havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Meşruiyet tartışmaları…

Sandıklar açıldı, YSK Başkanı açıklamalar yaptı… Amma velakin sular durulmadı ve içeride, dışarıda meşruiyet tartışmaları hız kesmeden devam ediyor…

6063

 Evet, 16 Nisan Halkoylaması sona erdi… Bildiğimiz bütün olumsuzluklar, halkoylamasının yapıldığı koşullar, yani olağanüstü hal, ‘hayır’ çalışmaları üzerindeki baskı ve basınçlar yetmezmiş gibi seçim günü bile ortaya çıkan hukuk dışılıklar ve yine yemezmiş gibi sayım usulsüzlükleri, mühürlenmemiş zarflar ve oylar, dahası ekranlara düşen harıl harıl oylama sonrasında mühür baskı faaliyetleri vs… vs… Sonrasında AGİT gözlemcilerinin açıklamaları, daha oy sayımı bitmeden YSK başkanının sonuç bildirmesi, başbakan ve cumhurbaşkanının konuşmaları… Sanki memlekette okuduğunu anlayan bir tek YSK başkanıymış, başka kimse okuduğunu anlamıyormuş gibi seçim yasalarına rağmen YSK’nın aldığı mühürsüz oyların geçerli olması kararı…

 

Uzatmaya gerek yok… Elbette bunların bir sonucu olacak; Bak! İster külahınızla dinleyin, ister kulağınızı tıkayın, ister atınızı tırısa kaldırıp yüzünüze vuran serin rüzgarın eşliğinde dinleyin, ortada koskocaman bir meşruiyet sorunu vardır… Bu kez bu mızrağı, bu çuvala kimse sığdıramayacak…

 

Bütün iddiaları dinleyip, verilere ve yapılan usulsüzlüklere bakıldığında, referandumun sonuçlarının bırakınız meşru sayılmasını, yasal bile sayılmasının önüne geçecek ciddi veriler ve kuşkular ortaya saçılıp, dökülmüştür…

 

Bu sonuçlar üzerinden hiçbir güç, meşru zeminlerde yeni bir sistem oluşturamaz... Hiç kimse, iç ve dış kamuoyuna, bu referandumun bütün gerçekleşme süreçlerinin yasalara uygun, hukuka uygun gerçekleştiğini ve meşru, haklı bir sonuç ortaya çıktığını söyleyip, kanıtlayabilecek durumda değildir… YSK bu seçimin altında kalmıştır… Yetmedi, hukukun, yasaların ve uluslararası sözleşmelerin altında kalmıştır… İktidar, bu referandumu kazanamamıştır… Ancak, kazanmış gibi davranabileceği kadar bir veriye sahip olabilmiştir…

 

Öyle üst perdelerden atıp tutmalarla, yandaş ve yanaşma medyaların çığırtkanlıklarıyla, “Gazete” diye yutturdukları paçavralarından Cumhuriyetin ölüm ilanı yayınlamalarıyla, öyle köşesinden efelenen üç kuruşluk kabadayılık gösterileriyle, esip savurmalarla, kimse gerçeği değiştiremez, gerçeği savunanları susturamaz… Kimse referandumun meşruiyetini sağlayamaz…

 

Göreceğiz!... Henüz yeni başlamıştır tartışmalar… Bundan sonra meşruiyeti daha da zayıflatacak yeni veriler ortaya çıkarsa şaşırmayacağım… Genel kanı, akıl ve vicdan sahibi kamuoyunun genel kanaati, ‘Hayır’ oylarının önde olduğu ve sayısal çoğunluğa ulaştığı biçimindedir. YSK eli ile halkın iradesi çalınmıştır… Öyle cafcaflı, ‘efendim halkın iradesinin gerçekleşmesi’ gibi göz boyamaya yönelik YSK Başkanının açıklamaları kimseyi kandıramayacaktır… Ve bu meşruiyet krizini yaratanlar, bugün olmasa bile yarın, ama mutlaka hukuk önünde, adalet önünde hesap vereceklerdir…

 

Bütün söylenenleri şurada toparlayalım; Her türlü olumsuz koşullara rağmen, ‘Hayır’ ve ‘Evet’ oyları başa baş çıkmıştır… Sadece bu durumun kendisi bile her şeyden bağımsız olarak üzerinde düşünülmesi gerekir ve bu durum öyle köklü rejim ve sistem değişikliklerine izin vermeyecek bir tablo olarak değerlendirilmelidir…

 

Dahası, bunca tartışmalar üzerine bir ülkenin, bir siyasal iktidarın, kendi geleceğini inşa etmesi düşünülemez… Böylesi bir durum, ülke için, aydınlık bir gelecek yaratacak sonuçlar doğurmaz…

 

Öyle el çabukluğuyla, siyasi bezirganlık uyanıklığıyla bu sonuçlar, oldu bittiye getirilemez…

 

YSK, iktidar gücünü arkasında hissederek, doğrudan veya dolaylı teşvik edilerek, eğer bu sonuçların ortaya çıkmasına yol açmışsa, en yakın yerden, kendi yarattığı bu kaotik durumdan, ülkeyi çıkarmanın adımlarını atmalıdır…

 

Yapılacak şey basittir… İlk itirazla seçimler iptal edilmelidir ve bu durumdan, ülkeyi karanlıklara sürükleyecek, belirsizliklere sürükleyecek bu durumdan bir an önce çıkmanın adımlarını atmalıdır… Biz bu biçimiyle bu referandum sonuçlarını saygı ile karşılamayacağımızı, meşru görmeyeceğimizi ve kabul etmeyeceğimizi açıkça ilan ediyoruz…

 

Verdiğimiz oyların hakkını sonuna kadar arayacağız, yurttaş olmanın sorumluluğunu, demokrasiyi ve demokratik değerleri savunma hakkımızı, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan haklarımızı, yine demokratik kanallardan ve hukuk çizgisinden ayrılmadan sonuna kadar savunacağız…

 

Evet, ben bir yurttaşım; sade, sıradan bir yurttaş olarak asla bu haklarımdan vazgeçmeyeceğim ve söylemem gereken her sözü sonuna kadar söyleyeceğimi bir kez daha yineliyorum. Ve biliyorum ki, çalıntı ata binenler ancak Üsküdar’a kadar gidebilir…