik ve demokratik bir Türkiye için verilecek mücadelede en etkin rolü üstleneceklerdir. Sadece meclis grup toplantılarında laik demokratik Cumhuriyeti savunmanın yetersiz olduğu, bugünün sorunlarını çözecek bir karşı koyuş olmadığını umarız Kılıçdaroğlu gecikmeden anlar.

 

   Biz, bir kez daha yinelemekte yarar görüyoruz: CHP milletvekili Rıza Türmen’in önerileri, AKP’nin Türkiye’yi sürüklemek istediği siyasi gericiliğin yoğunlaşmasını, faşizmin kurumsallaştırılıp derinleştirilmesini, tek adam diktatörlüğünü önleyebilmek açısından uygulanabilir bir çözüm yoluna işaret etmektedir.