havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

NİCE NİCE ALTIN YILLAR(A)!..

Altın Yıllar Yaşam Merkezi ile ilgili düşüncelerimizi aktarmadan önce, ülkemizdeki kadınların siyasal-toplumsal konumlanışının genel özelliklerini ve bu özelliklerin Çanakkaleli kadın hareketine yansımalarını çok kısa olarak not etmenin konuyu daha anlaşılır kılabileceği umudunu taşıyoruz..

7420

                 Öncelikle yaşlanmakla ilgili kısa bir not düşelim…

Burada, “yaşlanmanın yalnızlaşmak” olduğu sözünü hatırlatalım… Evet, sıkça söylenir “yaşlanmak yalnızlaşmaktır” diye.

                Evet, biraz düşündüğümüzde, biraz belli bir yaştan geriye baktığımızda gerçekten de yaşlanmanın bir anlamda ve bir ölçüde yalnızlaşmak olduğunu derinden duyumsayabiliriz. Hele hele, egemen kültürün ve siyasetlerin hükümran olduğu çağımızda ve özellikle de ülkemiz ve yakın coğrafyamızda geleneksel, inanca dayalı ve din adına olduğu öne sürülmesine karşın özünde dinciliğe ve aslında siyasallaşmış dinciliğe tekabül eden, egemen siyasetin-belki siyasi gericiliğin demek daha doğru olacak- ve kültürün bir sonucu olarak kadınlar katmerli bir biçimde ikincil cins, erkek egemenliğine kölece boyun eğmesi vaazedilen, fetvaların ve fetvacılığın baskısı altında daha ağır ve daha sancılı bir yaşlılığa ve yalnızlığa tutsak kılınmak istendiği belirlemesinin bir toplumsal gerçeklik olduğunu konumuzun çerçevelenmesi açısından belirlememiz gerekmektedir.

Ve bu genel belirlemelere devam edelim; Kapitalist üretim ilişkilerinin, başka bir ifade ile kapitalist sistemin tarihinin; kadın sorununu sürdürdüğü, ağırlaştırdığı, sömürüyü ve baskıyı yoğunlaştırmasının  yanı sıra, kadın bedenini metalaştırarak bir cinsel obje olarak değerlendirmesinin derin, kültürel, sosyal ve psikolojik, acıtan ve sancılı izler bırakması da cabası!..

Dahası, son 10-15 yıl içerisinde neredeyse kadınların sosyal yaşamdan dışlanmak ve sadece erkeğine, evine bağlı-bağımlı, çocuk doğurmakla görevlendirilmiş, erkek egemenliğinin tüm istemlerine, ihtiyaçlarına, bütün hayatını feda edercesine uymasının neredeyse bir zorunluluk olarak dayatıldığı; giyiminden yürüyüşüne-gülüşüne, sokaktaki davranışına değin köleleştirici kurallara göre şekillendirilmek istendiği gerçeğini de geçerken not etmek zorundayız.

Buradan bu genel belirlemelerden Çanakkale’ye, Çanakkaleli kadınlara ve Altın Yıllar Yaşam Merkezi’ne dönebiliriz…

Tüm yazdıklarımızın toplamı üzerinden ifade edersek, Çanakkale, yine örnek bir projeye imza atmıştı. Altın Yıllar Yaşam Merkezi, Çanakkale’ye ve Çanakkaleli kadınlara yakışan bir proje idi. Doğrusu birçok ildeki kadınların toplumsal, sosyal konumlanışından kentimizin bir adım önde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu ileri konumlanış, Çanakkaleli kadınların, en azından birçoğumuzun tanıklık ettiği, yakınında durduğu, desteklediği, ama esas olarak kadınların öz güçlerinin ve mücadelelerinin son 30-35 yıllık birikiminin ürünlerinden ve yarattığı değerlerden ve geldiği mevzilerden bağımsız olmadığını ifade edebiliriz.

Bu bağlam üzerinden Altın Yıllar Yaşam Merkezi’ne dönersek; 8 Martlardan 1 Mayıslara,  Çevre hareketlerinden, sendikal ve demokratik alandaki hareketlere ve örgütlenmelere uzayan mücadelelerin ve devralınan tarihsel-sosyal demokratik birikimlere bu değerlerin yeniden üretilmesi ile ulaşılan sonuçlara ve yaratılan yeni değerlere bir motivasyon kaynağı ve bunları taçlandırıcı küçük bir armağan olarak Altın Yıllar Yaşam Merkezi’ni ifade etmek yanlış olmaz.

Bütün bu sıraladığımız gerçeklikler nedeniyledir ki Altın Yılar Yaşam Merkez’i, toplumsal karşılığını bulmasının yanı sıra giderek genişleyen ve derinleşen bir ilginin de odağı haline gelmiştir.

Öyle anlaşılıyor ki bu proje ve projeksiyon; Altın Yıllar Yaşam Merkezi olara ortaya çıkarılan kurumsallaşma, bir kadın aklının, kadın duyarlılığının ve yaratıcılığının ve emeğinin ürünü olarak kent hayatında yerini almıştır.

Altın Yıllar Yaşam Merkezi’ne ulaşım, yerel yönetim tarafından sağlanmaktadır. Ve katılımcı kadınlar, kendilerine gösterilen ilgi ve saygıdan, yapılan etkinliklerden hoşnut olduklarını sürekli anlatmaktadırlar.

Bu deneyim, sürekli olarak özetlenmeli; edinilen bilgiler, uygulamalar geleceğe yönelik atılacak adımların verileri olarak ele alınmalı ve bu bir ilke olarak belirlenmeli diye düşünebiliriz.

Şimdi kent merkezinden ve köylerden kadınlar, büyük bir heyecanla Altın Yıllar Yaşam Merkezi’ne gitmektedirler. Sadece programlanmış farklı etkinliklere katılarak bedensel ve ruhsal sağlıklarını kazanma çabası ile yetinmemekte, anılarını ve anlarını buluşturup birleştirerek, “yaşlanmanın biraz da yalnızlaşmak olduğu” söylemine inat kucaklaşmanın ve kaynaşmanın hazzını yaşamaktadırlar.

                 Evet, bu proje bize bir kez daha göstermiştir ki özgürlükçü ortamlarda şu veya bu ideolojilerle, kadını hayatın dışına iten anlayışları aşabildiğimiz koşullarda kadın aklının, yaratıcılığının, duyarlılığının, açığa çıkarılmasının olanaklarının olduğu koşullarda; ülke adına, kentler adına  nasıl değerler üretebildiğinin ve kadın elinin değdiği yerlerin, işlerin nasıl anlamlanıp yeni değerlere, hayatı güzelleştiren, anlamlı kılan eserleri ortaya çıkarabildiğinin de bir sonucu ve örneği olarak gösterilebilir.

Sonuç olarak Çanakkale Altın Yıllar Yaşam Merkezi için söylersek; “Buraya bir kadın eli değmiş”, iyi ki de değmiş, iyi ki de öyle olmuş. Biz emeği geçen, katkı sunan ve bu Altın Yıllar Yaşam Merkezi’ni Çanakkale’ye kazandıran herkesi saygıyla selamlamak istiyoruz. Ve nice nice Altın Yıllar(a) diyoruz.