havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

NİHAYET ADALET YERİNİ BULDU!!!

1408
               Haberi duyunca; sevinçten, yerimden havaya fırlayıverdim. İşte adalet bu dedim!... Etrafımdakilere aldırmadan Yaşasın! Yaşasın! diye çığlık attım. Zaten bu işi bir türlü içime sindirememiştim, olacak iş değildi. Adalete küsmüş, yargıya gönül koymuştum. Olur muydu böyle haksızlık!... Olur muydu böyle insafsızlık!... İşte bu nedenlerle haberi duyunca çok sevinmiştim. Adalete ve yargıya kırgınlığım bir anda uçup gitmişti. İçimi bir güven ve huzur duygusu kaplamıştı. Biliyordum zaten, sonunda adalet tecelli edecekti.
Ha pardon, sevinçten neden sevindiğimi söylemeyi unutuvermişim. Mazur görün sevincimi… Bizim Süleyman’dan söz ediyorum. Halkbank Genel Müdürü, değerli insan Süleyman’dan… Neymiş efendim; evinde dört buçuk milyon dolarcık bulunmuş!... Be kardeşim; yüz binlerce milyon dolarların ortalığa saçılıp döküldüğü bir dönemde, bir bankamızın genel müdürünün evinde birkaç milyon dolarcığın bulunmasının lafı mı olur!... Ayıp yahu!... Zaten o meselede beni çok üzmüştü. Bir kere o paraları koyacak bir kasası bile yok!... Ancak  ayakkabı kutusuna koyabilmiş!... Sefaleti görüyor musunuz!? Kim bilir o paraları sayarken hem de elleriyle, o ayakkabı kutusunun kokusu, insanı kederlendiriyor. (burayı düşününce çok duygusallaşıyorum, gözlerim doluyor.) Daha dünkü çocuklar evlerini para kasaları ile doldururken, paralarını para makineleri ile sayarken; bizim Süleyman üç beş kuruşu koyacak eski bir kasa bile bulamıyor!... Üstelik onuruna yediremediği için böylesi küçük bir miktarı bankaya bile yatıramıyor!... Tabi ki üzülürüm. Üzüntümün tek nedeni bu da değil; bir kere benim Süleyman ismine karşı bir hassasiyetim var. Bu isim bana hep saltanatı, iktidar sahibi olmayı, güç ve erk sahibi olmayı anımsatır. Tarihi bir isim. Aynı adlı bir de Cumhurbaşkanımız vardı; hani şu “yollar yürümekle aşınmaz” diyen “ünlü filozof, ünlü düşünür” Süleyman Demirel Beyefendi!... Süleyman ismi öyle her kula yakışmaz; böylesi tarihsel nedenlerle de bizim genel müdür Süleyman’ın tutuklanmasına çok üzülmüştüm. Vallahi uykularım kaçmıştı, kederden!...
Bir başka üzüntü sebebim Halkbankası Genel Müdürü olması ile ilgiliydi. “Halk” ne demek; “Millet” demek. “Millet” ne demek; “Millet” iradesi demek, değil mi efendim. Şimdi sen gel üç beş milyon dolarcık için bu şahsiyeti hapislerde süründür. Hem de havuzlar yüz milyon dolarlarla dolup taşarken, oğulcuklar deveyi hamuduyla yutarken!… Vallahi olacak iş değil!... Bu “Millet İradesine” haksızlıktır. “Millet İradesine” darbedir. Hani dilim varmıyor ama “Millete suikast” gibi bir şeydir. Neyse ki şimdi adalet yerini bulunca huzura kavuştum.
Aramızda kalması koşuluyla size bir şey söyleyeceğim; ben aslında bizim Süleyman’ın bırakılacağını sezmiştim. Ama tabi belli edemedim; sağdan soldan duyulur, Süleyman’a zarar gelir diye sevincimi içime atmıştım. Ne zaman mı bunu anladım; Başbakan ne demişti; “Süleyman’ın evinde bulunan paralar bankanın parası değildir!” İşte o zaman yüreğime biraz su serpilmişti ama tabi belli edemedim!... “Paralel yapısı” var, “Haşşaşisi” var, “Faiz lobisi” var, “Porno lobisi” var; bunların kulağı delik. Sevincimi görüp işi bozarlar diye mecburen temkinli davrandım, bağrıma taş bastım, sabırla bekledim!...
Ben Başbakana güvenirim; kilometrelerce yol yapmış, bir duble yol ustası!... Süleyman’ı esaretten, mahpusluktan kurtarmak için de elbette bir yol yapacak diye umutlandım, bekledim. Allahıma şükürler olsun ki beni yanıltmadı. İşte onun için şimdi çok mutluyum. Eminim sizlerde sevinmişsinizdir. Sen gel ASLAN gibi Süleyman’ı çerez, çekirdek parası bile olmayacak bir miktar için hapislerde süründür. Vicdanlara sığar mı bu!? Kim bilir o paraları biriktirmek için ne sıkıntılar, eziyetler çekmiştir. Dişiyle, tırnağıyla, emek vererek kazanmıştır. Bizim yargımızda kalkmış böyle çilekeş, böyle değerli bir şahsiyeti mahpuslarda süründürüyor. Nihayet yanlışın farkına varılmış ve Süleyman için adalet sağlanmış oldu. Hani sizden çekinmesem yahu diyeceğim ki şu bizim “hayırsever iş adamı” sevgili eniştemiz Rıza’yı da hani şey yapsak!... Yani çekiniyorum, diyemiyorum; siz anlayın işte!... Bir de fazla ileri gittin demezseniz, ya şu oğulcukları da!... Ya neyse, neyse; biz yine Süleyman’a dönelim.
Bak sevgili Süleyman; seni tanımam bilmem ama artık rahat uyu yatağında!... “Millet”, “Milli irade” ömrüne duacı!… Hani uykuya geçerken falan kulakların çınlarsa; seni hayırla andığımızdandır!... Yanlış anlama, emi dostum!...