havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

NEDEN HEDEF HDP!

1019
     Memlekette, yalnızca üzüntü verici karamsar şeyler olmuyor. Eğer biraz inceden ve derinden bakarsak eğlenceli mizahi şeylerde oluyor. Şimdi biz son günlerde Ağrı provokasyonu üzerinden ciddi, çatık kaşlı ve karamsar senaryoları tartıştık. Tamam, bu konuya döneceğiz ama önce şu mizahi eğlenceli gelişmeleri hatırlayıp, acı acı gülümseyelim.
      Gezi parkı davasında zabıtalarla, emniyet müdür yardımcısı çadırların yakılması konusunda anlaşmazlığa düştüler. Sonunda galiba zabıtalardan biri dahiyane bir savunma ileri sürdü; meğer çadırlar kendi kendilerine yanmışlar!... Çadır yanıcı bir madde, çadırda mumlar yakılmış, sabahın ayazı çadırlar üşümüş olmalı, e mumlar yalnızca dibine ışık vermezler ya ama çadırı tutuşturmuş olabilirler… Mum bu çadırların sabahın ayazında üşümesine dayanamamış olmalı ki bir yerinden çadırları tutuşturmuş olmalı. Bence hayatın olağan akışına çok uygun, gerçekçi bir savunma!...
     Bir başka gelişme Şırnak Valisi Roboski’deki katırların katledilmediğini, katırların uçurumlardan atladıklarını söylemiş. Bence çok mantıklı bir açıklama!...
     Biliyorsunuz Roboski katliamından sonra bu bölge üzerine çok yoğun tartışmalar yapıldı. Besbelli ki bir yerden bu tartışmalar katırların kulağına çalınmış olabilir… E doğal olarak katırlar bunalıma girmiş olabilirler. En küçük bir sese silah sesine tepkileri bu bunalım sonucu farklı olabilir. Hatta vali bey biraz eksik söylemiş, duruma bakıldığında katırlar intihar etti de diyebilirdi. Ve bence bu mantıklı da… bu tezimi yani katırların intihar edebileceği tezimi bir örnek üzerinden açıklayabilirim
     Okyanusların derinliklerinde bunalarak, karaya vurup intihar eden balinaları bilmiyor muyuz? Roboski’nin katırları okyanusların balinalarından daha mı duyarsız!... Elbette değil. Eğer balinalar ölmek için kendilerini karaya vuruyorlarsa eh katırlarda küçücük bir gürültü karşısında bunalıma düşerek kendilerini uçurumlardan aşağı bırakıp intihar edebilirler!...
     Vali beyin açıklaması bu nedenlerle benim için yeterli derecede ikna edici oldu. Hatta düşünce ufkumu genişlettiği için bu zor günlerde şahsımı gülümsettiği için kendilerine teşekkür bile edebilirim!...
     Bir başka konu da hani lütfen akıl verdiğim düşünülmesin, ukalalık sayılmasın ama Papa’ya ilişkin olacak; hani, Papa 1915’in 100.yılı nedeniyle ‘ermeni soykırımı’ ifadesini kullandı ya Başbakan Davutoğlu bu ifade üzerine ‘seçim öncesi AKP’ye tuzak kuruldu.’ Değerlendirmesini yaparak, Papa’ya sert tavır gösterdi. Ancak ben Davutoğlu’nun, karşı argümanlarını zayıf buldum. Neden mi ? daha güçlü bir argüman kullanılabilirdi. Şimdi o argümanı söylüyorum: Bakınız Fetullah Gülen, Vatikan’ı ziyaret etmiş ve Papa ile el ele tutuşmuştu!... Hala anlamadınız mı? O zaman söylüyorum; her taşın altında ‘paralelci’ bulmakta gayet deneyimli olan hükümet çevrelerinin Papa’nın bu açıklamasının arkasında neden bir ‘paralelcilik’ aramadığına doğrusu çok şaşırdım, benden hatırlatması!...
     Evet, şimdi buradan esas konumuza dönelim. Ağrı provokasyonu üzerinden başta Cumhurbaşkanı olmak üzere; Başbakan ve sorumlu sorumsuz tüm çevreler, yandaşlar, HDP’yi hedefe koydu. Bu HDP’yi hedefe koymanın nedenleri öyle sır değil. Belki biz de bu yazımızda belli ölçüde söylenmiş olanları bir kez daha yeniden vurgulayacağız. HDP’nin seçim barajını aşması AKP için kabus gibidir. Eğer AKP; MHP’ye veya CHP’ye iki puanlık bir oy kaptırsa bunun karşılığı o partiler için 8-10 milletvekili demektir. Ancak HDP’ye kaptırılan 2 puanlık oyun, HDP’deki milletvekili karşılığı ise 50-60 sayısına ulaşmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki önlerine gelen anketlere bakarak, kara kara düşünen AKP kurmayları ne yapıp edip bir biçimde HDP’yi barajın altında bırakmanın hesaplarını yapmaktadırlar. İşin kolayını bulmuşlar. HDP’yi terörle ilişkilendirmek, çatışmacı göstermek!...
     Bu gün açısından bakıldığında HDP’nin seçim stratejisi, Demirtaş’ın konuşmaları AKP kurmaylarının can damarlarını etkilemekte, onların kimyalarını bozmaktadır. Bu nedenlerle de provokasyonlar dahil olmak üzere her türlü gelişmeleri, bir biçimde HDP ile ilişkilendirip, gözden düşürücü, güven sarsıcı bir kampanyayı sürdürmekten geri durmamaktadırlar. Anlaşılıyor ki korku dağları sarmış. HDP’nin ‘yeni yaşam’ söylemi; işçileri, emekçileri ve Türkiye’nin tüm halklarını ve ezilen geniş yığınları kucaklayıcı, onların taleplerini dile getirmeleri, birlikte yaşamdan, barıştan söz etmeleri, demokrasinin altını çizmeleri, AKP’nin uykusunu kaçırmaktadır.
     Kürt ulusal hareketiyle sınıf hareketinin birleşmesi, ortaklaşması, ortak paydalar üzerinden omuz omuza vermeleri; ‘devlet aklı’ diye kutsanan ve bu aklın dümeninde olan AKP politikalarını üretenleri, çaresiz bırakmaktadır. Yalnızca dış politikada değil, içeride de itibar kaybeden, ayağının altındaki zemin kayan, oy kaybettiğini gören, AKP kurmayları; bütün bu gelişmelerin panzehiri olarak HDP’yi hedefe koymaktadır. Bu nedenlerle Ağrı’da yaşanan olayları tersyüz etmeye, en açık ve aleni görüntüleri çarpıtmaya çabalamaktadır. Cumhurbaşkanı başka Davutoğlu bir başka Vali bir başka, Genelkurmay bambaşka açıklamalar yapmaktadır. Açıklamaların tamamı, Cumhurbaşkanı’nı ve Başbakan’ı doğrulamamaktadır.
      Ama nafile!... Veriler, ortaya çıkan görüntüler, gelişmeler AKP’nin Ağrı provokasyonu üzerinden elde etmek istediği sonucu doğurmamıştır. Hükümet, kendi aklına yenilmiştir. O kutsadıkları, ilahlaştırdıkları, gizemli hale soktukları ve ‘devlet aklı’ diye tanımladıkları bu gün açısından, ‘hükümet aklı/AKP aklı’ anlamından başka bir değer ifade etmeyen bu akıl kendi üzerine çökmüştür. Benim açımdan bu devlet aklı diye tanımlanan akıl yalnızca propaganda etkisi yaratmaya yönelik karşılığı olamayan bir soyutlamadır. Somut olan politikadır, hükümet politikasıdır. İflas eden de hükümet politikasıdır. Çünkü aynı kavramları kullanarak söyleyelim; o kutsadıkları aklın karşısında aslında politikanın karşısında şimdi yılların deneyimini kazanmış bir halkın aklı, aslında halkın politikası her türlü oyunu, provokasyonu bozabilecek bir derinliğe ve genişliğe ulaşmıştır.
 Son sözümüz olarak bugün işçiler, emekçiler, aydınlar, ezilen yok sayılan inançlar ve kimlikler de;kendi hedeflerini HDP’nin barajı geçmesi  olarak belirleyerek,seçimlere değin var güçleriyle çalışmalı,seçim sonrasında  ise  barajı aşan bir HDP ile yeni bir yaşamı aşağıdan yukarıya doğru inşa etmek üzere tüm HDK bileşenleriyle şimdiden  düşünmeye ve projeler üretmeye başlamalıdırlar.