havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Kazdağları ve keskinleşen çelişkiler

Kazdağları'na geçmeden, ABD'nin İranlı General Kasım Süleymani'ye yönelik suikastının, hangi politikaların sonucu olduğuna ve bu politikaların hangi gelişmeleri etkilediğine/etkileyeceğine değinmekte yarar var.

5118

 

 

 

İlk önce emperyalizmle halklar arasındaki çelişkilerin ve giderek doğrudan ya da dolaylı açığa çıkan çatışmaların, yoğunlaşıp yaygınlaştığını söylemeliyiz… Elbette, emperyalizmle halklar arasındaki çelişkiler, emek-sermaye çelişkisinin üzerinde yükselmekte ve aynı zamanda üzerinde yükseldiği bu çelişkiyi, “geriye dönerek” derinleştirip daha da keskinleştirmektedir.  

 

Artık, çok özel, özgün ve tekil bazı gelişme ve durumlar dışında, dünyanın neresinde ve hangi ülkesinde olursa olsun, gerçekleşirse gerçekleşsin, iktidarların ve halkların uyguladıkları politikalar, attıkları pratik adımlar, doğrudan veya dolaylı olarak, ya emperyalist politikalara, ya da halkların emperyalizme karşı mücadele politikalarına bağlanmaktadır…

 

Bu, çevre hareketlerinden sanata, sendikal hareketlerden diğer ülkelerle ilişkilere, kısacası hayatın tüm alanları için geçerli olan, geçerli olduğu gözlemlenebilen, objektif bir durum haline gelmiştir…

 

Buradan Kasım Süleymani olayına geldiğimizde, ABD emperyalizminin, Ortadoğu politikalarından, aslında dünya halkalarına karşı izledikleri emperyalist politikalardan; ki bu politikaların özü, yağma, talan, sömürü, işgal ve halkları savaş ve savaş tehditleri ile suikastlarla etkisizleştirilmesi, korkutulması ve hizaya sokulması olarak tanımlanabilir.

 

ABD ile İran arasında ilan edilmiş açık bir savaş yoktur!...

 

Üçüncü bir devletin sınırları içerisinde gerçekleştirilen bu olayın en kestirme ifadesi; Trump’ın daha önceki bütün “asker çekme” söylemlerine rağmen, Ortadoğu’da, ABD’nin bilinen politikalarından vazgeçmediği, geçmeyeceği ve halkların birleşik ve örgütlü mücadelesi ile bu coğrafyadan sökülüp atılmadığı sürece de, geleneksel emperyalist çizgisini sürdüreceğinin son örneğidir Kasım Süleymani suikastı!...

 

Şimdi, dünyanın hangi ülkesine, hangi olaya bakarsak bakalım, biraz irdelendiğinde, emperyalizmi ve onun işbirlikçisi konumundaki iktidarların ilişkili olduğu emperyalist merkeze/devlete ait izleri görmekteyiz…

 

Özellikle, günümüz koşullarında hangi sorunla ilgili olursa olsun, halklarla ilgili genel problemlerin sonuçları üzerine atılan adımlar, ya emperyalist politikaların ya da ona karşı halkların çıkarına olan politikaların güçlenmesine ve halkların hareketinin ve etkinliğinin doğrudan ya da dolaylı olarak, bu iki güç merkezinin kuvvetlerine bağlanması sonucuna yol açmaktadır…

 

Kasım Süleymani olayı ve bu suikasta karşı, bölge ve dünya ülkelerinin yöneticilerinin açıklamaları, sadece kendi öznel çelişkilerinin açığa çıkmasını değil, emperyalizmle olan bağlarının da izlerini ve damgasını taşımaktadır… Bu suikast yeni sonuçlar ve gelişmeler üretebilecek özellikler taşıyan ve emekçi halkların dikkatle izlemesi ve emperyalist politikaları bilince çıkarabilmesi açısından da önem taşımaktadır…

 

Buradan Kazdağları mücadelesine dönebiliriz…

Son üç haftadır, Kazdağları Direnişinin İskele Meydanı’nda ‘El ele insan zinciri oluşturma’ eylemlerine genişlediğini ve giderek el ele insan zincirine katılımın her hafta biraz daha arttığını söylemeliyiz…

 

Sonrasında Yalı Hanı’nda düzenlenen forumların da yararlı olduğunu ve bu direnişin kitleselleşmesine katkı yapacak, kullanılan araçları çeşitlendirecek önerilerin ve görüşlerin ortaya çıkması açısından da süreklileşmesinin karar altına alındığının olumlu bir gelişme olarak altını çizmekte yarar var…

 

Başından beri yinelemeye çalıştığımız gibi Kazdağları ve Türkiye’deki çevre sorunları, emperyalist ilişkilerden ve emperyalizme bağlanmış politika ve güçlerden, organizasyonlardan bağımsız olarak ele alınamaz…

 

Eğer kitleler çevreyi tahrip eden, geleceğe dair büyük tehlike ve tehditler içeren bu maden şirketlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin, emperyalizmle, emperyalizmin sömürü politikalarıyla ilişkilerini doğru bir noktadan kuramazlarsa, en fazlası bir yerden kovduğunuz bu şirketleri, ülkenin başka coğrafyalarında karşınızda bulursunuz…

 

El ele oluşturulan insan zincirleri, aslında ülkenin çevre sorunları ile boğuşan bütün yöre halklarının, ellerinin, mücadelelerinin, güçlerinin ve bilinçlerinin birleşmesinin de kalıcı ve nihai başarılar için gerekli ve tarihsel bir öneme sahip olduğunun altını, bir kez daha çizilmesi gerektiğini ifade etmeliyiz…

 

Elbette burada emperyalizmin teşhir edilmesi; doğanın yağmalanması ve talan edilmesi ile yani somut ve karşımızda olan maden şirketlerinin emperyalizmin bir uzantısı olduğu gerçekliği üzerinden yapılmalıdır ve bu özel bir öneme sahiptir. 

 

Diyebiliriz ki bugün, tüm çevre mücadelelerinde olduğu gibi, Kazdağları için verilen mücadelenin de ister bilincinde olunsun, isterse olunmasın, kendiliğinden ve doğal bir biçimde, anti-emperyalist niteliği ve emperyalizme karşı verilen mücadeleye bağlanmış olduğu gerçeği gizlenemez!...

 

Bizim vurgulamak istediğimiz yön; kendiliğinden, halkların anti-emperyalist mücadelesine bağlanmış olan Kazdağları direnişinin, anti-emperyalist bilinçle donatılması ve hedeflerin daha bir berraklaşması, geleceğe bırakılacak olan anti-emperyalist mücadelenin bir kültüre dönüşmesi ve kalıcılaşması, bağımsızlık mücadeleleri için değerler oluşturması açısından da son derece yaşamsal ve tarihsel öneme sahip olacağı düşüncesindeyiz…

 

Artık, saflar giderek netleşiyor, Kazdağları’na sahip çıkanların safları da Alamos Gold’un arkasında duranların safları da giderek daha çok belirginleşiyor… Aylardır Çanakkale’de Kazdağları sorunu tartışılırken, bugüne değin hiç sesini çıkarmayan partiler ve çeşitli organizasyonlarla bu aşamadan sonra gidip görüşmek, “onlar da Çanakkale’de yaşıyor” gerekçesiyle zaman öldürmekten, Kazdağları’nın emeğini boşa harcamaktan başka bir sonuç vermez!...

 

Sorun, onlarla uğraşmak değil, halk yığınlarını birleştirme sorunudur. Güç ve enerjilerimizi buraya yoğunlaştırmalıyız…