havadurum
Kadir Kenar

akadirkenar@hotmail.com

NAZIM YAŞASAYDI; ÇILDIRIRDI!

3105
Bazı şeylerin değerini ya çok geç anlarız, ya da hiç anlamadan ömrümüz geçer gider. Evet,  15 Ocak, TÜRK ŞAİR Nazım Hikmet’in 119. doğum günüydü. Ve onun ölüm günü diye bir şey var ama, çok önemsiz!  Bizim için, doğum günü daha anlamlı. Genç yaşlarında hapislerde çürüttüğümüz, sürgünlerde ömrü geçen Nazım Hikmet, şiirimizin ve de insanlığımızın bir abidesi olarak sonsuza kadar yaşayacak çünkü. 
 
1960 darbesinin genç albayı, radyo anonsunu yapan ve gelecek yıllarda Türk Milliyetçiliği’ni PATİLEŞTİREN rahmetli Alpaslan Türkeş bile ölmeden önce, Nazım’a hakkını vererek gitmiştir bu dünyadan. Devrimci ruhlu insanlarımızdan sonra, Milliyetçi ruhlu insanlarımız da onun değerini idrak etmiştir çok acı bir şekilde. ‘Komünist’ damgasıyla acılara mahkum ettiğimiz binlerin sembolüdür Nazım Hikmet. Kitaplarına özgürlük gelene kadar mezarında rahat etmediğini bildiğimiz, Türkiye ve Türklük aşığı şairimizin önünde saygıyla eğiliyorum. Kuva-i Milliye şiirini yazan bir insandır çünkü Nazım Hikmet. 
 
Ve geçen hafta onun doğum gününde en sevdiğim şiirlerinden birisi olan, ‘Severmişim Meğer’ şiirini paylaştım sosyal medyada. Okudukça doyamadığım ve tekrar tekrar okuyup, hayatı anladığım şiiri… Meğer haberim de olmamış, Londra’da bulunan sanat merkezi Southbank Center, son 50 yılın en güzel 50 aşk şiiri arasına Nazım Hikmet’in ‘Severmişim Meğer’ şiirini de almış. Aslında ‘AŞK’ demeleri doğru değil, ‘Yaşam aşkı.’ demeleri gerekirdi. Ve bu seçmede çok ilginç bir ayrıntı daha var. Bu elli şiirden kendi dilinde okunması gereken üç beş şiirden birisi olmuş ‘Severmişim Meğer’ . Türk dilinin ve de dilimizin duygu dünyasının hiçbir dilde anlatılamayacak kadar derin olduğunu gösterir bu karar. 
 
Biliyorum ki; okumayanlar bu şiiri merak etti. Hiç sıkıntı yok. İnternet’te ‘Severmişim Meğer’ yazın bulursunuz. Öyle hazıra konmak yok. O şiiri bulmak için bir gayret isterim sizden. 
 
Ama merakınızı ve yaşamı size okunur kılmak için, ‘Severmişim Meğer’i zamanımıza uyarlamak istiyorum bugün. Bir bukle şarkı gibi! Hadi buyurun, beraber nelere severmişiz meğer bir bakalım! Bu salgın dönemiyle beraber yaşamı ve özlemleri çoğalttık çünkü. 
Çok severmişiz meğer, kar yağmasını. “Hafta sonu kar duasına çıkalım bari.” bile dedik yani! Her yere yağdı, Kale’yi es geçti. Dağlara gelin dağlara dedi bize!
 
Çok severmişiz meğer, sevdiklerimize sarılmayı. Büyüklerimizin ellerini, küçüklerimizin gözlerini öpmeyi. 
Çok severmişiz meğer, saatlerce başı boş yürümeyi. Özgürlüğü çok severmişiz meğer, korkmadan sokaklarda dolaşmayı. 
Yüzlerimizi çok severmişim meğer, maskelerin altına saklanmadığımız günlerdeki gibi. Merhaba demeyi! Maskesiz gülümsemeyi. 
Severmişiz meğer, güneşin doğuşunu da, batışını da. Ayın her şeklini çok severmişiz meğer. Yıldızlara bakmayı, gecenin karanlığını çok severmişiz meğer. 
Çok severmişiz meğer, sokak hayvanlarını. Kedileri, köpekleri, kirpileri. Biz evlerimize hapis olunca, onlarında çaresiz kalışını bilmezmişiz meğer. 
Yani anlayacağınız, kaybettiğimiz her şeyi çok severmişiz. Farkına varmadan, sevdiğimiz bir çok şeyi çok severmişiz. 
Ve de diyeceğim o ki; eğer Nazım Hikmet bu devirde yaşasaydı ‘Severmişim Meğer’ şiiri çok büyük bir destan haline gelirdi. Hatta, koca şair çıldırırdı herhalde. Sizden bir ricam var, okuyun o şiiri. Hayatınızda basit gibi gördüğünüz bir çok şeyin ne kadar anlamlı olduğunu öğretsin size Nazım Hikmet!