havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Madımak'dan, Kobene'ye

22 Yıl önce Sivas Madımak Otel'de katledilen 33 aydınımızdan sonra bugünde gerici, cihatçı, şeriatçı güçlerin halklara karşı özgürlük ve demokrasiyi hedefleyen katliamları aynen sürmektedir. Dinci, cihatçı, şeriatçı zalimlerin Ramazan ayının bir Cuma gününde yapmış olduğu katliamın bilançosu yaşanan bu tehlikeyi ortaya koymaktadır; Kobane 150 kişi,Somali 45 kişi, Tunus 28 kişi,Kuveyt 13 kişi,Fransa 1 kişi

1048

 22 Yıl önce 33 aydınımızı diri diri yakarak bu vahşeti gerçekleştiren şeriatçı gericilik nasıl korunmuş, sorumluları gizlenmiş, zaman aşımı gerekçesiyle aklanan katiler için  “hayırlı olsun” dilekleriyle sırtları sıvazlanmış ise bugünde bu gerici faşist güçler sermaye tarafından aynı şekilde korunmaktadır.

Kobane’de gerçekleştirilen insanlık dışı vahşet için timsah gözyaşları dökenlerin bugüne kadar ki uygulamalarıyla IŞID’çi çetelerin en yakın destekçisi olduklarını cümle alem bilmektedir.

MİT tırları ile gönderilen silahlardan tutun, Türkiye üzerinden bu çetelere sağlanan lojistik destek ve insan gücü gerçeği gizlenemeyecek şekilde açıktır.

200’ü aşkın savunmasız, sivil halktan vatandaşın katledildiği bu vahşi saldırıları gerçekleştiren canilerin büyük çoğunluğunun Türkiye sınırından giriş yaptığı, kullanılan silahların Türkiye sınırı üzerinden sağlandığı gerçeği de bizzat operasyona katılıp yakalanan IŞİD’li militanlarca itiraf edilmiştir.

“Kobane düştü, düşecek” diyerek Kobane halkının IŞİD’çi çetelere karşı direnişini kırmak için çaba gösterenler en sonunda Kobane halkının temsilcisi PYD’yi, IŞİD’den daha tehlikeli ilan ederek IŞID konusunda nasıl taraf olduklarını gözler önüne sermişlerdir.

Son olarak da IŞID çetelerinin gerçekleştirdiği insanlık dışı katliam sonrasında “ne pahasına olursa olsun Suriye’nin kuzeyinde bir devlet kurulmasına izin vermeyeceğiz” diyerek yapılan bu katliamının destekçisi olduklarını bir kez daha göstermişlerdir.

Bu yaklaşım, bölgede ülkemizi bir savaşın içersine sokacak girişimlerle sürdürülmektedir.

Orduya saldırı emri vermeye kadar varan bu politikanın kaynaklandığı noktalar Ortadoğu halkları açısından son derece iyi bilinmektedir.

Bölgedeki halkların ayrı bir devlet kurma gibi bir niyeti olmamasına rağmen, her zaman olduğu gibi yalanlar üzerinden bir algı yönetimi geliştirilmek istenmektedir.

Şimdide bu algı yönetimine dayanılarak bölgede IŞID’ın yapamadıkları Türk ordusuna yaptırılmak istenmektedir.

Yıllar önce “Suriye bizim iç işimizdir” şeklinde yaklaşımda bulunanlar şimdide özellikle Rojava bölgesinde başta Kürt halkı olmak üzere halkların demokrasi ve özgürlükler alanındaki kazanımlarını geliştirerek yaratmış olduğu özerk bölgelerdeki özyönetim tarzındaki işleyişlerinden duymuş olduğu rahatsızlık sonrasında IŞID’çi çeteler vasıtasıyla uygulanan katliamlar devreye sokulmuştur.

Bu katliamcı politikalar halkların demokrasi barış ve özgürlükler için verdikleri mücadeleleri ve kazanımlarını engellemek adına hep başvurulan yöntemler olmuştur.

İşte Sivas katliamı, işte Maraş katliamı, işte Gezi direnişinde katledilen gençlerimiz, işte Roboski katliamı; bütün bu katliamlar kapitalist sistemin, varlığını sürdürmek adına yapılmaktadır.

Çeşitli etnik yapıdaki, inançtaki, mezhepteki halkların iradesini yok sayan bu tekçi irade, demokrasi ve özgürlükleri yok sayarak halkları baskı altına alıp, çeşitli şiddet politikalarıyla farklı kimlikteki halkları birbirine düşman etme temelinde ırkçı bir yaklaşım ile hareket etmektedir.

Sermayenin temsilciliğine soyunmuş olan çeşitli siyasal odaklarda uygulamalarıyla bu politikaların aktörleridir.

Kobane’de yapılan katliam aynı zamanda Türkiye halklarına karşı yapılmış bir saldırıdır.

Kobane halkı özgürlük demokrasi barış istediği için bu katliama maruz kalmıştır.

Türkiye halkları da barış demokrasi ve özgürlük istemektedir.

Türkiye halklarının çıkarları Kobane halkıyla ortaktır.

Bu cepheden bakıldığında sermayenin ve temsilcilerinin çözüm sürecine ilişkin niyetlerinin pek de hayırlı olmadığı gözükmektedir.

Duyulan rahatsızlık demokrasi ve barışın kazanımlarından duyulan rahatsızlıktır.

Savaş ve şiddet politikalarıyla,  mevcut sömürü düzenlerini, emperyalist güçlerin çıkarlarına uygun bir şekilde sürdürmek amacıyla bugüne kadar şeriatçı, gerici, cihatçı örgütlerle işbirliği içersinde olan radikal İslamı kendilerine rehber alan siyasal irade şimdi Kürt düşmanlığı üzerinden yeni bir hamle peşindedir.

Yeni kurulacak hükümetin büyük ortağı olacak olan AKP’nin bu politikalarına karşı tüm demokrasi özgürlük ve emek güçlerinin dayanışmasını geliştirerek bu tezgâhları boşa çıkarmaları gerekmektedir.

Bu mücadele geliştikçe halklar kazanacak, gerici çeteler yok olacaktır.

Kardeşlik, barış duygularının temel olacağı yeni bir yaşamı yaratmak hepimizin sorumluğudur.

Şimdi biz olma, birlikte başarma zamanıdır