havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

MEĞER REFAHTANMIŞ!?

Hadi olumlu tarafından bakalım, hadi hep birlikte içimizi iyimserlikle dolduralım.. Hadi, gördüklerimize, yaşadıklarımıza, bildiklerimize değil bize söylenenlere inanalım..

7333

 

Bu kadarla da kalmayalım, söylenenlere biat edelim!.. Kimsenin, dahası zirvelerin bize yalan söyleyecek hali yok ya!.. Bizim de “kandırıldık be yahu” diye konu komşuya şikayet edecek halimiz yok ya…
Efendim meğer et fiyatlarının yüksekliği refahtanmış!.. Doğrusu düşününce aklıma yattı… İzah edilince anladım. Meselenin özünün arz-talep ilişkisine dayandığını kavradım…
Nasıl oluyor izah edeyim: şimdi bizim milletçe cepte para çok!.. Harca harca bitmiyor… Ne yapıyoruz? Pirzola, bonfile, biftek yemek istiyoruz. Kıymanın, kuşbaşının lafı mı olur? Koşuşturuyor muyuz milletçe kasaplara!.. 
Bir anda kasapların önünde oluşuyor mu kuyruk… E kasapta et sınırlı, bilemedin 100-200 kg. E kapıda kuyruk, et isteyen çok… Ne yapsın zavallı kasap? Nihayetinde ekonominin arz-talep diye bir kuralı var. Talep çok olunca et fiyatları fırlayıveriyor tepelere!.. İşte refah böyle bir şey! Bol para, bol refah azdırıyor insanı… Koşu koşuveriyor kasapların önlerine, etler reyonda durduğu gibi durmuyor. Bir anda tavan yapıveriyor…
Neymiş efendim? Yok  meralar boş kalmışmış da yerli ve milli hayvancıklarımız yetersizmiş de… Efendim taa Brezilyalardan artık futbolcu değil de et transfer ediliyormuş da ondan kelli et fiyatları yükseliyormuş da… da… da… da!...
Dahası mı? Etin tonu efendim neredeyse orta halli bir Brezilyalı futbolcunun aylık maaşına eşitmiş de… Kıskançlık, kıskançlık, çekememezlik… Yazıklar olsun bunlara! 
Bunlar, bu kökü “dışarıda” unsurlar, hatta bunlara “unsur” demek bile iltifat sayılabilir, belki hain demek daha çok yakışır. Yahu siz bir kere ekonomik dengelenmeden, arz-talep ilişkisinden anlamadığınız yetmezmiş gibi, pirzoladan da kıymadan da anlamazsınız... 
Bu millete refah bolluğundan et yetiştiremez olduk!.. Taa okyanus ötesinden, Brezilyalardan et getiriyoruz, yine de kadir kıymet bilinmiyor! Gözünüze dizinize durmaz inşallah!.. O bin bir zahmetle, bin bir çile ile taa okyanusların ötesinden gemilere sıkış tepiş doldurup getirdiğimiz hayvancıkların löp etleri, o şarbonsuz etleri size haram olsun! Bu hayvancıkların iki boynuzu iki yakanıza saplanır inşallah!..
Bu adamların gözü doymuyor gözü! Ne demiştik bu asgari ücretin azlığından şikayet edenlere? “Asıl sizin elinize, dizinize dursun!”… Şimdi haklılığımızı cümle alem anladı ya…
Yok efendim atanamadığı için öğretmen adayları intihar ediyormuş da… Yok efendim cebinden on lira çıkmış da… Yok çocuğuna pantolon alamadığı için canına kıymış da… Kim yutar bu “tek parti döneminden kalma” masalları!...
Bir de yok efendim iş yerleri kapanıyormuş da, konkordato ilan ediliyormuş da… Seni bir kere konkordatonun ne olduğun biliyor musun? Bir kere bu kelime ne millidir ne de yerli!  Geçiniz bunları geçiniz!..  Benim vatandaşım, yokluktan yoksulluktan değil, refahtan, parasını harcayacak yer bulamamaktan şikayetçidir.
Siz bakmayın üçüncü havaalanının işçilerine. Yok maaşlarını alamıyorlarmış, yok yemek yiyemiyorlarmış, yok jandarma süngüsü altında çalışıyorlarmış… Bırakınız bu martavalları!
Biz bir kere bu ülkeye dört milyar ağaç dikmiş bir iradeyiz! Biz, yeşilin bir tek yaprağının bile tozlanmasına tahammül edemeyiz… Biz kimiz biz, biliyor musunuz? Hadi bir hafta bunun cevabını düşünün bakalım. Mülakat sorusudur haa!
Siz bakmayın o Mısırlıoğlu denilen adama… Yok efendim Yunan kazansa daha iyiymiş… Ha diyeceksiniz ki bugüne kadar niye ağzının payı verilmedi, niye sırtı sıvazlandı? Her şeyin bir vakti var sırası var. Bazı şeyleri seçim öncesine saklayıp söylemek lazım.
Velhasılı, bizim memleketin sorunu refah ile ilgili. Eğer biraz kıtlıkla terbiye edilselerdi, ekmek derdine düşerlerdi. Ama şimdi refah devrini yaşadığımız için, ekmek bulamayan et yiyor kardeşim!.. Bakın fırınların önünde değil neredeyse kasapların önünde kuyruk olacak. İşte refah böyle bir şeydir!
İşte enflasyon niye yükseliyor? Refahtan! Tabi sen bir kilo etle yetinecekken koca bir but alırsan fiyat yükselir!.. Enflasyon çıkar tepelere! 
Efendim işte et fiyatlarının yüksekliği refahtandır sözünü duyunca, yukarıda anlatmaya çalıştığım konularda kafam birdenbire aydınlanıverdi. Acaba kandırılıyor muyuz diye bir düşünce aklımın ucundan geçmedi!..
Ve anladım bütçe hazırlama yetkisinin meclisin elinden neden alındığını!..  Ve yine, iyice ve deriden kavradım; enflasyonu yüksek gösteren Enver Taştı ve yolsuzlukları bulup ortaya çıkaran Sayıştay denetim işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Fikret Çöker’in görevden alınma nedenlerini… 
Bunlar refahtan ne anlar? Bunlar refah yüzü görmemiş ki! Bunlar refahı hiç tanımamış! Kılçık attırmayız adama!..
Ne demişti rahmetli Cumhurbaşkanı Demirel; “Ne çektiysem bu taylardan çektim” … 
Vaziyete hakim olmak için, her şeyi topladık milletçe damat Berat’ın güvenilir elleri altına… Hazine, maliye, varlık fonu… Sorun bakalım neden? Sorun bakalım niye? Ben anladım… Her şey refah için!..
Yalnız kafamda küçük bir soru var, işte ona cevap bulamıyorum. Bunca dış borç neden yapıldı, nerelere harcandı? Ve neden bir kerecik bile hak arayan işçilerin üzerine değil de, patronların kapısına-üzerlerine ; “kardeşim niçin bu işçilere maaşlarını-haklarını vermiyorsun?” diye jandarma-polis gönderilmiyor!?