havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

MASKE

1335
Yazının başlığından da anlaşılacağı gibi maskeye takıldım. Anladım ki maske, yalnızca bir aksesuar değildir. Özellikle toplumsal olaylarda derin anlamları, gizli niyetleri ve hatta ‘Vandal’ eğilimleri gizlemek için kullanılan tehlikeli bir silahmış meğer!... Hükümet sözcüleri  konuyu böyle ele alıyorlar. Bu kötülüklerin kaynağı maskeleri düşürmek istiyorlar. Tabi durum böylesine ciddi olunca hemen yeni yasalar, yargı paketleri devreye sokuluyor. Maske, bundan böyle bir düşmanlık simgesi ve sembolü olarak ‘misliyle karşılık bulacak’!
      Sakın kıyafet özgürlüğü, giyim kuşam özgürlüğü demeyin. Ve hatta ‘velevki siyasi’ diyerek maskeyi savunmaya kalkışmayın.
     Şunu da unutmayalım yüzünüz kapalı ve maskeliyseniz bir kazaya, bir kaza kurşununa kurban gidebilirsiniz. Can güvenliğiniz için de maskenizi çıkarmalısınız. Zaten Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Ethem Sarısülük maske taktıkları için vurulmadılar mı!?
     Bir uyarı da sokaklarda oynayan çocuklara ve onlara çizgi film kahramanlarının maskelerini satan marketlere olsun. Bu çocukları maskeler satarak geleceğin ‘vandalları’ ve ‘teröristleri’ olarak yetişmeleri için sattığınız maskelerin, rolünü biliniz!...
     Sakın, insanların neden yüzlerini gizlemek, maske takmak zorunda bırakıldığını düşünmeyin. Bu ülkede toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını, özgürlüğünü sonuna kadar kullanmanıza karışan mı var!? Kafalarınıza hedef gösterilerek sıkılan gaz fişeklerini, gözünüzü kör eden plastik mermilerin, hayati organlarınıza sıkılan gerçek mermilerin, uzaylıların provokasyonu olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
     Buraya kadar anlatılan maske sorununun çözümü kolay yasayı çıkarırısınız, maskelileri enterne edersiniz, gözaltına alırsınız iş biter. Amma velakin devlet eliyle maske taktıklarınız ne olacak!? Örneğin:  Ethem Sarısülük’ü öldüren polis memuru mahkeme karşısına peruk, gözlük ve bıyıkla çıkarılıyor. Neden? Yine Ali İsmail Korkmaz’ın katil zanlılarından polis memuru, Hüseyin E. Cinayetin işlendiği sokağı gören otel kamerasının çektiği görüntülerin silinmesini isterken kimleri, kimlerin yüzünü, görüntülerini, maskelemek istiyor. Cevabını söyleyebilecek bir yetkili var mı, acaba ? merak etmeyelim mi, soru sormayalım mı yoksa maske kullanma, gerçeği maskeleme tekeli size mi ait diyelim.
     Ama bana sorarsanız buraya kadar yazılan konu ve sorunlar kolayca çözümlenebilir. Ben başka bir maskeden söz etmek istiyorum. Başka bir kültürden bin bir surat, ikiyüzlülük kültüründen. Her türlü melanetin yapıcısı, yaratıcısı ve uygulayıcısı oldukları halde; kürsülerden meydanlardan halkları kandırmak için suratlarına takındıkları, taktıkları yalan ve hile maskelerinden söz etmek istiyorum. Dikkatli bir gözle onların yüzlerine bakarsanız jestlerini, mimiklerini incelerseniz, ses tonlarına, vurgularına dikkat kesilirseniz, yüzlerine takındıkları ifadelerin, birer maske olduğunu görürsünüz, duyarsınız, anlarsınız.
     Demokrasi dediklerinde;  yüreklerinin otoriterlik için çarptığını, özgürlük dediklerinde akıllarından yasak planları geçirdiklerini, vatanseverlik dediklerinde banka hesaplarını şişirmenin yol ve yöntemini kurguladıklarını, milletin refahı dediklerinde halkı soyup soğana çevirmenin stratejisini adım adım uygulamaya sokmanın, peşinde olduklarını; izleyicilerin, dinleyicilerin ve aslında dünya alemin anlamaması için yüzlerine maskeler taktıklarını, iki yüzlülük görüntülerini inandırıcı kılmak için toplumun değerlerini nasıl hayasızca maskeleyerek kullandıklarını dikkatli bütün gözler ve kulaklar anlayabilir.
     İşte asıl tehlikeli maske, maskeleme buradadır. Onların Hitler kadar sosyalist(!), Mussolini kadar demokrat(!), Franko kadar özgürlükçü (!) olduklarını anlayabilmek için ne büyük bir akla, ne sonsuz bilince ihtiyaç vardır. Yalnızca geri dönüp tarihin sayfalarına bakmak yeterlidir.
     Kendi çıkarlarını, çalıp çırpmalarını, sömürü ve zulümlerini gizleyebilmek için her gün değişen koşullara uygun maskeleri suratlarına taktıklarını görebilirsiniz.
     Galiba altmışlı yılların sonunda veya yetmişlik yıllardan anımsıyorum. Yüzüne kukulete takmış, maskeli bir kontrgerillacı gazeteciye şöyle diyordu; ‘ biz, serdengeçtileriz gerekirse sokak sokak savaşırız!’. Kime karşı biliyor musunuz savaşacaklardı? Bu ülkenin yurtseverlerine, aydınlarına, demokratlarına karşı!... Yeni Ortam gazetesi yazarı İlhami Soysal’ı kaçırıp Ziverbey köşkünde işkence yapanlardan biri olabilirdi. Sonra bu kültür kontrgerillada yaşatılarak binlerce faili meçhul cinayetlere kadar devam etti!... Ve korunup, kollandılar. Maskelerine dokunulmadı. Sokak ortasında cinayet işleyenler, halka kurşun sıkanlar, gençleri katledenler; gizlendi, saklandı, yüzlerine maskeler takılarak yeni cinayet görevlerine kadar korunup kollandılar.
     Tarih, bize öğretiyor ki; sınıflara bölünmüş bir toplumda baskı ve zulmün egemen yönetme biçimi olduğu bütün toplumlarda, yönetici sınıflar, düzenden nemalananlar, halkı sömürenler; baskıladıkları, susturmak istedikleri, yedeklemeye çalıştıkları, sömürdükleri geniş emekçi yığınlarını aldatmak için her zaman yüzlerine sahte maskeler taktılar.   
     Evet, bugün gösterilerde maske takanları etkisiz kılmak, o büyük maskeliler balosu arenasında bin bir suratlılar ortasında en kolay çözülebilecek küçük bir ayrıntıdır. Asıl sorun toplumların ve insanlığın sefaletine, yoksulluğuna, hürriyetsizliğine sebep olan; kar uğruna savaşları tezgahlayan, doğayı tahrip eden ve bugün insanlığın gelişiminin önünde engel olan, tarihsel olarak çürümüş olan güçlerin maskelerini düşürmek görevinin gerçekleştirilmesinin zorunluluğudur. Bu görevi yerine getirecek olanlar dünyanın bütün coğrafyalarında yaşayan mazlum ve mağdur olan halklardır. Onların gücüdür.