Değerli okurlarım;
Bugün yabancı altın şirketlerinin bizlere, ailelerimize ve geleceğimize nasıl tehdit oluşturuyor bunları anlatmaya çalışacağım.
Kıymetli okurlarım, vatan toprağımızın ve yer altı kaynaklarımızın ne kadar değerli olduğunu hepimiz biliyoruz. Lakin bizden daha iyi bilen onları işleyen, daha sonraları bizlere misli kazançlarla geri satan yabancı işgalciler ellerini kollarını sallayarak pervasız bir şekilde at koşturuyorlar. Şimdi sizlerle yukarıda bahsettiğim işgalcilerin bu işi aklımızla alay edercesine ne yöntemlerle yaptıklarını anlatayım.
Yazıma devam ederken bir ara vererek, siz kıymetli okurlarıma sormak isterim; temiz ve içilebilir su kaynaklarımızın bol olduğu bölgeleri seçmelerindeki amaç nedir? Kurdukları siyanür havuzları neden kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde kuruluyor ve nasıl oluyor da bu havuzların sürekli sızıp toprağımızı kirletip verimini düşürüp ve havuz patlamalarının ardından bir kovuşturma başlatılmıyor?
Aslında cevap oldukça basit içimizdeki işbirlikçiler!...
Bu işgalciler madenlerimizden elde ettikleri devasa gelirlerle savaşta kullanılması için silah fabrikası kurup o silahları da bizim gibi ülkelere pazarlıyorlar. Evet dostlar anladığınız üzere ölen biz, kaybeden biz kazanan yine onlar...
Şimdi size soruyorum, o binlerce kilometre ötede kendi konutlarında korkarak yüksek güvenlikli malikanelerinde iki sözüyle savaş çıkaran işgalciler bizleri birbirimize kırdırıp havamızı suyumuzu kirletiyorlar.
Yerin dibinde kalsın madenlerimiz.
Dostlarım, savaşlar sizlerin de bildiği gibi artık sadece cephede değil.
Ekonomimiz de aynı içilebilir sularımız ve verimli topraklarımız gibi ciddi tehlike altında. ABD ve etrafındaki çok uluslu şirketlerin ülkemizin yakasını bırakması, verimli topraklarımızdan ve içilebilir doğal su kaynaklarımızdan uzak durması elzemdir.
Yenilebilir enerji kaynaklarını üretecek sayısız firmamız varken elin Amerika ve Kanadalısına barajlar kurdurmak akılcı bir çözüm değildir.