havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

MAHKEME KARARLARI

1627
               Bu yazımızda üç mahkeme kararı üzerine düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Kararlardan birisi Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz Davası hükümlülerinin bireysel başvuruları üzerine alınan karar ve sonrasındaki gelişmeler; diğer bir karar, 12 Eylül Davası diye adlandırılan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı davanın mahkemece hükme bağlanması; üçüncü mahkeme kararı ise Çanakkale yereline ait bir karar oldu. Biz üçüncüden başlayalım.
                Geçen yıl Gezi Direnişi sırasında ekmek almaya giderken gaz fişeği ile başından yaralanarak yaşamını yitiren 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın ölümünün birinci yılında Çanakkale’de yapılan anma yürüyüşü sonrasında; İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğü gösteriye katılanlara 2911 sayılı yasa kapsamında ve “kamu düzenini bozma”, “trafiği engelleme” gerekçeleri ile gösteriye katılanlardan 125 kişiye 356’şar lira idari para cezası vermişti. Gösteriye katılanlardan para cezasına çarptırılanlar cezanın iptali için Çanakkale 1. Sulh Ceza Mahkemesine itiraz ettiler. İtirazı değerlendiren ilgili mahkeme cezaları iptal etti. Mahkemenin bu iptal işlemi kimilerince basit ve sıradan bir uygulama gibi görülebilir. Ama yargıç Dr. Halil Güner’in referansları ve iptal gerekçeleri; günümüzün siyaset-hukuk, yürütme-yargı ilişkileri düşünüldüğünde ve bu alandaki verili Türkiye tablosuna bakıldığında bir mahkeme kararından daha fazla değer ifade ettiğini söylemeliyiz. Birçok kez siyasetin ve idarenin genel eğilimini gözeten mahkeme kararlarını düşündüğümüzde, yürütmenin yargıya açık müdahalelerini değerlendirdiğimizde; bu kararın değeri bir kat daha artmaktadır. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddelerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin emsal kararlarına ve Anayasa’nın ilgili maddelerine göndermeler yapılması, referanslarını buralardan alması; öncelikle hukukun evrensel normları adına, iç hukuk adına, demokrasi adına, özgürlükler adına ve yargının bağımsız karar verebilmesi adına saygıyla karşılanması gereken bir karar olduğunu vurgulamalıyız. İfade özgürlüğü adına, örgütlenme özgürlüğü adına, toplantı ve gösteri haklarının kullanılması adına; sağlam bir hukuk mantığını özgürlüklerin esas, yasak ve kısıtlamaların istisnai olduğunun altının çizilmesi adına altı önemle çizilmesi gereken, saygı ile anılması gereken yargı kararları arasına yazılmayı hak eden bir karar olma özelliği taşıdığını söylemeliyiz. Hukuk ve yargı kararları konusunda umutsuzluğa düşenler açısından umut verici ve moral değerleri yükseltici bir karar olduğunu söylemeliyiz. Bu kararın altına imza atan yargıçları bütün yukarıda sıralamaya çalıştığımız değerler adına saygıyla selamladığımızı yinelemek bizim açımızdan bir yurttaşlık ödevi sayılmaktadır.
                Tartışılan ikinci mahkeme kararı; Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın müebbet hapse mahkum edildiği karardır. İki cuntacı, iki darbeci generalle sınırlı kalan bir 12 Eylül hesaplaşması!... Hepsi bu kadar mı!? Önce şunu söylemeliyim, bu karara kendi içinde bir önem atfedilebilir. Ama benim açımdan, bir insan hakları savunucusu olarak Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya’nın zindanlara tıkılması mutluluk verici bir olay değildir. Nerede Ankara Emniyeti’nin  o ünlü DAL ekibi!... İnsan bedeni üzerinde yaptıkları işkencelerle araştırmalar yapan o ünlü ekip, nerede!... Nerede işkenceci cellatlar!... Nerede insan soyuna yabancılaşmış katiller!... Nerede kontrgerillanın tetikçileri!... Eli; aydınların, yazarların, sendikacıların, emekçilerin, üniversite hocalarının, gençlerin kanlarına bulaşmış katiller!... Bu iki cuntacı eskisinin rütbelerini sökerek, hapse atarak, o kanlı karanlık dönemin hesabının kapatıldığını sanmamızı isteyenler yanılıyorlar; o hesap başka zeminlerde, gerçek hukuk ve adalet zeminlerinde bir gün mutlaka görülecek!... Neydi 12 Eylül darbesinin arka plan ilişkileri!... Darbeye giden yolun taşlarının örülmesine kimler hizmet etmişti!... Hepsi bu kadar mı!? Şimdi bu kararla, Türkiye demokratikleşti mi!? Darbeyi şekillendiren emperyalist merkezlerle ve onların işbirlikçileriyle Türkiye’nin bağları koparıldı mı!? 12 Eylül’ü besleyen ekonomik ilişkiler, siyaset anlayışı ve yönetme kültürü, güç ilişkileri değişmeden, onunla köklü hesaplaşmalara girilmeden; darbelerle ve darbecilikle göstermelik yapılan hesaplaşmalar eksik kalacaktır.
                Son olarak; Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz hükümlüleri ile ilgili verdiği kararın bu davadan cezaevinde olanların tahliyesiyle sonuçlanması kararı oldu. Balyoz Davası; sıkça değinildiği üzere hukuk ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı, ortaya konulan delillerden ve savunma hakkı ihlaline uzanan bir dizi olumsuzlukların yaşandığı bir süreç olarak bilinir. Kim olursa olsun, inancı ne olursa olsun, hangi düşünceleri taşıyor olurlarsa olsunlar; bağımsız mahkemeler tarafından, hukuk ihlalleri yapılmadan, savunma hakları sonuna kadar değerlendirilmeden verilen hükümler tartışmalıdır ve bir hukuk ihlaline işaret eder!... Adalet duygusunu zedeler!... Dahası, eğer bu kararlar özel yetkili mahkemeler tarafından verilmişse ve siyasi çatışmaların, güç ilişkilerinin kararlar üzerinde, süreçler üzerinde doğrudan etkisi olmuşsa; sonuçlar hukuk adına, adalet adına, vicdan adına sürekli sorgulanır ve tartışılır!...