havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Meğer Türkiye'de Tutuklu Gazeteci Yokmuş!

Cumhurbaşkanı'nın ABD gezisinden aklımızda neler kaldı diye düşündüğümde korumaların yandaş medya muhbirleri dışında kalan gazetecilere küfür ve hakaretleri, sloganlar duyulmasın diye ses duvarı yaratma gayretleri bir yana bırakılarak söylenirse Türkiye'de demokrasi standartları en iyisidir, medyamız her ülke medyasından daha özgürdür ve biz de tutuklu gazeteci yoktur.

718

 

 

Şimdi demokrasi ve medya özgürlüğü konularını fazlaca işlediğimizden, ‘’Bizde tutuklu gazeteci yok’’ sözünün niçin söylendiğini bir düşünelim. Cumhurbaşkanı ne demişti ‘’ Ya bizden yanasınızdır ya da teröristten’’ Hal böyle olunca yandaş medyayı, saray çevresini ve çıkarı için AKP’li görünenleri bir yana bırakırsak AKP politikalarına, aslında ve daha doğrusu Cumhurbaşkanı’nın söylediklerine şu veya bu ölçüde, az ya da çok karşı görüş belirten akademisyen, yazar- çizer ,gazeteci ve soru soran, eleştiren herkes terörist, vatan haini , bölücü, paralelci diye nitelendirilip yargı önüne çıkarılabilir- tutuklanabilir.

                Doğaldır ki Cumhurbaşkanı bu belirleme üzerinden Türkiye’de tutuklu olan gazetecileri gazeteci saymıyor!... Bunların bir bölümü (örneğin Can Dündar ve Erdem Gül gibileri…) casusluk iddialarıyla yargılanıyor ve bu iddialarla tutuklanmışlardı Diğer tutuklu gazeteciler ise paralelciler, bölücüler, vatan haini vs.Bu sayıları tutuklu gazeteci sayısından çıktığımızda elde var sıfır, yani tutuklu gazeteci yok!... Bu pencereden baktığımızda zaten Türkiye’de havuzcu-yandaş medyanın dışında gazete de yok!... Ne güzel memleket değil mi? Halkımız ne demişti: ‘’Ört ki ölem.’’!...

                Başbakan’ımız da aynı günlerde ilginç sözler söyledi. ’’Bana en büyük cezayı versinler, ama konuşma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar.’’Başbakan Davutoğlu bu sözleri neden söyledi bilemeyiz(!) bu sözlerden ne anlamalıyız? ‘’Yürüme’’ ve ‘’konuşma özgürlüğü’’ dışında en büyük cezaların neler olduğunu mu düşünmeliyiz? Yani böyle felsefi ve teorik bir tartışma yapılsın istemiş olabilir mi sayın Davutoğlu? Elbette değil. Yoksa kendilerinin, bizim bilemeyeceğimiz bir biçimde konuşma ve yürüme özgürlüğü mü kısıtlanıyor? Bu sorudan kurulacak bir cevap son derece sübjektif ve spekülatif olacağı için bu noktanın da üzerinden atlayalım!... Zaten kendileri görünüş itibariyle koruma orduları eşliğinde istedikleri kadar yürüyor ve istedikleri kadar konuşuyorlar Diyeceksiniz ki, ’’Başbakan tutuklu akademisyenler adına ve onların tutuklanmasına eleştirel bir gönderme yapmak üzere bu açıklamaları yapmış olabilir.’’ Hani Türkiye’de yasama-yürütme ve yargı erkleri bağımsızdır ya. Yetmez, yargımız genel anlamda ( gerçekten tarafsız ve bağımsız davranan, hukuka saygılı yargıç ve savcıları tenzih ederek söyleyelim.)  tarafsız ve bağımsızdır ya!... Böyle iddia edilip söyleniyor ya, e o zaman akademisyenlerin tutuklanması Davutoğlu’nun değil hatta onlara her türlü onur kırıcı sıfatı yakıştıran Cumhurbaşkanı’nın sorunu değil de yargının sorunudur!... Bütün bunlara inanalım mı sayın Davutoğlu?!

Gerçekten yargının tarafsız ve bağımsız olduğuna, yargıçların kararlarını özgürce verdiklerine ve verdikleri kararların hukuk içerisinde kabul gördüğüne değerlendirildiğine inanalım mı? Örneğin Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül kararından sonra zatıaliniz dahil olmak üzere sayın Cumhurbaşkanı’nın ve iktidar medyasının söylediklerini, yazdıklarını, hakaretlerini görmezden- duymazdan mı gelelim?!...

Yoksa ve hiç değilse, aynı zamanda bir akademisyen olan Başbakan’ımızın yürüme ve konuşma özgürlüğü var diye sevinip mutluluktan havalara mı uçalım?!...

Sayın Davutoğlu, belki yoğun işleriniz nedeniyle haberiniz olmamıştır. Bu suça ortak olmayacağız imzacılarından akademisyen Meral Camcı, Paris’ten yurda dönerek yargının karşısına çıktı ve tutuklandı.

Bir de hatırlatma yapalım şimdi tutuklu olan akademisyen Esra Mungan’ın türban yasağına da karşı çıktığını ve bütün baskıcı tutumlar karşısında eğilip bükülmeyen, tutarlı bir tavır takındığını hatırlayabilecek misiniz?

Velhasılıkelam; Başbakanların ortaya konuştuğu ,”milletin a… koyacağım” diyen zevatların ihalelere gark edilip işadamı sayıldığı, rüşvetçilerin hayırsever işadamı ,”bey” diye taltif edildiği, bir bildiriye imza atarak görüş bildiren bilim insanlarının hapislere tıkıldığı, haber yapan gazetecilerin casus diye yargılandığı, savaş politikalarına karşı çıkan ahalinin yani takriben nüfusun yarısının terör yandaşı, terörist ilan edildiği ve hala faşizm tehlikesinin, faşizmin zembille ufukların ötesinde arandığı garip bir memlekette yaşıyoruz. 

Evet, bu devran böyle gitmez!...

Sabah ola hayrola…