havadurum
Turgut Çamer

turgutcamer@hotmail.com

KOÇ – ÜLKER Ortaklığı Nasıl Okunmalı?

2830
Değerli okurlarım, Ulusal Eğitim Derneği(UED)nin “Cumartesi Konferansları” dizininde geçen hafta İktisatçı-Öğretim Üyesi Gürsan ŞENALP’in “Büyük Sermayenin Değişen Yapısı” konulu konferansını izleme olanağını buldum. Katılımcılar adına sunumdan ziyadesiyle yararlanıldığına tanık oldum. Bu vesileyle, 2012 Aralık ayının son haftalarında gerçekleşen Koç-Ülker ihale ortaklığını irdelemeyi toplumsal bir görev sayarak bu hafta ki yazımın başlığı yaptım.
 
Dilerseniz önce, “Kapitalist gelişmenin bu gün geldiği noktaya ne denir?” Sorusuna yanıt verelim ve bazı çıkarsamalarda bulunmaya çalışalım.
 
***
 
Evet… Küreselleşme; kapitalist gelişmenin bugün geldiği noktadır. Aslında bu tanım küreselleşme konusunda söz sahibi olan uzmanların da ortak tanımı değil midir?
 
Kapitalizm 300-360 yıllık tarihi boyunca, kendisini yenileyerek çeşitli-türlü evrelerden geçmiştir. Ülkemizdeki entel liboşların, satılmış işbirlikçi sermaye uşaklarının çarpıtmalarına karşın… Küreselleşme gelişmenin “motor gücü” değil Emperyalizmin bugünkü adıdır.
 
* Hem küreselci olunup hem de, tam bağımsızlık savunulabilir mi?
 
1980’li yıllarda başlayan “Özelleştirme-Serbest(Soygun)Piyasa Ekonomisi” kavramları özellikle bizim gibi az gelişmiş ülke halklarına benimsetilmeye çalışıldı, çünkü “Küreselleşme” olgusunun kabul ettirilmesini kolaylaştırmak gerekiyordu.
 
Bugün küreselleşmeyi savunanların sav’ı; ‘sınıf mücadelesi bitti, sınıflar ortadan kalktı’.. biçimindedir. Oysa bugün dünyada emekte vardır, sermayede vardır, sömürüde vardır. Emek ile sermaye var olduğu sürece de, emek-sermaye çelişkisi (mücadelesi) olacaktır. Bunun adına da apaçık “sınıf mücadelesi” denir.
 
Hele hele sınıf mücadelesi bitti demek; sermaye dalkavukluğu yapmak, küreselleşmeyi (emperyalizmi) cici göstermek de küreselleşmecilere uşaklık etmektir. Çünkü adı küreselleşmede olsa emperyalizm yine sömürü demektir, değişen salt sömürünün yöntemi ve biçimidir.
 
Artık günümüzde küreselleşmeyi şöyle de ifade edebiliriz sanırım; - “Küreselleşme dünyanın küçültülerek tek bir pazar haline getirilip, tek merkezden ve az sayıda sermaye gurubu tarafından yönetilebilecek bir organizasyonun sağlanacağı aşamanın adıdır.”
 
* Bizim özel-güzel ve de narin sektörümüz(!) Köprü-otoyol gelirlerine göz koyacağına; Arjantin, Mısır ve benzeri ülkelerin işsizlerine istihdam yaratacağına kendi ülkesinin işsizleri için yurt içinde yatırım yapsa daha iyi olmaz mı?
 
Olmaz! Çünkü, büyük sermaye artık ulus dışıdır, istediği ülkede yatırım yapmak istemektedir, bu yüzden büyük sermayeye artık vatan lazım değildir!
 
Nasıl ki; ABD için ilişki kurduğu ülkelerin rejiminin bir önemi yoksa, bizim büyük sermayenin de bir rejim kaygısı yoktur. Ülke Şeriata doğru dörtnala koşuyormuş, Faşizme yöneliyormuşumurlarında mı? Onlar için tek yol salt çıkarlarını korumak değil midir?
 
Ülkemizde; Devlet öncülüğünde planlı ekonomi politikaları da uygulanmıyorsa, bizim sermayemiz neden sıkıntıya girsin! Hem onlar için ‘ulus devlet’ de ne demek oluyor değil mi?!
 
***
 
Şimdi de “Koç-Ülker” ihale ortaklığını nasıl okumalıyız sorusuna yanıt arayalım. Sizi bilmem ama, ben şöyle okuyorum;
 
* Rahmi KOÇ –“Tayyip Erdoğan’ın 1 Milyar Doları var, bu parayı nereden buldu?” sorusunu sormuştu. Bu soruyu sorduğu için neredeyse Türkiye’yi terk etmeye yani dünya turuna çıkmaya mecbur edilen Rahmi Koç’un ihale ortaklığı, Tayyip Erdoğan’a teslim bayrağı çekmesi ya da biat etmesi anlamına gelmiyor mu? Bence geliyor!..
 
* Duayen isim Rahmi KOÇ’un teslim olması ile TOBB’dan sonra iş dünyamızın büyük örgütü olan TUSİAD’da, AKP ile Tayyip Erdoğan’ın karşısında artık hazır ol vaziyetinde değil mi? Bence o vaziyettedir!..
 
* Pek çok ihale ve satışta olduğu gibi Koç-Ülker ihale ortaklığı sürecinde, siyasi irade ne istemişse o olmuş ve hiçbir firma fiyat artırımına, yani rekabete veya yarışmaya girememiştir. Bu tablo, Türkiye’de ki rejimin vahşi ve buyurgan kapitalizm olduğunun kanıtı değil midir? Bence kanıtıdır!..
 
* Koç-Ülker ihale ortaklığı Türkiye’de ki elit jakobenlerle muhafazakarların iki yüzlülüğünü belgelemiştir, zira malum onlarca yıldır bu ülkede Rahmi Koç ‘küfrün, laikliğin ve kilisenin mümessili!’ diye sunulmasına ve saldırıya uğramasına karşın ÜLKER ile yaptığı ortaklık alkışlanabiliyor. Keza, 28 Şubat’ta irtica sermayesi olarak adlandırılan ÜLKER, KOÇ tarafından kucaklanabiliyor. Böylece Koç-Ülker ortaklığı, Türkiye’de ki laik sermaye ile dinci sermayenin ayni ‘küresel efendiye iman’ ettiklerini kanıtlamıyor mu? Bence kanıtlıyor!..
 
***
 
Sevgili Çanakkale OLAY okurları, ‘paranın dini-imanı olmaz(!)’ ortaklığını ben böyle okudum. Siz de istediğiniz gibi okuyun!.. Görülen ve yaşanan odur ki; Emperyalizm 19. yüzyıl da başaramadığını 21. yüzyıl da başarmaya çalışıyor. Son 30 yıldan bu yana da zengin ülkeler daha zengin, fakirlerde daha fakir olmuştur.
 
Sonuç olarak, küreselleşmenin insanlığa bu günkü maliyeti şimdilik budur…
 
*** YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN