havadurum
Turgut Çamer

turgutcamer@hotmail.com

MONTOFON İNEĞİ!

Değerli okurlarım, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu bir inci daha döktürdü! "Montofon İneği'… Sayın Kuzu'nun bu benzetmesi benim yaşamımda iz bırakan anılarımı anımsattı. İzninizle o anıları paylaşarak yazıma başlamak istiyorum…

1590

 ***

            Yıl 1960… Babam Sait Usta (Mobilyacı-Marangoz) İstanbul’dan malzemelerini getirirdi. Bir gün bir sandık içinde; dünyaya geleli 1 hafta olmuş Montofon cinsi 2 adet dişi buzağı getirmişti. Siyah-beyaz benekli olanına ‘Sümbül’, kahverengi-beyaz olanına ‘Gül’ ismini koymuştuk. Ben 11 yaşımdayım, kız kardeşim henüz ilkokul 1’e başlamıştı, küçüktü. Ben annemle o iki yavru buzağıyı çocuk besler gibi önce biberonla besledik… Sümbül ve Gül zamanla büyüdüler, onların danaları-düveleri oldu ve kendileriyle birlikte sayıları 13’e çıktı. Onların çobanıydım. Kepez Ovasında-Bahçelerinde ve Çınarlı(Kusköy) çayırlarında ayağımı basmadığım yer kalmamıştı… Gül günde 17 litre, Sümbül 16 litre süt veriyordu.

            Sevgili babacığım İstanbul çocuğu idi. Mobilyacı olmasına karşın köy yaşantısına epey özlem duymuş olmalı ki, salt Montofon ineklerimiz onu tatmin etmiyordu. İnek damının olduğu araziye 80 adet ayva fidanı dikti. Tulumbadan 20 kg’lık tenekelere su doldurarak fidanların dibine su taşırdım. Omuzlarımın düşük olması belki de bu yüzdendir! 4 adet At, Arılar için 30 adet fenni arı kovanını atölyesinde yaptı, yetmedi 1500 adet civciv… (1000 adeti yumurta tavuğu-500 adeti et tavuğu oldu.) Bütün bu işler annemle benim üzerimdeydi. Fırsat bulabilirsem zaman zaman babamın atölyesinde çıraklıkta yapıyordum.

            *Bugün düşünüyorum da; iyi ki tüm bu işleri yapmışım… Babamı yitireli 25, annemi yitireli 22 yıl oldu. Sevgili annemi ve babamı bana küçük yaşımda bu deneyimleri kazandırdıkları için bir kez daha minnet ve rahmetle anıyorum.

***

Şimdi de Sayın B. KUZU’NUN Döktürdüğü İnciyi İrdeleyelim!

            AKP-AK Ocakları İzmir İl Başkanlığı tarafından İzmir Olgunlaşma Enstitüsünde düzenlenen “Başkanlık Sistemi” konulu konferansta konuşan B. KUZU parlamenter sistemin mayasının bozuk olduğunu söyleyerek sistemi ‘MONTOFON İNEĞİNE’ benzetmiş…

            -Parlamenter sistemi siz tanımazsınız. Bunun mayası bozuktur. Bu huysuz İngiliz sistemidir. Bu neye benzer biliyor musun, aynen bir Montofon ineği gibi, Hollanda ineği gibi; sağarsın sağarsın, 50 kilo süt verir, vurur tekmeyi döker. Aynen 7 Haziran sendromu gibi. 7 Haziranda biz bunu gördük. 7 Haziran tipik bir parlamenter rejim yansımasıdır…” diyerek sözlerini sürdürmüş ve koalisyonları kötülemiş.

            *(Sevgili okurlar ve Sn. B. KUZU gibi düşünenlere de naçizane önerim; bu köşede 10. Haziran 2015’te “ŞAPKA ve KENDİ DÜŞEN…!” ve 24 Haziran 2015’te “CUMHURİYET SENATOSU’NUN ÖNEMİ” başlıklı yazılarımı okumalarıdır… T.Ç )      

                                                                       ***

            Sayın KUZU, Montofon cinsi ineklerin asıl memleketi Avustralya’dır. Montofon cinsi ineklerin toplu olarak çiftliklerde yetiştirilmesi çok yaygın değildir. Daha ziyade aile hayvancılığı tipinde yapılmaktadır. Dünyanın en çok süt veren ineği Holstein’dir. Memleketi İngiltere’dir. Eğer uygun ortamlarda iyi beslenir iyi bakılırsa günlük süt verimi yaklaşık 55 litredir. Montofonlar ise günde 12 ila 17 litre süt veriyor.

            *Sayın KUZU, 7 Haziran Sendromundan şunu mu anlamalıyız… AKP’ye oy vermeyenlere Montofon ineği mi demek istediniz? Öyle ya onlar, oy vermeyince Montofon ineğine benzettiğiniz parlamenter sistem de bu yüzden yerinde duruyor olmasın sakın(!)

            Şu soruma ne dersiniz; 1 Kasım seçim sonucunu 7 Haziran da elde etseydiniz parlamenter sistemin mayası o zaman bozuk olmayacaktı değil mi?

***

            Sevgili Çanakkale OLAY okurları, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Bay Kuzu nedense Stockholm sendromundan söz etmemiş. Nedir bu?.. Psikiyatr Nils BEJEROT tarafından adlandırılan sendrom, adını 1973 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir olaydan almıştır.

*Banka soyguncusu tarafından rehin tutulan bir kadın, soyguncuya aşık olur. Nişanlısını terk eder, kendisini rehin alan banka soyguncusunun hapisten çıkmasını bekler…

*

DİPNOT: 5 Ağustos 2015’te yazdığım “GÖRÜNEN KÖY!” başlıklı yazımda Devlet Bahçeli’yi bundan böyle eleştirmemeye gayret edeceğim, bakalım başarabilecek miyim? Demiştim. Maalesef başaramadım! Bu nedenle  dipnotu yazdım. Çünkü; 7 Haziran’dan sonra koalisyon formüllerine ‘HAYIR’ diye diklenen ve o tarihten bu yana şehit olan asker-polis ve de sivil yurttaşların kanları, iktidarın ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin alnına ve yakasına yapışmıştır! Özetle ülkemiz, tarihi bir fırsatı Bahçeli sayesinde heba etmiş ve 1 Kasım’da Stockholm sendromuna tutularak acılar yaşamaya mahkum edilmiştir!.. T.Ç